İşte hepimizin aklındaki büyük sorulardan biri.
“Anne ben neden geldim, nasıl oldum” sorusuyla karşılaşınca kem km ediyor, sonra yapmıyor muyuz gerekli açıklamayı… Gel de şimdiki nesle “seni leylekler getirdi yavrum” de. 🙂 Onca makale okudum, seminere gittim, hâlâ kilitleniyorum mesela bu sorular karşısında. Bu nedenle Psikolog/Aile Danışmanı& Oyun Terapisti Damla Doğru’dan bizim için bunu yazmasını istedim.
Şimdi kenara çekiliyorum ve sözü işin uzmanına bırakıyorum.
Ebeveynlerin cevaplamakta en çok zorlandığı ve genellikle cevapsız bırakarak kaçmayı tercih ettikleri soruların başında çocukların cinsel içerikli soruları geliyor. Özellikle 3 yaş civarında çocuğun cinsiyet kavramını öğrenip cinsiyetinin farkına varması sonucunda bu konuya merakı artmaya başlar. Bu merakla birlikte anne ve babaya konuyla ilgili sorular sorar ve çoğu zaman sorularına ya cevap verilmez ya da verilen cevaplar çocuğun anlayabileceği düzeyde değildir. Konuya dair merakını gideremeyen çocuk, her geçen gün artan merakıyla anne ve babasını soru bombardımanına tutmaya devam eder. Bu konuya cevap vermeye en uygun ve çocuğa en doğru şekilde cevap verebilecek olan kişiler anne ve babalardır. Eğer çocuk ebeveynleri tarafından bu konuda yeterince bilgilendirilmez ise yaşı ilerlediğinde bilgileri başka şekillerde dışarıdan öğrenmeye çalışır ve bu durumu ebeveynlerin kontrol etme şansı yoktur.
- Öncellikle anne ve babalar çocuğun bu sorularının sebebinin cinsel duygular olmadığını anlamalıdır. Bu sorular çocuğun hayvanlara, mevsimlere, gezegenlere dair sorduğu sorular kadar normaldir ve bu soruların altında yatan tek sebep merak duygusudur.
- “Sen daha küçüksün. Bu konu seni ilgilendirmez. Sus, ayıp!” gibi kaçamak cevaplar çocuğun merakını daha çok artırır. Ebeveynlerinin yatak odasını kontrol etmek, onlarla yatmayı istemek, onları banyo yaparken izlemeye çalışmak, beraber banyo yapmayı istemek gibi yöntemlerle merakını gidermeye çalışır.
- Çocuğa verilecek her bilgi doğru ve abartısız olmalı. Sorudan kaçmak için verilen gerçek dışı, uydurma cevaplar çocuğun kafasını karıştırır ve gelecek hayatını etkileyebilir. Aynı zamanda çocuğa cevap verirken duyduğunuz kaygı nedeniyle takındığınız yüz ifadesi ve içinde bulunduğunuz ruh hali de çocuk tarafından dikkate alınır. Anne ve babanın gergin ifadeleri ve huzursuzlukları çocuğa bu konunun kötü olduğu mesajını verir.
- Soruların altında ezilen anne ve babalar bir çırpıda tüm bildiklerini anlatarak rahatlama yoluna gidebilirler. Fakat çocuğun bir bilgiyi tam olarak özümsemeden yeni bir bilgiyle tanıştırılması doğru değil.
- Çocuğa verilecek cevaplar merak duygusunu giderecek şekilde olmalıdır. Fakat bu çocuğa her detayı anlatmak anlamına gelmez. Çocuğun yaş düzeyine göre neyi anlayıp anlamayacağı düşünülmeli ve soruları cevaplanırken anlayabileceği bir dil kullanılmalı.
- Okul öncesi dönemde çocuklar cinsel ilişki konusunda ayrıntıları anlamaya hazır değildir. 7-8 yaşlarında ise annenin içindeki minik bir yumurta ile babanın vücudundaki tohumun birleşmesi sonucunda bebeğin gelişiminin başladığını anlayabilirler. Fakat arkasından gelecek olan ‘Peki bu birleşme nasıl olur?’ sorusu anne ve babaların cevap verirken en çok zorlandığı sorudur. Bu durum anne ve babanın birbirlerini çok sevmesi ve yan yana yatması sonucunda bu birleşmenin gerçekleştiği şeklinde açıklanabilir.
- Cinsel eğitimin en temel noktası çocuğa güvenli ve huzurlu bir aile ortamı sağlamaktır. Anne ve babanın birbirine dair olumlu tutumlarını ve sevgisini görerek büyüyen çocuk karşılıklı sevgi alışverişini yaşayarak öğrenmiş olur.
- Bu konuda verilecek tüm fizyolojik bilgileri 11 yaş ve sonrasında anlayabilirler.
Damla Doğru’ya sosyal medyadan ulaşmak isterseniz…
İnstagram: https://www.instagram.com/psikologdamladogru/
Facebook: https://www.facebook.com/psikologdamladogru/
Fotoğraf http://www.yummymummyclub.ca adresinden alınmıştır.
Gerçekten çocuklara cinsellik eğitimi erken yaşta verilmelidir. Ki ileride öğrenen bireyler bazen bastırılmış bu duyguları ileri düzeyde açığa çıkarmaktadır. O yüzden her zaman erken eğitim önemlidir.