Sabahları zor uyanıyor Irmak. Evden koşturarak çıkıyoruz. “Hadi”ler eşliğinde. Okul çok yakın, 5 dakikada ordayız. Giriyoruz içeri girmesine de ben bir türlü çıkamıyorum.
Çünkü 15 kere falan öpüyorum. O da… Sonra kahvaltı ettikleri odanın camından el sallıyor bana. Orada, camın önünde de oynaşıyoruz.
Dün, karşıya toplantıya yetişmem gerekiyordu. Hazırlandık, çıktık evden. Anlattım acelem olduğunu. Bıraktım okula. Yine öptüm ama her zamanki gibi değil. Normal şekilde… Yani, diğer annelerin yaptığı gibi. El bile salladık yine camın arkasından. Sonra koşturarak bindim arabaya, gittim.
Öğleden sonra okuldan alırken, öğrendim ki arkamdan çok ağlamış. Zaten okula gidince koştu öptü beni. Ki normalde o pek yanaşmaz, ben öperim. Hatta ilk sorusu “nereye gidiyoruz” olur. Onu da sormadı. “Annem beni bıraktı gitti” diye ağlamış. Duyunca kalbim acıdı resmen. Hiç de öyle bırakıp gitmiş bir halim yoktu. Aslında her zaman yapmamız gerektiği gibi vedalaşmıştık. Öğretmeni “artık bu veda fasıllarını yavaş yavaş düzenlememiz gerek” dedi. Haklıydı da. Bunun ilkokulu var, sonrası var. Her gün böyle vedalaşırsak vay halimize. Daha önce de söylüyordu zaten öğretmeni, azaltmamız gerektiğini belirtiyordu.
Gece konuştum. Uyumadan önce anlattım. Aklına yatmadı. Benim de yatmıyor ya… Çocukken, annemle de öyle öpüşürdük. Hoş, hâlâ iki yanak yetmez bana, tekar tekrar öperim.
Peki nasıl yapacağım? İşte bu konuda hiçbir fikrim yok. Bu sabah yine gittik, her zamanki gibi öpüştük durduk. Biliyorum. Bu konuda sorun bende. Düzeltmesi gereken benim. Az öptüğümde huzursuz olan benim. Kendimle ilgili ne yapacağım konusunda gerçekten bir fikrim yok.
Elektrik kesildiğinde bile aklıma onlarca senaryo geldi, zaten erken aldım okuldan o gün. Bizim apartmanda jeneratör var. Elektrik kesilmedi hiç. Okula gittiğimde elektrik gelmişti fakat aldım işte yine de. Hani tekrar giderse korkmasın diye. Okulda güvende olduğunu bilmeme rağmen, bu endişe seviyesiyle ben ne yapacağım? Giderek de artan bir endişe. Geleceğimize, hayatımıza, her şeye dair. Herkes gibi. Belki tek farkı, her zaman öyle olmam ve şimdi bunun iyice katlanması.
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
Biraz telkin gerekiyor sanırım…Anne annenin halinden anlar misali kocaman sarılasım geldi sana 🙂
Kocaman teşekkür edip ben de sarılayım o zamannnn 🙂