Biz Röportaj

Önyargısız olamaz ki insan

 fuldenn

The Skinny Mom ile röportaja doyamadık.

Fulden’le geçen gün uzun bir röportaj yapmıştık. Yetmedi sorular. Sonra aklıma soru üzerine soru geldikçe, gönderdim yine. Kırmadı beni cevapladı. Hem de olduğu gibi…

İşte son konuştuklarımız…

Maksimum kaç gerçek blogger var? (Anneler arasında) 

Oturup saymadım ama şöyle bir düşününce rahat 30 tane sağlam blogger tanıyorum. Bunu söylerken bütçeli çalışıp çalışmamasına bakmıyorum ama. Okur gözüyle çeşitli kriterler sorguluyorum kendimce.

Senden çekinenler var mı sence?

Benden çekinenler olduğunu biliyorum. Benim de çekindiğim insanlar var ayrıca.

Sen yorum yazınca kaçan var mı?

Var var.

Hiç yanlış anlaşıldığını düşünüyor musun? Çünkü yazışmak başka konuşmak başka.

Düşünmüyorum. Beni ya anlarsın ya anlamazsın. Çünkü ben çok açık dile tartışıyorum insanlarla her zaman.

Önyargıların var mı? (Benim olabiliyor da bazen ondan dedim.)

Önyargısız olamaz ki insan. Yani tanımadığın birinin hal ve tavırlarından iyi ya da kötü bir yargı oluşturursun. O da bir önyargı olur. Ama bu önyargıyı yıkmak için illa öpüş koklaş klasmanında takılmaya ya da oturup bir çay içmeye gerek yok. Atıyorum Twitter’da ya da Facebook’ta karşılıklı konuşurken de rengini belli edersin. Herkes de herkesi sevmek zorunda değil ya, bazen sebepsiz de sevmeyebiliyor insan.

Twitter’da tartışırken yazdıklarını yüz yüze söyleyeceğine eminim. Peki ses tonun nasıl olur?

Alaycı olur ister istemez. Yani atom parçalamıyoruz, blogger camiasını masaya yatırıyoruz.

Sence de hep beraber gül gibi geçinmek varken birbirimizi yememiz saçma değil mi?

Kesin olarak öyle. Bunu seninle sık sık karşılıklı dile getiriyoruz. Ama işte kişisel davalar var anladığım kadarıyla insanların arasında. Barışma anlaşma yanlısı da değil kimse çok şükür. O yüzden bir hep birlikte hareket etme olayı yok. Biz bunu birkaç sene önce denemiştik. Bir kadına şiddet mevzusu vardı mesela, Derya Divrikli’nin Renkli Ada’sında buluşup şunu yapalım bunu yapalım tadında konuşuyoruz falan. Yani orada bile amaç aynıyken, kimse kimseyle kavgalı falan değilken, kadına şiddete verilecek tepkinin dozajı ve içeriği konusunda anlaşamayıp ikiye üçe bölünmüştük. Ama en azından bir fikir teatisi yapabilmiştik. Şimdi ona bile yanaşmıyor kimse.

Herkes gül gibi geçinmesin, o da zorunlu değil ama herkesin emeği kadar az çok kazanabileceği bir sektörde hep banacılık yapmak da biraz şey. Bunları çok açmak istemiyorum. Çünkü anlatırken isim veremiyorsun, gıyabında bir konuşmadan öteye gidemiyor.

Kıl olduklarını sırf meraktan takip ediyor musun?

Yok yahu ne edeceğim. Lafı geçince falan açıp bakıyorum da, nasıl bıraktıysan öyle oluyor o insanlar da. Haliyle gerek yok.

Kaç kişi blokladın bu güne kadar?

Ne bileyim…

Seni kaç kişi bloklamıştır sence?

En az dört kişi ben biliyorum.

Gizli hesabın var mı? Bak valla ben bazen beni bloklayanlara kocamın hesabından bakıyorum da ondan dedim. Hani bakıp n’apıyorum, o ayrı mesele. Laf sokmuş mu diye merak ediyor olabilirim. 🙂

Gizli hesabım yok benim, bir tane normal hesabım var. Onu kapatmışsam eğer, Twitter’a girmiyorumdur. İki ayrı hesabım daha var, nickname kaptırmamak için açtığım. Şifrelerini bile hatırlamıyorum. Beni bloklayana niye bakayım allasen defolsun gitsin.

İstanbul’da olsan gelir misin toplantılara?

Ete, süte, kozmetiğe gelmem. Kitap satma yolunun anne kerizlemekten geçtiğine uyanmış manyetizmacı, organikçi, yok anti-şekerci, alkalici profesörlere de gelirsem rezil kepaze etmeye gelirim. Oyuncak ve tekstil olabilir. Bir de kahve içmeye gelirim. Cipste ya da kolada görürseniz kafama sıkın beni bu dünyadan kurtarın zaten.

Sence ajanslar mı hata yapıyor yoksa onları yönlendirenler mi?

Blogu olmayan, hatta çocuğu olmayan arkadaşlarımıza “Blogunuzu çok severek takip ediyoruz” diye mail atıp aktiviteye çağıran ajanslar var. Bu kadar bilinçsiz, organik takipçi ne demek ısrarla anlamak istemeyen ajansla iş yapan herkesin de bence biraz hatası var evet. 20 bin tane evine et alacak durumu olmayan takipçili instablogger’ın da kuyumcu lansmanına çağrılması ancak bu ülkede görülebilecek bir komedi gene. Hitap edilen kitle çünkü o reklamı yapılan ürünü alamıyor. Saçma sapan işler yapılıyor ya. Neresini tutsan elinde kalıyor.

Sen bir firma kursan, blogger buluşmalarında dikkat edeceğin ilk 3 şey ne olurdu?

Üç şeyle bitmez ki. Ama şu anki mevzuların yüzde birini bulamazsın.

 

Fulden’in Facebook sayfasına buradan, Instagram hesabına ise bu adresten ulaşabilirsiniz.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı