Geçen yaz babasız tatili yazmıştım. Hani tek olduğun için kimseden bir şey beklemediğimi, psiklojik olsa gerek daha az yorulduğumu… Açtım az önce okudum.
Cimcirik & Ben
Cimrirkle maceralarımız, bol bol iç dökme…
Ve beklenen gün geldi. Bizim 12 saatlik uçuş günü… Güzel haber, 12 değil 11 saat sürdü. 😉Aylardır başınızın etini yiyordum zaten, bu nedenle gelir...
Biz Irmak’a bundan üç yıl önce bir yükseltici minder almıştık. Daha sonra, boyu uzayınca verdim kuzenime.
Aslında ben bu projeyi gidip dinleyecektim ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Onun için bilgilendirme metinin paylaşıyorum. Çünkü çok hoşuma gitti. Herkesin bilmesi gerektiğini düşündüm.
Dün geceden beri, Arkın’a karşı hislerim değişti. Hani böyle her konuşmamda çok etkileniyorum. Aşk değil başka bir şey. Nedenini okuyunca gülmeyin ama. Paylaşmayı sevme huyum...
Bazen, “Acaba diyorum ben bu oyunları kıskanıyor muyum?” Artık bizim zamanımızda böyle şeyler olmadığından mı, benim çocukluğa doyamadığımdan mı bilmiyorum ama her zaman yazdığım...
Ailem, arkadaşlarım, sosyal medyadan tanıdıklarım. Herkes aynı şeyi sordu: Neden terapiye gidiyorsun? Cevabı da şu: Kaygılarımla baş edemediğim için. Hayatı kendime zindan ettiğim için. Bardağın...
Bence parka, açık havaya gitmek çocuklara olduğu kadar bize de iyi geliyor. Hatta yorgunluğa da! Kırgınlıklar da geçiyor, kızgınlıklar da, dönem dönem gelen “ben...
Evet evet, aynen öyle. Yorgunken duramıyorum. Benim biyolojik saatim farklı işliyor sanırım… Ve bu bence iyi değil.
Heyecanlıyım. Çünkü Eskişehir’i görmeyi ve ordaki annelerle buluşmayı çok istiyordum. Ve bu gerçek oluyor.
“Ağzın torba değil ki büzesin” sözünü çok seviyor, ancak bazı insanların ağzının torba olmasını istiyorum ki büzebileyim. Gerçekten. Çok içten hem de…