Geçen gün yabancı bir sitede bir haber vardı. Hamilelerin en çok arama yaptıkları şeylerle ilgili. Kahve bebeğe zaralı mı, soğuk algını ilaçlarını içebilir miyim gibi gibi sorular…
Sonra düşündüm ben hamileyken en çok ne aradım diye. Utandım kendimden. Yani annemi “koltuğa çok sert oturdum sorun olmaz değil mi” diye aradığımı düşününce yok yok Google’a sorduklarımı yazamam buraya. O kanıtı vermem kimseye. 🙂 Bu kadar endişeli olmamda, daha önce yaşadığım düşüğün katkısı vardı kesin ancak düşük olmasa da rahat edemezdim ben. Ancak bir anımı paylaşmak istiyorum. Gülmeyin sakın. Gülerseniz de dalga geçmeyin. Neden paylaşacağım biliyor musunuz? Yaşayanlar da anlatabilsin diye. Genelde utanılıyor bu konuda.
Doğuma 1.5 ay var. Arkın iş için Küba’da. (Bu da ayrı travmadır karnın burnundayken kocanın iş için Küba’ya gitmesi.) Neyse. Evde yalnızım sabah. Hapşırdım. Bir hapşırdım, hooop ıslandım. Annemi aradım “koş doğuruyorum” diye. Üç sokak yukarıdaki annem yine jet hızıyla geldi. (Ayda bir “koşşş” diye yüreğini hoplatıyordum.) Hemen gittik doktora. Ortaya çıkan sonuç: Hayır idrar! Hanımcım çok aşağıdaydı, idrar keseme baskı yapmış. Ben hapşırınca da hoooppp, gelmiş kendisi… Neyse. Gülmüştük epey. Ama her hapşırmamda panik oluyordum kaçacak mı diye. 🙂 Sonra “hamilelikte idrar kaçırma” aramalarında çıkan sonuçları ezberlemiş, yalayıp yutmuştum. Ya sürekli olsaydı?
Birkaç gün sonra da bana bir sancı geldi. “Hah” dedim. “Arkın yok ve ben erken doğum yapıyorum.” Yine panikle gittik. (Düşünüyorum da hep panikle gitmişim doktora.) Sonuç: İdrar yolu enfeksiyonu.
Sonra bana herkes neden sezaryen tercih ettiğimi soruyor. Bu yukarıdaki dışında 35-38 hafta arası iki kere daha doğuruyorum diye gittik hastaneye. Çok kilo almıştım. Fazla hareket de etmiyordum. Hazır hissetmiyordum normal doğum için. Ve panik oluyordum. Hayranlıkla okuyorum normal doğum yapanları. Sancının bir kısmını evde yaşayıp sonra hastaneye gidenleri. Ancak o ben olamam. Olamazdım. Hapşırınca bile doktora giden, “eve ultrason alalım” diye tutturan ben, normal doğum yapamazdım. Müsait de değildi zaten durumum. Epidural sezaryen ile doğdu Irmak… Doğum sırasında da sorularımla bunalttım herkesi ameliyathanede, biliyorum.
Ayrıca duyduğum birkaç hikaye yüzünden de korkmuştum. Daha yeni başladı pozitif doğum hikayeleri. Eskiden öyle miydi? Herkes çektiği sancıyı anlatıp duruyordu. Ayrıca annemin beni doğurmak için 12 saat çektiği sancıyı, ters oluşumu, acil sezaryenle doğduğumu da biliyordum. Yani bence benim normal doğuma sıcak bakmam imkansızdı.
Ancak bu idrar kaçırma ve idrar yolu enfeksiyonu hikayesini her hatırladığımda gülüyorum. “Suyum geldi” deyip doktora gitmek, sonra onun idrar olduğunu öğrenmek, kızarmak bozarmak, doktorun suratına bakamamak, annemin “gel sana bol bol çamaşır alalım” teklifi… Sonra her hapşırmamda Arkın’ın anlamlı bakışları… “İş için bile olsa bir daha o kadar uzağa gitme artık doğuracağım sen yokken” kaprislerim…
Hani erkeklerin askerlik hikayeleri bitmez ya, benim de hamilelik hikayem aynen böyle…. Dün gece eski fotoğrafları karıştırırken gördüm hamile fotoğraflarımı. Aklıma geldi bunlar. Paylaşmak istedim…
Doğuma bir ay kala Arkın da bir süre izinliydi. İstanbul turu yapmıştık.
Şu korkunç pozu verdiğime inanmıyorum!
Ben 3o kilo almıştım, Arkın 15. Ben 11 ayda verdim, Arkın şimdi rejime başladı. 🙂
İlk hamileliğim de yaşadım idrar yolu enfeksiyonunu gece herkesi ayağa dikmiş doğumun başladığını nasıl anlarım diye sorup duruyor bir yanda da kıvranıyorum.. sonuç gece gece hastane yollarında arabada ben doğurmiycaaaaaaammmmm diye ağlayan ben. Sabah tekrar eve geri gelmek pek bi güzeldi ama