Bazı dokunuşların izi gerçekten de geçmiyor…
Eskiden annelerimizin korkuları arasında mıydı, bu kadar yüksek doz muydu bilmiyorum, ancak şimdi biz ebeveynler cinsel istismar kabusu yaşıyoruz. Ben Irmak’a 4 yaşındayken öğrettim neler yapması gerektiğini. “Bana dokunamazsın” diye bağırmak, çığlık atmak, iç çamaşırı kuralı… Her fırsatta tekrarlıyorum, öğretiyorum. Yabancılara nasıl yaklaşması daha doğrusu nasıl yaklaşMAMAsı gerektiğini de… İçimde her gün büyüyen bir korku var. Öğrettim de, kaç kişi yapabiliyor bunu. Biri bizi rahatsız ettiğinde kaçımız sesimizi çıkartabiliyoruz?
Evet burası özellikle adından dolayı bir “anne çocuk blogu” olarak görülse de yaşama da elimden geldiği kadar yer vermek istiyorum. İnsanım, kadınım, anneyim. Hele ki son dönemlerde “cinsel istismar”ı aklından çıkaramayan, bu yüzden haberleri izleyemeyen bir anneyim. Her bir haberde içim acıyor. Söz konusu çocuk olunca, kanım donuyor. Elime geçen tüm faydalı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunları ben okuyorsam, siz de bilmelisiniz diye düşünüyorum.
İnsanı ürperten bir konu olduğunun farkındayım, ancak neler yapılması gerektiğini bilmemiz gerek. Dün, Nöroloji Uzmanı Doktor Mehmet Yavuz’dan bilgi gelince paylaşmak istedim. (Ne kadar çok yazısını yayınlamışım. Ancak her biri ne kadar da faydalı bence… Vakit bulursanız hepsini buraya tıklayarak görebilirsiniz.) Yavuz diyor ki:
Cinsel istismar sadece fiziksel değildir ve farklı çeşitleri olabilir. Araştırmalara göre cinsel saldırıların çoğunluğu mağdurun tanıdığı biri tarafından uygulanıyor. Yine yapılan araştırmalara göre cinsel istismar vakalarının sadece %15’inin bildirildiğinin gözlemlendiğini biliyor muydunuz? Ben az önce okudum ve şok oldum.
Bunu yaşamak bir yana, düşünmesi bile korkunç, çevresinden destek göremeyenler var. Kendi suçu sanıp ya da utanıp saklayanlar…
Cinsel travmalar kişilerin, ailelerin, arkadaşların ve toplumların konuşmaktan ve tartışmaktan en çok korktukları ve çekindikleri konuların başında geliyor. Sadece ülkemizde değil dünyanın bir çok yerinde cinsel taciz, istismar ve tecavüz gibi travmalara maruz kalmış kişilerin büyük bir çoğunluğu bu olayların acısını içlerinde saklayıp yaşar ve bu travmaların üstesinden gelmeye çabalarken genellikle çevrelerinden destek talep edemez ya da etseler bile böyle bir destek göremezler.
Bu travmaları yaşamak başlı başına oldukça zor olsa da, olayı daha da zorlaştıran, travmaların ardından gelen süreçte kişinin bu durumu kimseyle paylaşamaması ve yeterli destek ve yardımı görememesi.
Cinsel travmalar
Travma, kişinin çaresizlik ve korkunun en uç noktaları ile yüz yüze gelmesine yol açar. Kişi, kendisini tehlikeye sokan bu duruma uygun cevap veremediğinde travma ortaya çıkar. Kişinin hayatı üzerindeki hakimiyetini tehlikeye girerek zarar görmesi ise travmatik yaşantılar olarak tanımlanır. Tecavüz, istismar, taciz gibi olaylar cinsel travmalar olarak bu travmatik yaşantıların içine dahil olur. Travmatik olaylarda kişi iç benlik uyumu ile dış çevre arasındaki dengeyi kaybeder. Yoğun heyecan ve korku yaşatan cinsel travmalar, kişinin hayatı üzerindeki kontrolünü kaybetmesine yol açabilir. Kişi günlerce bozulan bu dengeyle birlikte çeşitli psikolojik bozukluklar gösterebilir.
Yanlış bilinen gerçek
Yapılan araştırmalarda cinsel istismar vakalarının sadece %15’inin bildirildiği düşünülüyor. Toplumda yanlış bilinen bir gerçek var. Cinsel istismar sadece fiziksel değildir ve farklı çeşitleri olabilir.
Örneğin; kişinin kendi eşi ile bile olsa cinsel ilişkiye zorlanma, cinsel ilişki sırasında istenmeyen sapkın davranışlara zorlama, istenmeyen sözlü tacizler, kişinin istemediği cinsel diyaloglara girmek de bir tür cinsel tacizdir. Ancak tecavüzden farklı olarak cinsel taciz olayı, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin bir toplumda, herhangi bir kişiye sözel beğeni sunmak taciz sayılabilirken, diğer bir toplumda normal karşılanabiliyor.
Şüphesiz, taciz, tecavüz, istismar gibi cinsel travmaların ne şekilde ve ne boyutta yaşandığı da önemli. Cinsel travmaların oluşturduğu psikolojik yansımalar, kişinin ruhsal yapısına bağlı olarak kişiden kişiye değişebilir. Cinsel travmalar, bireyin hayatında hatırlamak istemediği en çok korktuğu ve bu durumdan çekindiği travmalardır.
Cinsel istismara uğrayan kişi bu travmayla yıllarca yaşıyor
Çoğu kadın bu cinsel travmalara maruz kaldığında genellikle yakınlarından çevresinden saklar, destek aramaz. Her toplumda karşılaşılan bu cinsel travmalarla baş etme konusunda yaşanılan kültürlerin de çok etkisi var. Özellikle kişisel hakların gelişemediği bazı kapalı toplumlarda, çoğu cinsel travmaların saklanması, kimseye söylenememesi de acı bir gerçek.
Kişi için travma anının zor olmasının yanı sıra bunu paylaşamamak, destek görememek de bu süreci zorlaştırıyor. Araştırmalara göre cinsel saldırıların çoğunluğu mağdurun tanıdığı biri tarafından uygulanıyor. Bu durum kişinin başkalarıyla paylaşamamasını, yakın çevresine bunu açıklamasını zorlaştırıyor. Kişinin travma anındaki yoğun korku ve heyecanı paylaşamamış olması nedeniyle yapan kişinin hakkettiği yasal yükümlülüklerden ve cezalandırılmaktan kurtulması, kişinin travma sonrasında yaşayacağı sıkıntıların yoğunluğunu daha da artırıyor.
Yapılan çalışmalarda travmayı hatırlatan uyaranlara, mekanlara ve kişilere olay sonrası yakın olmanın travma etkisini arttırdığı tespit edilmiş.
Etraftaki herkesin bu olayı bilmesi mağdura kendisini suçlu hissettirebilir ve utanç duyabilir. Tecavüz mağduru travmatize olduğu ve küçücük bir hatırlatıcı ile sanki olayı sil baştan yaşayıp acı çektiği için kendisine ait bu özel bilgiyi söylememe hakkına saygı duyulmalıdır ve kişi tecavüzü hatırlatan ayrıntılarla tetiklenmemeli.
Olayın açtığı hasarlardan kurtulmak için yardım şart
Cinsel travmaya uğrayan bir kadın mutlaka travma anı ve travma sonrasında yaşanılan psikolojik reaksiyonlar için psikolojik destek alması gerekir. Psikolojik travmaya dair uygulanılan psikoterapi yöntemleriyle travma üzerine çalışmalar yapılmalı. Kişinin travma anı ve travma sonrasındaki sorunlarını anlama, açığa kavuşturma ve müdahale etme, çözüme kavuşturma konusunda profesyonel desteğe ihtiyacı var. Travma üzerine uzmanlaşmış yöntemlerle kişi daha hızlı toparlanma ve tedavi sürecine girer. Travma sonrasında ilk adım mağdura güvenli ortam oluşturmaktır. Psikoterapi yöntemleriyle birlikte hem travma anı için hem travma sonrası için gelişen semptomlar ortadan kaldırılabilir , travma anında oluşturduğu yanlış düşünceler analiz edilerek daha olumlu olanlarıyla yer değiştirilir.
Travma sonrasında…
Klinik olarak travma sonrası stres bozukluğu, akut stres bozukluğu, psikotik tepkiler, fobiler, takıntılar, uyku bozuklukları, madde kullanımı, depresyon, cinsel fonksiyon bozuklukları gibi ruhsal bozuklarlar ortaya çıkabilir. Kişi bu klinik sorunların yanında yoğun korkular yaşar. Tacizin tekrar olabileceği korkusu, travmanın her an gözünde olması, çaresizlik, rüyalarda sürekli travma anını görme, ve travma anı duygusundan çıkamama. Kişi bunların yanında toplumdan uzaklaşma kendini her şeyden soyutlama düşmüş benlik saygısı, güven problemleri içine de girebilir.
Canınızı sıktıysam kusura bakmayın, ancak belirttiğim gibi bu bilgileri paylaşmam gerektiğini düşündüm.