Bazen duymamak, görmemek, konuşmamak gerek… Fakat ben ilk ikisini yapamıyorum. Dışarıdan ne kadar umursamaz görünsem de, her kelime, her söz, her olay yoruyor.
Çanakkale’de yazlıktayken başladı içimdeki sıkıntı, düne kadar devam ediyordu. Art arda aksilikler, arabama çarpılması, işsel sorunlar derken dün akşam Irmak’la atlattığımız kaza sonrası dank etti. “Ne yapıyorum ben? 37 senedir hâlâ insanlara sadece hak ettikleri kadar değer vermem gerektiğini neden öğrenemedim? Neden tüm samimiyetimle hayatımdaki her iyi ve kötüyü paylaşıyorum?” Neden paylaşıyorum. Çünkü herkesi kendim gibi sanıyorum. Güveniyorum. Çünkü ben bir arkadaşımın, tanıdığımın başarısına sevindiğim için, onlar da benim için aynısını hissediyor sanıyorum. Sonra duvara çarpıyorum. Bir bakıyorum, arkamdan türlü dolaplar dönüyor, anlaştığım işler bozuluyor, özel paylaşımlarım açığa çıkıyor, ortalık art niyet kaynıyor. Hele ki bazı şeyler sırf üzmek, yaralamak için yapılıyor. Kızımla ilgili iyi bir şey paylaştığımda o bile suçlanıyor… İyi bir yere gittiğimde, bu kadar kötü yorum gelmesine inanamıyorum mesela. Bir otele tatile gideceğiz dediğimde aldığım yorumlar şaka gibi. Kimse “nasıl”ı düşünmüyor. Herkes sonuç odaklı. Sadece sosyal medyadan bahsetmiyorum, gerçek hayat da öyle.
Aslında, eğer şu an okul zamanı olsa, kötü olurdum kendimle baş başa kalınca.
Neyse ki okul tatil, Irmak evde.
Neyse ki kötü olma lüksüm yok.
Neyse ki onunla zaman geçirirken hayat toz pembe. Ya da ona öyle gösterdiğim için ben de bir süreliğine inanıyorum.
Neyse ki günler onu eğlendirmek için çabalarken geçtiği için ben de eğleniyorum.
Neyse ki ben başkaları gibi sosyal medyada görerek not vermiyorum kimseye.
Ancak geceleri dank ediyor. O zaman da uyuyamıyorum. Uykusuzum. Bu da yoruyor.
Yaşadığımız küçük kaza ile hayatımızın değil bir saniye, birkaç salisede alt üst olabileceğini. Irmak’ın çığlıklarını hiç unutmayacağım. Her yerim ağrıyor çarpmanın etkisiyle, bacaklarım yara içinde ama şükrediyorum. Kızıma bir şey olmadı ya. Benim kalıcı hasarım yok ya. Yaşadığımız en kötü kaza bu olsun inşallah.
Sonra yine düşündüm bugün gittiğimiz yerde. “Dur kadın” dedim kendime. “Dur ve dinlen.” Çünkü bir baktım, 5 hafta tatilde de olsam dinlenmemişim. Aklımda hep aynı sorular varmış. Maddi manevi kaygılarımı hep yanımda taşımışım. Kendimi hep bir şeylerden sorumlu hissetmişim. Her anı “acaba” ile geçirmişim. Dışarıdan bakınca tatil yapmışım, fakat aslında beynim hiç dinlenmemiş. Vücudum değil ki asıl yorgun olan. Beynim yorulmuş. Düşünmek yormuş. Sürekli plan yapmak yormuş. Hep kaygı, hep kaygı… Kaygılarımdan arınamamışım ki ben…
Bu yüzden, susayım diyorum biraz. Telefonu internete bağlamayayım. Sosyal medyaya girmeyeyim. Her ne kadar blogumu ve Facebook sayfamı, Instagram hesabımı çok sevsem de bir susayım. Bir durayım. Bir mola vereyim. Azıcık kendime kafa izni veriyorum. Çünkü şu an negatif elektrik yüklüyüm. Üzerine gittikçe daha da artıyor. Hem bunu bulaştırmamak hem de iyi olmak için durayım. Cumartesi 4-5 günlüğüne kuzenimin yanına gideceğim bir aksilik olmaz ise. Yine dayanamaz bir şeyler paylaşırsam, uyarın beni.
İyi bir anne olmak için durmam gerek. Çünkü biliyorum. Bunun bir sonraki aşaması, anneliği beceremediğimi düşünmek. İşte o zaman daha da üzülüyorum.
Neyse ki bugün daha önceden planladığımız bir ziyaretimiz vardı. Neyse ki sabah dünkü kazayı düşünmeme fırsat kalmadan evden çıktım. Neyse ki Irmak kimseyle konuşturmadı beni konuyla ilgili. Neyse ki çok uykum var ve düşünmeden uyuyacağım. Ya da “iyiyim ben” numarasını bırakıp Arkın’a yansıtacağım tüm korkumu. O anı tekrar tekrar yaşıyorum çünkü.
Susacağım birkaç gün. Hem de “susarsam ne olur”u düşünmeden. Evde halletmem gerekenler var. Dışarıda da. Irmak’la tüm işlerimizi halletmemiz gerek.
Şükrediyorum. Kızım iyi, ben iyiyim, kocam iyi, ailem, sevdiklerim iyi. Ancak sanırım fazla etkilendim yaşadığımız kazadan. Hele ki bazı şeylerle üst üste olunca yoruldum. İnsanların sadece sosyal medyada gördükleriyle herkesin hayatının kusursuz olduğunu sanmalarından da yoruldum. Birkaç gün şarj olup, geliyorum… Kusuruma bakmayın olur mu?
Ne kadar oldu hatırlamıyorum ama yeni bir takipçinizim diyebilirim.Severek ve merakla okuyorum ve yalnız değilmişim diyorum her seferinde ve çok iyi geliyor. Ve şimdi yalnız değilmişim deme sırası sizde. Bazen bazı şeyler gelir üst üste ve isyan bile ettirir. Ama biz anneyiz öyle bir lüksümüz yok, dediğiniz gibi. Çok çok geçmiş olsun. Herşeyin başı sağlık. Ben de kızım kucağımdayken korkuluğu olmayan merdivenlerden düştüm. Kızım daha hafif yaralandı benimkiler daha ciddiydi ama psikolojik etkisi haftalarca sürdü. Demem o ki yalnız değilsiniz ve biraz mola iyi gelir… Dilerim iyi gelir ve biz keyifli yazılarınızdan mahrum kalmayız. Sevgiler…
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
Ne kadar oldu hatırlamıyorum ama yeni bir takipçinizim diyebilirim.Severek ve merakla okuyorum ve yalnız değilmişim diyorum her seferinde ve çok iyi geliyor. Ve şimdi yalnız değilmişim deme sırası sizde. Bazen bazı şeyler gelir üst üste ve isyan bile ettirir. Ama biz anneyiz öyle bir lüksümüz yok, dediğiniz gibi. Çok çok geçmiş olsun. Herşeyin başı sağlık. Ben de kızım kucağımdayken korkuluğu olmayan merdivenlerden düştüm. Kızım daha hafif yaralandı benimkiler daha ciddiydi ama psikolojik etkisi haftalarca sürdü. Demem o ki yalnız değilsiniz ve biraz mola iyi gelir… Dilerim iyi gelir ve biz keyifli yazılarınızdan mahrum kalmayız. Sevgiler…
Çok teşekkür ederim. Çok naziksiniz…
Geçmiş olsun ayrıca elalem ne der lere takılmayin onlar kendi ğozündeki capaga baksınlar kafanızı dinleyip keyfinize bakin
:)))