Geçen sabah internette bir şey hakkında bilgi ararken birazdan okuyacağınız makale ile karşılaştım HuffingtonPost’ta.
Gazetede Dış Haberler’deki günlerime döndüm, bire bir olmasa da çevirmek istedim. Bir farkla, yorum katarak. Benim de söyleyeceklerim var çünkü. Onları tırnak içinde ekliyorum. Yazmasam olmaz!
- Coşku
Çocuğunuz olacağını öğrendiniz. Birkaç hafta önce yaptığınız planlar gitti, yerine başkaları geldi. Uçuyorsunuz şu anda. Adı ne olacak odası nasıl görünecek?
“Evet öyle de… Bir yandan da korku basmıyor değil hani “ya bir şey olursa” diye. Bir de başkalarına söyleyip söylememe tereddütü var.”
- Panik
Hastaneden eve geldik. E ama orada ne güzel her şeyi soruyorduk. Şimdi ne olacak? Nasıl besleyeceğim? Kilo alıp almadığını nasıl göreceğim? Bir bahane yaratıp birkaç gün daha mı kalsam?
“Haha. Bunu bir de “ev ziyaretleri” aşaması var ki, evlere şenlik. Bebekle yalnız kalamıyorsunuz ki. Nasıl emzirdiğiniz, ne verdiğiniz, sarılıp olup olmadığı, herkes sizden fazla biliyor her şeyi! Bir de gerçekten hep söylediğim gibi: Eğer ikinci çocuğumu doğursaydım, anneler, babalar, abiler dışında kimse ne zaman, nerede doğurduğumu bilemezdi. Söylemezdim. 🙂 ”
- Yorgunluk
Uyku? En son ne zaman dört saat deliksiz uyumuştum? Birkaç ay daha böyle devam edebilir miyim acaba? A cümle bile kuramaz, konuşamaz oldum. E ama kimse böyle olacağını söylememişti.
“Söylemezler. Söylemedikleri gibi ‘ay benimki harika uyuyordu, siz şimdiki annelerde sorun var’ derler. Kusur hep annededir. Hep…”
Bebeklik döneminden çıktı…
- Kutlama
Ah nihayet bebeğim büyüyor… Uyku düzenime kavuşmak üzereyim. Vücudum eski haline gelmeye başladı yavaş yavaş. Mutluluktan dans edebilirim.
“Diyorum ki: Sevinmek için çok erken.”
- Mr Hyde ve Doktor Jekyll
İşte aynen bu dizide olduğu gibi. Değişiyorsunuz. Bir an kalbiniz sonsuz aşk ve sevgi ile çarparken birkaç dakika sonra kendinizi banyoya kilitliyorsunuz bağırmamak, daha da sinirlenmemek için. Bu kadar tatlı bir şey nasıl bunları yapabilir?
“İnanılmaz tatlılar. Ama biliyorsunuz. İnat tuttu mu, asla bir şey dinlemiyorlar. O zaman bize ne yapmak düşüyor? Kimi zaman olmamış gibi davranmak kimi zaman banyoya kapanmak. Ben kitap okuyor numarası yapıyordum. Okuyamıyordum tabii o hengamede okuduğunu anlamak ne mümkün!”
- Kutlama
Ve evet. Tuvalette kendi işini halledebiliyor. Alfabeyi biliyor. Büyüyor. O küçücük bebek nasıl da büyüyor. Geri dönüp yeniden minicik halini kucağınıza almak istemez miydiniz? (Yok yok, uykusuzluğun bu kadarına da dayanılmaz herhalde.)
“Özledikçe bebeklik fotoğraflarına, videolarına bakıyorum. O günlere dönmeyi istediğim oluyor ancak birkaç dakikalığına. Böyle iyi bence. :)”
Artık o bir çocuk
- Sabır
Beraber ödev yapıyorsunuz. Ayakkabılarını siz bağlamıyor, sadece yardım ediyorsunuz. Sosyalleşmeyi öğretiyor, bazen arkadaş gibi takılıyorsunuz. Duygularıyla nasıl başa çıkması gerektiğini öğretiyorsunuz. Bisiklete binmeyi öğretiyorsunuz… O da size ne öğretiyor biliyor musunuz? Sabretmeyi.
“Aaa, burada duralım bir dakika. Bence sabretmeyi öğrenmek hamilelikle başlıyor. Arada 3 haftada bir yerine haftada bir doktora gitsem de resmen sabretmeyi öğrendim. Hele o test sonuçlarını beklemek yok mu? Zaman geçmiyordu resmen… O nedenle bence sabretmek en başta devreye giriyor.”
- Şüpheler
Kendinizi sorgulama ya başlıyorsunuz? Ona iyi bir çocukluk veriyor muyum? Yeteri kadar şey yaptım mı? Çok seçenek tanıyor muyum? Benim her zaman arkasında olduğumu biliyor mu? Hatta bazı davranışları sonrası kendinizi iyice eleştirmeye başlıyorsunuz. Bu hep böyle…
“Oo. Bünyeme en büyük işkencem bu benim. Acımadan eleştirip bir de üstüne kendimi dünyanın en kötü annesi ilan ediyorum. O sırada aklımdan geçenleri sonradan düşününce ben bile hayret ediyorum.”
- Sonsuz aşk
Sizin küçük aşkınız o kadar da küçük değil artık. Yeni kuralları var. Mesela kalabalıkta onu öpmenizi istemiyor. Sarılmanızı da. Çoğu şeyi kendi başına yapmak istiyor. Evet buna özgürlüğünün farkında olduğu için sevinebilirsiniz ama sarılmayı özlüyorsunuz işte…
“Bize oldu. Okul açıldıktan bir ay sonra servise binerken öpmemden hoşlanmadığını söyledi. Ben de apartmanda yiyorum onu, sonra gidiyoruz servise. Öpmemi istiyor ama yalnızken… Karizması bozuluyormuş cicimin diye geçirsem de içimden asla yüksek sesle söylemek istemem”
Merhaba ergenlik
- Korku
Merhaba. Evin her yerine hormonlar hakim şu anda değil mi? O muhteşem gülün dikenleri çıktı… Peki bu ne kadar sürecek?
“Ay bunu ben de merak ediyorum. Ergenlik için yolu yarıladık. Bakalım izleri neler bekliyor. Hem onlar ergenken biz menopoz döneminde olacağız. Düşünebiliyor musunuz? Ben bizim evden korkuyorum açıkçası…”
- Yine korku
Kendinizi anneden çok cezaevi müdürü gibi mi hissediyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz? Kimle gidiyorsunuz? Ne zaman döneceksiniz? Anneleri de sizlerle olacak mı? Siz soru sorarken kendi hızınıza inanamazken, o da gayet kıvrak cevaplar veriyor.
“Ay aklıma babamla olan konuşmalarım geldi. Öyle çok soru sorardı ki doğru cevap versem bile ne dediğimi unuturdum. Ben de mi böyle olacağım yani?”
- Evet yine korku
Yetişkinliğe geri sayım başladı. Üniversiteye girmek üzere. Oy bile verebilir. Yetişkin olmaya hazır mı? Kendi ayaklarının üstünde durabilir mi? Bizimle aynı şehirde mi okur?
“Bir şey diyeyim mi… Yok yok en iyisi susmak. Neye büyük konuştuysam yaşadım çünkü.”
O bir yetişkin!
- Aşk
En yakın arkadaşınızı büyüttünüz. Kimi zaman tartışarak kimi zaman sarılarak. Birbirinize çok düşkünsünüz, her şeyi paylaşıyorsunuz. Bir bakmışsınız, kendinizi onun düğününe yardım ederken bulmuşsunuz. İşte gerçek aşk bu değil mi? Bir evlat…
“Yok duygusallaşmayacağım. Irmak beni kesin karıştırmaz düğün işlerine. Annem bana ‘senin kızın sana benzesin’ demişti ya, hah işte benzedi. Ben ne yaptıysam, aynısını kızım bana yapacak. Ne yapalım canı, misafir gibi giderim ben de düğüne. Şaka maka, çok merak ediyorum. Bundan 25 sonraya gitsem, bir 5 dakika bakıp gelsem olmaz mı?”
Yazının orijinali http://www.huffingtonpost.com/natasha-daniels/the-13-stages-of-parentin_b_13273792.html?section=us_parents adresinde.