Biz Röportaj

Çaysaadeti bu kez burada…

IMG_0292

Sevdim bu röportaj işini. Sanırım hepimize iyi geliyor böyle kaçamaklar. Blogun amacı deneyim, bilgi paylaşmak olsa da vazgeçemem röportajlarımdan. Hepsi keyifli birer mola. Sırada  Saadet var. Deli dolu, dobra, her daim şık gezen ağır iş makineci bir blogger…

Çay düşkünü. Öyle böyle değil. Mesela bizim evde çay pek olmaz, toplam 6 çay bardağım var, korkuyorum Saadet’i çağırmaya. O derece çay düşkünü. Geleceği zaten çaydanlığını, bardağını yanına getirecek, öyle anlaştık. Aralarında 18 ay olan iki çocuk annesi. Zayıf ötesi. Sohbeti de keyifli mi keyifli. Bizim röportajlarda sırada Saadet var. Ah bu arada, Facebook sayfasını buradan, blogunu bu adresten, Instagram hesabını ise tam da buradan takip edebilirsiniz. Facebook’u özellikle takip etmenizi öneririm, her akşam aynı saatte #çaysaadeti adı altında bir yazıyor, pir yazıyor…

Sen ağır iş makinelerini satsana, ne işin var burda? Şaka maka işini anlatır mısın?

70 senelik şirketler topluluğu , dedem kurmuş bizimle büyüdü. Kimi limanlara vinç kiralıyor, kimine vinç satıyoruz, kardeşlerim, amcam, babam ve ben. Benim yaşımdaki kızlar Barbie ile oynarken ben vinç kullanma hayali kurardım, öyle deli olurum severim,vinç kullanacaksın dedikleri gün uyuyamam heyecandan. Misal arabaya hiç hevesim yoktur ama sor hangi vinç, kaç ton, paletli, ayaklı sayayım… 🙂 Ben finansın başındayken Ada ve Aras gelince beni ücretli izine ayırdılar. Ayda 2 kere denetime gidiyorum, onun dışında arada vinç kullanmak için uğruyorum ama ne aşk biliyor musun?

18 arayla iki çocuğu da alayım. Anne sütü korumuyormuş değil mi?

Yaşadığımız şoku sana anlatamam. Buradan tüm annelere sesleniyorum; süt korumuyor arkadaşlar. Aras’a hamile olduğumu öğrendiğimde annemin meme kanseri olduğunu daha yeni öğrenmiştik. Zor bir dönemdi. Ada daha yürüyemeyen, karnımda Aras, annemle hastane süreci, çok güçsüz, çok yorgundum. Cidden çaresizlik nedir iyi biliyorum. Serter yurt dışında, Ada’yı dizimde uyutur yerimden kalkamadığım için kardeşimi arardım gelir dizimden alır yatağına yatırırdı. Ada’yı kucağıma almam yasak olduğu halde 8’inci aya kadar kucağımda taşıdım, yaşadığım vicdan azabını sana anlatamam, şimdi iyi ki böyle olmuş diyorum ama iyi ki.

Kitap blogdan önce mi sonra mı?

Kitap blogdan çok önce… Kitaptan önce 2009’da ,”lafebesi” adında bir blog açtım, hemen arkasından kitap teklifi gelince “Size Koca Diyebilir Miyim?” geldi, blogu kapattım. Derken çocuklar ve ikicocukluhayat.com… Bu ara yeniden kitap yazacağım ama kararlıyım.

Böyle kokoşsun ya, n’apıyorsun sabahları? Nasıl bakım yapıyorsun?

Sen demek ki çocuklardan önce beni görsen inanamazdın, bu kokoşluk mu yahu? Serter benim saçlarımın dalgalı olduğunu balayında öğrendi. 🙂 Sürekli fönlü, makyajlı gezerdim. Vamp değilim sevmem çok iddialı giyinmeyi. Sabahları pijamam ve tepemdeki topuz ile çocukların kahvaltısı derken gayet yurdum annesiyim işte. Öyle sabah kalkar kalkmaz “maskaram nerede” diyenlerden değilim ama bir yere gidiyorsam mutlaka özenli olmaya dikkat ederim. Seviyorum ben tertipli olmayı. Bakım dersen, kuaförde saçıma uyguladıkları bakım o kadar, makyajla asla durmam eve girer girmez elim yüzüm yıkanacak, üstümü değiştirip eşofmanımı giyeceğim. Gerisi krem, serum ama bence yorgunluktan mütevellit hiçbiri işe yaramıyor.

Hani böyle arada şekeri falan bırakıyorsun. Zayıflamak için değil di mi? Döverim yoksa seni, benim yarım kadarsın…

Yok alakası yok, benim sağlam migrenim var, inim inim inleten cinsten, şeker migren ataklarını tetikliyor diye kestim çikolata ve bilumum şekerli paketli gıdaları, iyi de geldi. Ta ki şu adı batasıca lodosa kadar.

Sosyal medyada en sevdiğin mecra?

YOK ARTIK!

Buradaki çoğu gerçek arkadaşımı 2010’da Twitter’da tanıdım. Seviyorum Twitter’ı ama bazen sıkılıyorum. Oradan atarlanırken suya sabuna dokunmadan laf sokmalar filan… Sosyal medyadan atarlanacağıma telefonla arayıp yüzüne söyleyenlerdenim ben, bir de Instagram seviyorum, bazen “yok artık” dedirtse de orada da çok şey öğrendiğim, sevdiğim, insanlar var.

Sosyal medya detoksu yapar mısın? İster misin?

Yapmaz mıyım? Bazen sadece fotoğraf, blog yazısı, bir şey yazıp çıkıyorum, günlerce bakmıyorum hiçbir yere. niye dersen iyi geliyor, sosyal medya kişinin kaldırabileceği kadar iyi, fazlası manyak eder. (Hah teşekkürler “manyak” kelimesi için.)

Sanırım şu an piyasa seni de bunalttı. Neden?

Amacımız ne? Blog yazmak, doğru veya yanlış tecrübelerimizi paylaşmak. Blog yazmak zaten delilik, zaman harcıyorsun, neden? Yazmayı sevdiğin için… Sosyal medyayı da yazılarını okutmak için kullanıyorsun değil mi? İş burada raydan çıktı, artık sosyal medya yazılarımızı yayınlamak için bir araç değil amaç haline geldi. İnsanlar bloga girip okumaya zahmet etmeyince sosyal medyada yazar olduk. Peki tekrar soruyorum amaç yazmakken, görselin daha ön planda olduğu Instagram’da ne yapıyoruz? Hani vardı ya bir ara, BBG evi, herkes birinci olmak için çırpınıp, birbirinin yüzüne gülüp, arkasından konuşurdu. Öyle gülüyorum bazılarına ve diyorum ki sanal dünya yalan dünya, boşuna bu kadar kendini yorma!

Polemik yapmak gerek diyorlar ya öyle şeyler duyuyorum ki inanamazsın, sonra aman “bana ne” deyip geçiyorum.

İşi layığıyla yapan kaç kişi var? İsim değil, sayı lütfen…

Net söylüyorum, 5. (Ben de öğrenemedim bu 5’i, en kısa zamanda öğreneceğim. Ha yazar mıyım, işte onu bilmem…)

Bu kadar kadınla bir arada olmak nasıl duygu?

Ben seviyorum, kadınlarla olmak yormuyor beni. “Neden” dersen zaten sevmediğimi, etrafımda tutmuyorum gayet ne şekilde uzaklaştırıyorum. Mecbur değilim ki kendimi sıkmaya, germeye… Muhabbet de güzel oluyor kafa yapımın uyduğu insanla, tek gelemeyeceğim şey, saygısızlık. O olmadıkça gül gibi geçinir gideriz.

Nedir bu çay tutkun? Bu kadarı zararlı değil mi?

Bizim aile Kırşehirli. İç Anadolu’da bir eve git, her daim sıcak çay vardır, aileden mütevellit bu çay tutkusu ama hiçbiri benim kadar tiryaki değil. Ben çaysız duramıyorum, öyle her çayı da içemiyorum, ince bellide olacak ,taze olacak, demini almadan açılmayacak , vallahi zor iş çay tiryakisi olmak… 🙂 Zararlı tabii, ama benim de kendime kötülüğüm bu işte…

Bize Periscope’ta şarkı söylüyodun. Neden durdun?

Çok severim eğleneyim, şarkı söyleyelim, gülelim falan ama Periscope’ta çok acayip tipler var. Filtre uygulayamıyorsun, oraya yazmışım, 2 çocuklu anne diye, adam arkadaşlarımla konuşurken yazıyor, “ taş gibisin” diye. Tövbe bismillah gebertsem adamdan sayılacak. Kapattım o yüzden “Facebook, Instagram, Twitter neyime yetmiyor” dedim.

Sence bu arkadaşlıklar geçici mi kalıcı mı? Mesela biz? 🙂

Bak şimdi benimle arkadaş olmak çok kolay, saygısızlık yapma, kıblesiz olma, bir dediğim bir dediğini tutsun, sitem etme, bu kadar basit. Ben sana gayet açık olurum sen de bana öyle ol yeter. Seninle kalıcı tabii,  Twitter’a ilk girdiğimde tanıdığım herkesle aram hâlâ çok iyi, çünkü ben inişli çıkışlı, entrikalı insan tutmam hayatımda. Yoruyor beni, yani benimle problem mi yaşadın, ara sor, canımı ye, ne oradan buradan atarlanmalar filan. Zekasız diyesim geliyor kimine.

Benim koca alıştı sosyal medyada ona laf sokmama, blogda tartışmalarımızı yazmama. Seninki izin verir mi onla ilgili yazmana?

Hiç karışmaz Serter. Şikayet etsem de iyi şeyler yazsam da “senin fikrin” der. Bak bir örnek vereyim, biri bana mail ile “ kocanız ile ayrıldınız mı?” diye sordu. Çok koymuyorum ya Serter’le fotoğraf, haklı aslında merak ediyor. Çünkü biz romantik bir çift değiliz, yıldönümünde kebapçıya gideriz, “çiçek alma çikolata al” derdim eskiden. Şimdi yemiyorum o ayrı. İkimiz de aşkım, balım, böceğim muhabbetini sevmeyiz, ama onunla ilgili yazı yazsam saygı duyar Serter karışmaz.

Aras’a neden sürekli “atarlı” diyorsun?

Ben, yani biz olduğumuz gibiyiz de ondan. “Çocuğum her zaman söz dinler, süper zeki, maşallah büyümüş de küçülmüş gibi” diye dolaşmıyorım ortalarda. “Atarlı “ çocuk ne diyeyim. 🙂

Asla kararından vazgeçiremezsin, dediğim dedik, parmağından ameliyat olacak, 3 kere damar yolu açtılar kopardı attı. İlaç içiriyoruz suratımıza tükürüyor, “yemek yemeyeceğim” dedi mi 40 takla at yediremezsin, oluru yok çocuğun. Ada öyle değil bak anlat seni dinler, kafasına yatarsa, yapar ama Aras cidden namı gibi “atarlı” .

E ne diyeyim, “asil Aras” mı? Ben olduğum gibiyim. Benim çocuklarım da öyle, bizi seven böyle sevsin, sevmeyen geri dursun.

Elsa kostümü giydin ya. Başkası yapsa yeminle kendimi tutamaz, dalga geçerdim, “deliye bak” derdim. Ama sana yakıstı. Neden ki? “Delidir ne yapsa yeridir” mi bu yoksa?

O işin aslı şöyle… Ada çok istedi, “Anne sen Elsa ol” dedi. Düşündüm en fazla beyaz bir body bir de mavi etek giyerim dedim, fakat saçlarımı da ördürünce ben bildiğin Elsa oldum mu. Valla güzel de oldum. Aman eğleniyorum ben Şebnem ya, belki de o yüzden beni bildiğin için sana sevimli gelmiştir ama hiç kötü tepki almadım. Gerçi alsamda umursamam ki. Güler geçerim çünkü ben onu çocuğumun doğum gününde eğlenmek için yaptım.

IMG_4280

 Ben bazen bütün sosyal medya hesaplarımı kapatmak istiyorum. Sana da oluyor mu?

Son dönemde evet ve işin kötüsü daha kötüye gittiğini kendi adıma gördükçe kapatıp gidesim geliyor. Ne olur ki diyorum, sessiz sedasız blog yazarım hatta belki burası fazla zamanımı alıyordur daha çok yazarım diyorum. Sonra şunu düşünüyorum, burada sevdiğim insanlar var, birbirimize soru soruyoruz, destek oluyoruz, belki o an sıkıntılıyken birbirimize iyi geliyoruz. Bir yandan da çok seviyorum sosyal medyayı.

Hedefin nedir? Ağır iş makineleri hep olacak mı hayatında?

Onlar hep olacak, başta da söyledim, ben o makinelerin her bir aksamını ezbere biliyorum. Bu da benim aşkım, ekmek kapım, ben çok iyi bir işadamından çok vinç kullanabilen operatöre saygılı olurum mesela, çünkü onu kullanmayan bilemez nasıl bir matematik, nasıl dehşet bir güç. Çok ayrı bir aşk bu, Allah beni makinesiz bırakmasın ne diyeyim. (Deli 🙂 )

Hani sürekli topuklu ayakkabı giyiyorsun ya, gerekten onlarla rahat mısın?

Çok rahatım Şebo ya seviyorum topuklularımı…

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı