Kendimi bildim bileli renk delisiyim. Aksesuarlar renkli olmalı, kıyafetler renkli olmalı… Moralim bozukken gri ya da siyah değil, en renkli kıyafetleri giyiyorum. İyi geliyor. Ruhuma da bedenime de…
“Bu yaşta böyle mi giyiniyorsun, bak orta yaş krizi başlıyor” diyenler var… “Kızın olduktan sonra böyle giyiniyorsun” diyenler de… Ne alakası varsa?
Yok öyle bir şey. Renkli olsun her şey. Mutluluk getirsin. Neşe getirsin. Huzur getirsin.
Arkın’ı da kendime benzetmeyi başardım. Bakıyorum o da renkli alıyor her şeyi. Hatta pembe tişörtleri Irmak’ın çok hoşuna gidiyor. Fakat biz ne kadar renkli giyiyorsak hanımefendi o kadar sade seviyor. Hatta H&M’in erkek reyonundan giyiniyor… Ben ne kadar aksesuar seviyorsam o bir o kadar sevmiyor. Nazar boncuğu bile taktırmıyor. Bakalım ileride ne sevecek bizim sade hanım?
Hazır konusu açılmışken çocuk markalarına sesleneyim. Çok süslü olmayan kız tişörtleri istiyoruz. Mesela pili olmasa kollarında. Süper kahraman tişörtleri sadece erkek reyonlarında olmasa. Erkek reyonlarında da renkli takımlar olsa. “Erkek pembe giymez” lafı ortadan kalksa… Hatta kız erkek ayrımı olmasa çok belirgin ürünler haricinde. Ayrım, ayrımdır… Basit gibi görünse de bu da belki bir adımdır…
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...