Sosyal medya harika. Hatta bence şahane. Seviyorum. Paylaşmayı da yazmayı da… Çok seviyorum. Ve mış gibi yapmıyorum. Şeffaflıktan yanayım. Bunu biliyorsunuz zaten. (Hatta bazen dozu kaçırıyorum sanırım!)
Yapanlara inanamıyorum. Sosyal medyayı hayal alemine dönüştürenlere, dalıp gidenlere inanamıyorum. Ya da sadece orada gördükleriyle insan yargılayanlara… Sırf eleştirmek için takip edenlere ya da gördükleri birkaç fotoğraf nedeniyle takip ettikleri kişilere, arkadaşlarına özenenlere… Bu yüzden kendi hayatından nefret edip başkası gibi olmak isteyenlere…
Her şey göründüğü gibi olsaydı, kimse mutsuz olmazdı ki! Gül gibi geçinip giderdik. Pembe dizi gibi olurdu işte her şey! Sosyal medya evet harika, ancak dozunda güzel. Her şeyde olduğu gibi…
Nereden mi çıktı? Aklıma geldi, yazdım. İçimde kalacağına blogda olsun dedim. 🙂
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...