Aşağıda bahsettiğim “sen” belirli bir şahıs değil. Tek değil, iki değil, üç değil, 5 değil…
Annesi bak tırnakları uzamış.
Ay annesi bak öksürüyor.
Annesi yağlı elini saçına sürdü.
Annesi oyuncaklarını paylaşmıyor.
Annesi çocuk üşüdü sanki hırka mı giydirsen?
Annesi, çocuk yorulmuş olmasın.
Annesi söyle masada düzgün otursun.
Annesi bak nereye tırmanıyor.
Annesi söyle bağırmasın.
Neden annesi? Söyle, paylaşsın. Elini saçına sürmemesini de sen söyle. Sor bakalım üşümüş mü, yorulmuş mu? Bana bu cümleyi kurana kadar ona da sorabilirsin.
Her şeyden önce. “Annesi” ile başlayan çoğu cümle şikayet içerir. Neden çocuğumu bana onun yanında şikayet ediyorsun?
Sonra çocuk dönüyor bana bakıyor ne tepki vereceğim diye. Hani sanki hasta, öksürüyor, tek ben anlamıyorum. Ya da üşüdüğünü fark etmedim. Şikayet edilince merak ediyor benim tepkimi. Diğer yandan şikayet eden de merakla bekliyor tepkimi .
Nedendir bu annesi?
Bu arada ben Irmak’ın annesiyim, ne mutlu bana, ama adım “annesi” değil. Şebnem.
Ve… İyi niyetle söylenen “annesi” kelimesine lafım yok. Yanlış anlaşılmasın. Aman diyeyim!
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
Eğitime bakış açımı, verdiğim önemi hepinizi biliyorsunuz. Çok eskiden beri takip edenler, blogumu okuyanlar beraber büyüttük çocukları. Birbirimizin deneyimlerinden faydalandık. Şu bir gerçek ki...
Bu o kadar soruluyor ki, ben de böyle yazarak anlatmak istedim. Zaman ayırıp okursanız çok sevinirim. Benim için değil, çocuğunuz – çocuklarınız için. Yine...
Komik yazmaya alışkınım , böylesine değil… Ben yazarken gülerdim, siz okurken. Yeniden eskisi gibi olacak. Ama şimdilik içimden de başkası gelmiyor. Az önce koltukta...