Bence parka, açık havaya gitmek çocuklara olduğu kadar bize de iyi geliyor. Hatta yorgunluğa da! Kırgınlıklar da geçiyor, kızgınlıklar da, dönem dönem gelen “ben ne yapıyorum” hissine de…
Bu sabah, 31 Mayıs, Siemes’in Komşuköy’deki “Yaza Merhaba” partisine gittik Damla’nın davetiyle Hatta anneme “hadi gel sen de, açık havada olacağız” dedim. Kırmadı beni… Irmak’ı da okula göndermedim, beraber gittik. Öyle iyi geldi ki. Açık hava, tatlı sohbet. Bıraksalar akşama kadar kalırdım ancak trafik nedeniyle erken çıkmışım.
Yolda Merve aradı, “çocukları parka götürelim” diye. Benden “hayır” çıkar mı bu teklife? Hatta annem “kendine çok yükleniyorsun, git evine dinlen, saatlerce araba kullandın, çocuk peşinde koştun” diye. Ben kızımı düşünüyorum, o kızını. 🙂
Söz dinlemedim tabii ki. Merve ve Melina ile buluştuk, attık kendimizi sahile. Aslında ikimiz de fazla yorgunduk. Birbirimizi görünce halimize şaşırdık. O derece! Hem de bu sadece fiziksel yorgunluk olmadığı için de bizi zorlamıştı. Parkta çocuk peşinde koşmak her şeye iyi geldi desem. Salıncaklar, kaydıraklar, çimler, çimlerde yuvarlanan biz… Doymadık, doyamadık oradan da yine çocuk parkı olan bir yere yemeğe gittik. 8.30’a kadar beraberdik. Caddede yürümeden de dönmedik eve. Koşturarak eve gel, yıka, yıkan, çamaşır yıka… Derken oldu saat gece 10. Yorgunluk nerede peki? Sadece bacaklarımda. Zihnim mi? Hayır o yorgun değil artık. O öyle dinlendi ki, öyle de arındı ki…
Bunları neden mi anlatıyorum? Siz de çıkın. Atın kendinizi sokağa. Ne kadar yorgun olursanız olun. Ne kadar işiniz olursa olsun, parka bahçeye zaman ayırın. Park, çocuklara iyi geliyor evet, bazen bize daha da iyi geliyor. İnsan o sırada unutuyor aklındaki her şeyi. Bir süredir fazla kırgınım. Kırıgnlıklarımın alınganlıktan öte daha gerçek olduğunu görmek üzdü beni. Bu yüzden de yorgunum. Ve bana sokak ilaç oluyor. Sokak dediysem, mağaza dolaşmak, öyle yürümek değil. Çocukla, çocuklarla çıkmak iyi geliyor. Onlara “yapma, dikkat et düşersin” demek, bazen bir şeyi 10 kez tekrarlamak bile…
Her şeyden önce yüzlerindeki, gözlerindeki mutluluk enerji veriyor, iyileştiriyor beni. Örneğin bugün ben güne kırgın başladım. Dün çok kırgın uyudum. Fakat şimdi… Şimdi çok iyiyim. Hem de onları konuşmama, beynimde unutulması gerekenler köşesine atmamama, onca koşturmaya rağmen… Çünkü bugün çocuğuma zaman ayırdım, anneme zaman ayırdım, kendime zaman ayırdım, arkadaşıma zaman ayırdım.
Şimdi “gel kahve içmeye çıkalım” teklifi gelse hayır demem. Ama bu sefer de Arkın’dan yerim “hayır” cevabını. 🙂
Uzattım biliyorum. Fakat tekrarlamak istiyorum. Çıkın dışarı. Kime, neye kırılırsak kırılalım bunu onarmak bizim elimizde. Bunu sadece biz yapabiliriz. Biz, kendimize iyi davranmazsak kimse davranmaz. Bu yüzden, bu gece uyumadan önce hep beraber kendimize ne kadar değerli olduğumuzu hatırlatalım. Bunu hak etmiyor muyuz? Çok fazla “kırgın” kelimesini kullanmışım. Söz bir daha yok. Huyum kurusun, hislerimi saklayamam, bir de üstüne yazmadan duramam ki!
Yaz Şebnem. Her zaman yaz sen. Çünkü kelimelerin sadece seni değil, bizi de onarıyor. 🙂
❤️❤️❤️