Nasıl anlatsam, nereden başlasam… Bir beş gün yurt dışına kaçtık geldik, yazacak o kadar şey var ki hangisinden başlayacağıma karar veremiyorum. En çok sorulanlar üzerinden ilerlemem en doğrusu sanırım.
Öncelikle gitmeye Ocak ayında karar verdik. Ne zamandır çok istiyorduk, Arkın’la Avrupa’ya gitmemiştik beraber, Irmak farklı şehirler görsün, kültürler öğrensin istiyorduk. İki sene önceki Amerika tecrübemizden, benim onla sık sık yalnız tatile gitmemden dolayı uyum sağlayacağına emindim. Nitekim benden daha az söylendi gittiğimiz her şehirde onca adım atarken…
Dedik yakından başlayalım, Budapeşte ve Viyana’ya gidelim. Viyana’ya gitmemizin bir nedeni de okulumuz. Güzel hatıra olsun istedik. Arkadaşlarımızı görürüz dedik. Karar verdik. Ancak tek başımıza rota belirlemek, otel araştırmak istemedik. Ayrıca Arkın’ın vizesi vardı; Irmak ve benim yoktu. Bu nedenle ETUR’dan yardım istedik. Vizemizi Macaristan’dan aldık. Sonuçta otelleri biz bu derece iyi yerden bulamayabilirdik. Budapeşte’de kaldığımız Mercure Korona Otel de, Viyana’daki Allegro Hotel de öyle merkezi yerdeydi ki. Metro, tramvay, tren, otobüs; hepsinin durağına iki adımdı.
Hangi müzeleri gezdiğimizi, nerelere gittiğimizi zaten sonra yazacağım. Ancak şimdi birkaç öneri vermek istiyorum.
- Çok rahat kıyafetler alın yanınıza.
- Ayakkabılarınız yok denecek kadar hafif olsun. Sandaletle gezmeyi aklınızdan geçirmeyin. Günde 25-30 bin adımda o en rahat sandaletler bile kabus olabilir.
- Yine bu aylarda gidecekseniz güneş kremi – şapka da alın.
- Sırt çantanız da sizinle olsun, çıkarken yanınıza yedek tişört alın. Evet nem yok ancak sıcak. Çok yürüyünce elbet değiştirme ihtiyacı hissediyorsunuz.
- Mutlaka otelden bir şehir haritası alın. Otelin bulunduğu yeri işaretleyin. Gideceğiniz yerleri de.
- Bir telefon açık olsun. Benim Turkcell hattım. Açtım günde 25 TL’ye buradaki gibi kullanabildim. Evet tüm mekanlarda internet var ancak sokakta kaybolunca Google Maps çok güzel imdada yetişebiliyor.
- Bizim gibi turizm şirketinden destek alırsanız çok rahat edersiniz. Otelleri çok iyi biliyor, sizin nereleri görmek istediğinize göre yönlendirme yapıyorlar.
- Uçak biletlerini daha uygun olduğu için Pegasus Havayolları’ndan aldık.
- Budapeşte de Viyana da yaklaşık 2 saat uçakla.
- Budapeşte’den Viyana’ya hızlı tren ile geçtik. Irmak için ücret almadılar. Arkın ve benim için toplam 70 euro verdik. Yolculuk da yaklaşık iki buçuk saat sürüyor.
- Viyana’da tüm toplu taşımalara binebilmek, tüm müzelere, saraylara girebilmek için Etur’un önerisi üzerine Vienna Pass aldık. Fiyatını yazmam doğru olmaz çünkü bizimki üç günlüktü. Gününe göre değişiyor. Bir kez okuttuk ulaşım kartlarını, bir daha hiç gerek kalmadı. Müzelere girerken de diğer kartı göstermek yeterli oluyordu. Sıra da beklemiyordunuz bilet almak için. En güzel yanlarından biri de bu zaten. Aslında iki katlı, tüm şehri gezdiren otobüslerde de geçiyordu fakat biz binmedik.
- Vienna Pass almayacaksanız da ulaşım için mutlaka kartı edinin. Bir kez gösterin, diğer günler rahat edin.
- Viyana’da metro ve tramvay ile şehrin diğer ucuna bile kısa sürede gidiyorduk. Otelin olduğu bölgeden birçok hat geçtiği için hiç beklemedik.
- Havaalanına’da S1 ve S7 trenlerini kullanarak toplam 5.5 euro’ya gittik. Yoksa en az 45 euro vermek zorunda kalacaktık havaalanına ulaşmak için.
- Viyana’da önerilen Sacher Torte’yi yedik. Ancak yalan yok, beğenmedim. Keza Arkın ve Irmak da.. İşte herkesin damak tadı farklı.
- Yine öneriler üzerine Figlmüller’de tavuk schnitzel yedik. Koca bir tabakta iki parça geliyor; patates salatası da şahane. İşte onu beğendik.
- Gerek Budapeşte gerekse de Viyana’da sanırım gezmediğimiz müze kalmadı. Nereye gideceksek önden Irmak’a anlatıyorduk.
- Budapeşte’de herkesle İngilizce anlaşabiliyorsunuz. Zaten bir bakıyorsunuz herkes turist. 😊
- Her sabah haritaya da bakarak o günü planlıyorduk. Önce şurası, sonra şurası diyerek. Yoksa yollarda çok zaman kaybederdik.
- Viyana da çok kalabalıktı. Kaertnerstrasse’de bir ara yürüyemeyeceğiz sandım.
- Alışverişi çok sordunuz. Hayır yapmadık. Çünkü euro nedeniyle çok pahalı. Buradan daha ucuz olan bir şey görmedim tekstil ürünlerinde.
- Harcamalarımız yemek için oldu genelde.
- Çok yorulduğumuzda gördüğümüz ilk durakta mola veriyorduk. Molalar da genelde benim kahve krizlerim için oluyordu.
- Mutlaka powerbank (taşınabilir şarj cihazı) alın yanınıza. Benim gibi yapmayın. Sabah evden çok acele çıktığımız için unuttum, gittiğimiz her yerde telefonu şarja takmak zorunda kaldım.
- Her ne kadar yazın da gidiyor olsanız, birkaç uzun kollu atın çantaya. Bir de şemsiye. Viyana’da son gece öyle bir yağmura yakalandık ki oturduğumuz restorandan kalkamadık.
- Biz her sabah 7.15’te uyanıyor, otelde kahvaltı ediyor, kendimizi sokağa atıyorduk. Gece ise en geç 12 gibi uyuyorduk. Hatta sanırım uyumuyor, bayılıyorduk. Geçen sene ayağım kırıldığından bu yana doğru düzgün spor yapmadığım için (ki tamamen benim suçum) ilk iki gün yürümek zor geldi. Uyuyabilmek için bacaklarımın sızlamasını önlemek için ağrı kesici bile içtim. Sonraki günler alıştım. En azından ağrısız geçti.
- İlaç demişken, Irmak için de yanıma ateş düşürücü ve derece aldım ne olur ne olmaz. Gerek kalmadı çok şükür ancak ihtiyaç halinde orada bilmediğim bir ilacı vermek istemezdim.
- Viyana’da çeşmeden su içilebiliyor. İşte o da süper oluyor. Sokaklarda parklarda sularınızı doldurmanız için de çeşmeler bulunuyor.
- Selfie çubuğu götürmeyi unutmayın. Yoksa benim gibi her turiste “can you take a picture of us” demek zorunda kalırsınız.
- Etur’un iletişim bilgilerini de sormuştunuz ancak buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
- Emre, tüm kaprislerime, kararsızlıklarıma rağmen “yeter artık nereye gidersen git” demediğin için teşekkür ederim. 😊
Onca sene uçak korkum yüzünden bir yere gidemedik ya, kızıyorum kendime. Zararın neresinden dönsek kârdır. Yine bir sene para biriktirelim, seneye de başka ülke görelim. Hedefimiz bu. Umarım başarabiliriz.
Gittiğimiz müzeleri, sarayları da yazacağım. Önce en çok sorulanları yanıtladım ya, rahatladım. 😊