Bugün, yani 20 Ağustos Pazar günü alçımın üçüncü haftası bitiyor. Bildiğiniz gibi burkup üstüne düştüm, sonuç bilek kırığı. Kaldı üç hafta daha. Hep “En kötüsü bu olsun” diyerek şükrediyorum da işte sonra da kah şikayet ediyorum kah sıkılıyorum kah “dinleniyorum” diye kandırıyorum kendimi. Sayılı gün çabuk geçer. Geçiyor da işte.
Genelde sinirliyim çünkü tek başıma bir şey yapamıyor olmak, ağır geliyor. Hani kalkıp su içiyorum evet ama “sürahi ve bardak yanımda dursun” deyip onları salona taşıyamıyorum. Hep birilerine seslenmek zorundayım. “Her şeyi yaşamamızın bir nedeni vardır” diye düşünüyorum. Belki de bu kırığın nedeni bedensel engelli kişileri anlamamı sağlamaktı. Dibine kadar anladığıma inanıyorum. Koltuk değnekleri ile tanıştığım ilk günden bu yana bunu düşünüyorum. Hayat onlara gerçekten çok zor. Hem de aslında bu kadar zor olmaması gerekirken.
Çünkü neredeyse hiçbir yer onlar düşünülerek yapılmamış.
Kaldırımlar, korkunç ötesi.
Restoranlarda tuvaletler ya yukarıda ya aşağıda. Çoğunda asansör yok. Gidemiyorsun.
Bina – restoran girişleri merdivenli. İleride bir asansör olsa dahi ille o basamakları çıkacaksın. Hani sen tek başına yeltendiğinde yardım teklif eden de pek olmuyor.
Sen karşıdan karşıya geçerken korna kıyamet kopuyor. Onlar kornaya bastıkça panik oluyorsun. Ki zaten kan ter içinde kalmış oluyorsun harcadığın efor nedeniyle. İnsanlık, yalan olmuş. Ciddi ciddi yalan olmuş. Hatta ölmüş. Herkes sadece kendi derdinde!
Yolda yürürken insanlar “acıyarak” bakıyor. Parmakla gösteriyor. “Geçmiş olsun” demek yerine, acımak… Gerçi tanıdığım, bir zamanlar hayatımda olan ama şimdi tek tek çıkarmaya başladığım onca insandan duymadım bu iki kelimeyi, yabancıdan beklemem ne derece doğru? (Bu arada kimseye öyle bakmayın, yanındakiler çok rahatsız oluyor. Mesela Irmak. İlk günlerde herkes bakıyor diye çıkmak istemiyordu çocuk. İşte bakışlar o derece rahatsız edici.)
Mağazalarda tek katla sınırlısın. Aşağıya bakamazsın, yukarıya bakamazsın. Ne haddine ki zaten?
Bir yere yemeğe gidiyorsun, sandalye geliyor ayağını uzatmak için. Yanından, sağından, solundan geçenlerin umurunda değil. Bir o çarpıyor bir diğeri. Sen de söylendiğin için huysuz kadın oluyorsun. Alt tarafı önüne bakacak insanlar. Alt tarafı…
Cumartesi akşamı Irmak annemde kaldı, biz de yemeğe gittik arkadaşlarımızla. Girişte altı basamak inmek zorundasın.
Bir koluma Arkın girdi, diğerine arkadaşım, inmeye başladım. Sekiyorum çünkü ayağımı yere değdirmem kesinlikle yasak. E düşeceğim diye de ekstra korktuğum için yardımsız zorlanıyorum. Neyse…
Sordum kapıdaki görevliye “hani rampa” dedim. Sonuçta bu işin engellisi var, bebek arabalısı var, yaşlısı var. “Tadilatta kaldırıldı” cevabını aldım. Sakin olamadım, “iyi halt etmişsiniz” dedim. Tutamam ki ben zaten çenemi. Hayatım boyunca tutamadım, orada mı susacağım?
O duymadı ama, Arkın duydu. Keşke duysaydı. Alt tarafı “terbiyesiz kadın” derdi. Keşke duysaydı. Duysaydı da anlatsaydım.
Neyse bir şekilde oturduk, oturduk. Biliyorum tuvalet üst katta. Ama dayanamayacak duruma geldim. Yine Arkın ve arkadaşım koluma girdiler, bu sefer epey basamak çıktım. E tamam, çıktık. Ya sonra? Tuvalette yerler ıslak olabiliyor ve geçen hafta kötü kayıp düşmek üzereyken görünce beni Arkın, bırakmak istemedi. Beraber girdik kadın tuvaletine.
Filmlerdeki gibi. Ben içerideyim. O bekliyor. Gelen herkese de “Çok özür dilerim” diyerek durumu açıklıyor. Ama göze aldı her şeyi, bekledi beni.
Yahu düşünsenize, tuvalete tek gidemiyorsunuz çünkü yok canım, giriş katında yok. Bu akşam arkadaşımın düğün yemeği vardı, birinci katta ve mekanda asansör yok diye gidemedim. Başka da bir şey demeyeyim.
Detaylı yazmama gerek yok, sonuca gelelim. Evet ben şanslıyım, çünkü durum geçici. Şanslıyım çünkü çok yardım edenim var. Hiç yalnız kalmıyorum. Birkaç hafta sonra döneceğim eski hayatıma.
Ya diğerleri? Ya yalnız sokağa çıkmak zorunda kalanlar? Tekerlekli sandalyeyle de yalnız çıkılmaz, koltuk değneği ile de. Yardım eden olsa da o sırada sürekli başkasının yardımına gereksinim duymak hoş mu?
Bunu yaşamadan görmek imkansızmış.
Bir şeyler yapalım. Yapmak istiyorum. Ama ne yapmam gerektiğini bulamadım. Söyleyin, beraber yapalım.
Bazen “başka ülkelerde ne kadar çok engelli birey var, bizde yok” deniyor. Neden yok biliyor musunuz? Çünkü kimse çıkamıyor sokağa. Arkadaşım çıkalım dediğinde “Aman Arkın yok, çok geriliyorum, burnumdan geliyor, evde oturalım” diyorsam ben bile, onlar ne yapsın? Diyorum size bunlar üç haftada gördüklerim. Diğer üç haftada göreceklerimi de geçtim, bunu sürekli yaşayanı bir düşünün. Herkes bir gün koltuk değneği ile yürümeyi denese, belki o zaman anlar!
Gerçekten bir şeyler yapalım istiyorum. Gerçekten…
#engellerikaldıralım
Engeller kalkmıyor diğer insanlar ve prosedürler engellinin üstüne daha da yük bindiriyor…
Size hep yazmak istiyordum kendimi, oğlumu ve yaşadıklarımızı, bu yazınızı okuyunca hemen başla dedim
Benim ikinci oğlum engelli koklear implantlı 2011 doğumlu metabolik bi kas hastalığı işitme sisteminde hasar yapmış 13 aylıkken ameliyatla biyonuk kulak takıldı ve eğitimlerine başladık, cihaz takıldı artık duyuyor ve konuşacakla olmuyor o kulak duymayı bilmiyor çocuk yaşıtlarından geri kalmış ve o ses(biyonik kulak sesi)çok farklı bi ses ameliyat öncesi sonrası o kadar çok prosedür ,test var ki ve eğitim için çıkarılması gereken raporlar anlatmakla bitmez
Hele bir gün çapada işlemlerle uğraşıyorum çocuğumu bırakacak yer yok araba kullanmasını bilmiyorum eşimin kuzeni beni götürmüştü hasanı ona bıraktım hastane bahçesinde işlemleri bitirebilmek için koşmaya başladım, yorgunluktan ağlayamadım bile ..
Şükür işlemler bitti ameliyat olduk harika bi öğretmenimizle eğitim hayatı başladı oğlumun 14 aylıkken, şimdi 6 yaşında konuşuyor ilaçları diyeti kontrolleri bi çok işlemleri var çok şükür
Size bir de profların, kanunların yüzünden tek kulağa implat yapıldığını söyleyim dünyada 2 kulağa implat yapılırken ûlkemizde tek kulaktı şubat ayında yeni kanun çıktı ve aileler çocuklarına 2. Kulaklık ameliyatına başladı bayramdan sonra bizde başlicaz o yaşadığımız ameliyat kabusu ve duymayı bilmeyen diğer kulağa sesi duymayı öğretmek için eğitimlere başlicaz, çok korkuyorum..
Özel eğitimle de çok şey öğrendim harika öğretmenimiz sayesinde tekrar okumaya başladım çünkü bi tip çocukların eğitimi nasıl ilerlemesi gerektiğini nasıl oyunlar oynayacağımızı öğrenmiştim şimdi çocuk gelişim okuyorum ve ben izmir’de yaşıyordum istanbul’da evlendim hiç bir yeri bilmiyordum ameliyattan sonra arabamızı kullanmaya başladım çünkü prosedürler kontroller bitmiyor sûrekli ya pilimiz biter pil raporu ilaç raporu vs ve her yeri öğrendim😉
Diğer insanların bakışlarından siz de bahsetmiştiniz oğluma yaratık gibi bakan insanlarla karşılaştım o kadar sinir bozucu ki bizim bi de diyetimiz var hazır gıda kesinlikle yasak paketlenmiş ürünler karbonhidrat sınırlı et sebze kuruyemiş, bol yağ meyve yoğurt süt yiyebiliyor
hastane de ağlarken insalar şeker uzatır bir de ağlamamız ekstra çoğalır yani engellinin kamburuna devlet ve diğer insanlar öylebi yüklenir ki belini kırar insanın bu arada ben insatagramdan sizi zevkle takip ediyorum yazılarınızı okuyorum @patchwork_tr