Aşağıda bahsettiğim “sen” belirli bir şahıs değil. Tek değil, iki değil, üç değil, 5 değil…
Annesi bak tırnakları uzamış.
Ay annesi bak öksürüyor.
Annesi yağlı elini saçına sürdü.
Annesi oyuncaklarını paylaşmıyor.
Annesi çocuk üşüdü sanki hırka mı giydirsen?
Annesi, çocuk yorulmuş olmasın.
Annesi söyle masada düzgün otursun.
Annesi bak nereye tırmanıyor.
Annesi söyle bağırmasın.
Neden annesi? Söyle, paylaşsın. Elini saçına sürmemesini de sen söyle. Sor bakalım üşümüş mü, yorulmuş mu? Bana bu cümleyi kurana kadar ona da sorabilirsin.
Her şeyden önce. “Annesi” ile başlayan çoğu cümle şikayet içerir. Neden çocuğumu bana onun yanında şikayet ediyorsun?
Sonra çocuk dönüyor bana bakıyor ne tepki vereceğim diye. Hani sanki hasta, öksürüyor, tek ben anlamıyorum. Ya da üşüdüğünü fark etmedim. Şikayet edilince merak ediyor benim tepkimi. Diğer yandan şikayet eden de merakla bekliyor tepkimi .
Nedendir bu annesi?
Bu arada ben Irmak’ın annesiyim, ne mutlu bana, ama adım “annesi” değil. Şebnem.
Ve… İyi niyetle söylenen “annesi” kelimesine lafım yok. Yanlış anlaşılmasın. Aman diyeyim!
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...