İnsan ne kadar el becerisi olmasa da hevesleniyor işte…
Geçen akşam televizyonda izledik Irmak’la. Tutkal, sulu boya, renkli kağıtlar, iplerle yapılanları. İzlerken pek kolay geliyor insana. E kaç gündür ikimizin de hastalığı nedeniyle evdeyiz. Şubat tatiline sakladığım tüm aktiviteleri, oyunları tükettik. Bugün “hadi bir de bunu deneyelim” dedik. Hazırladık bütün malzemeleri, oturduk masa başına. Hatta pipet ve koleksiyon yaparmışcasına saklanan tuvalet kağıdı ruloları da çıktı piyasaya.
Tabii ben olmayacağını biliyordum da heves işte. 🙂 Yine de epey uğraştık. Biliyorum, önemli olan sonuç değil uğraşmak kaliteli zaman geçirmek (ki biz bunun dibine vurmuş durumdayız bir haftadır)… Bu kısmını başardık da ortaya çıkanlara bakıp bakıp gülüyorum.
Sizin daha harika şeyler yapacağınıza eminim. Aslında aklımda birkaç şey var hâlâ fakat onu da başka gün yapalım dedim. Sulu boya ve tutkalı karıştırıp ipleri de içine atarak boyayıp onunla bir şeyler denemek lazım. Önümüz tatil, yaparız elbet.
Arkın “ben de sizinle takılacağım” diye devreye girince de ortaya böyle görüntüler çıktı. Baktı ki o da benim gibi beceremiyor, işi fena geyiğe vurmuş.
Bu arada aşağıdaki fotoğrafta bir çubuk dondurma yapma çabasını göreceksiniz. Aaa, lütfen fıstıklı ama kendisi. 🙂 Yukarıdaki için de siz deyin ahtapot, ben diyeyim denizanası…
Dalga geçmeyin, küserim. 🙂
Çok isterdim size malzemeleri sıralayıp sonra harika bir etkinlik tarifi vereyim. Olmadı. Başka bahara… Belki bu bile bir fikir olur diye paylaşmak istedim. Eğer denerseniz ortaya çıkanları paylaşın benimle. Söz, kıskanmayacağım. 🙂
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...