Biz Cimcirik & Ben

Gamze, değişim, pedagog, sınır koymak, uyduruk bir oyuncak…

Bana bir şeyler oldu. Oldu oldu. Eminim. Hiçbir zaman romantik bir insan olmadım, kabul ediyorum. Ne sevgilimden romantik bir şeyler bekledim ne de kendim o moda girebildim. Üç tane slow şarkıyı arka arkaya dinlesem, nefesim kesilir. Öyle “odun” modundaydım yani. Gerçi hâlâ öyleyim. Ancak duygularım tamamıyla değişti. Tamam duygusaldım, anne çocuk hikayeleri beni her zaman etkilerdi ancak doğumdan itibaren sırf bu yöne kanalize oldum sanırım. Hasta anne haberlerine, hasta çocuk hikayelerine dayanamıyorum, içim acıyor resmen… Kaç aydır Gamze’nin Atakan’dan ayrı kalması beni yiyordu. Gamze’nin neler neler düşündüğünün tahmin bile edemiyorum. Dün gece kavuşmuş olmaları içime huzur veriyor. Akşam yapmam gereken çok şey vardı. Ama bizim cadıyı uyuturken, yanına kıvrılıp uyumak istedim. Biliyordum o sırada Gamze de aylardır görmediği oğluna sarılıp yatacaktı…. Ve ben o yataktan kalkamadım. Bütün işlerimi erteledim, evi dağınık bıraktım, kaldım kızın yanında.
Hep böyle olacak mıyım bilmiyorum ama hassasım işte. Tahammül sınırlarım da giderek daralıyor. Aslında yine büyük gelişme gösterdim, çalışıyorum, geceleri eskisinden daha fazla çıkıyorum. Kendimi aştım diyebiliriz bu konuda… Peki bu duygusallık ne olacak? Hep böyle sulu göz mü kalacağım? Irmak’ın okul gösterilerinde ağlayacak mıyım gerçekten? Yaşlanıyor muyum? Bazen kendimi çok yaşlı hissediyorum sevgili blog. Bazen de dünyanın en sinirli insanına dönüşüyorum.
Nur’un işyeri…
Birisi Irmak’la ilgili negatif bir şey söylediğinde kan beynime sıçrıyor.Ne yalan söyleyeyim, pedagogun dedikleri bile sinirime gitti. Ki en tarafsız konuşan o. Bu arada pedagog maceramı yazmadım daha buraya… İlk görüşmede Arkın’la yalnızdık. Bizimle inatlaşmasından, ben yokken yemek sorunu olmamasından konuştuk. Zaten kilosunu duyan sorunu yok diyor da anlatamıyorum, benim derdim her zaman söylediğim gibi, kilo alması değil. Çocuğun doğru beslenmesini istiyorum, yeni şeyler denemesini, kahvaltıda tost yerine düzgün düzgün besinler tüketmesini. Neyse, ilk görüşmede kadıncağız “Irmak’ta bu konuda sorun olduğunu sanmıyorum” dedi. Ama yine de görmek istedi. Geçen Cumartesi aldık kızı gittik. Ona yolda benim bir arkadaşıma gideceğimizi söyledim. Hatta orada giyeceğimiz galoşları görüp doktorda olduğumuz sanıp bunalıma girmesin diye bir oyun oynadım. Arkın’a dönüp “Canım sakın yolları şaşırma. Nur’un evine gitmiyoruz, evinde temizlik varmış, bizi işyerinde bekliyor. Bu yüzden adresi karıştırma. Ha bir de Arkın ayağına galoş takacaksın Nur’un işyerinde unutma”dedim. O cadının bizi dinlediğinden emin olarak… Nitekim dinlemiş de. Daha asansördeyken “ben de galoş takacağım” diyordu. Takmadı tabii, o ayrı…
Tuttu elinden gitti içeri
Biraz bekledik Nur Hanım’ın çıkmasını. O sırada oyuncaklarla oynadı, sıkılı yanıma geldi ve beraber dergi bakıyorduk. Bir baktım Nur Hanım geliyor. Direkt yanımıza geldi, sanki arkadaşmışız gibi konuştuk. Irmak’a dönüp “Dergi bakmaktan sıkıldıysan benim odamda çok güzel oyuncaklar var, beraber oynayalım mı” dedi. Normalde ilk kez gördüğü birinin yanına bensiz asla gitmeyen çocuk, tuttu pedagogun elinden, gitti odaya. 15 dakika oyun da oynadı orda bizsiz. Meraklı şahsiyet ben, kulağım kapıda dinliyordum tabii… Tam ben dinlerken Nur Hanım “Şimdi dışarı çıkıp anneyle babanın yanına gidelim ve anneni çağıralım” deyince, uçarak yerime döndüm. Beni almaya geleceklerinden haberim yokmuş gibi bekledim. Sonra Irmak heyecanla beni çağırdıve gittim yanlarına. Gerildim, çünkü Nur Hanım oynayın dedi. Yapamadım ki… Birinin beni gözlemlediğini bilerek oyun oynama fikri çok kastı beni. Oynayamadım. Oyuncaklara daldım aynen Irmak gibi. Anladığım kadarıyla Arkın da çok konsantre olamamış. Bir sonraki sefere (ve sanırım son seans olacak, öyle söyledi) 15 dakika ben oynayacakmışım Irmak’la, 15 dakika Arkın. Ama bir daha söylüyorum, ben oynayamam biri bana bakarken. Neyse, işin uzmanı onlar. Herşeye rağmen bence güzel yerlerden yakaladı bizi.
İnatçı kuzu
Çıkan sonuç: “Irmak çok kararlı bir çocuk. Sadece kendi söylediğinin yapılmasını istiyor. Dikkat dağınıklığı yok. Bir oyuncakla oynarken, gözü diğerlerinde. Biraz sonra neyle oynayacağını planlıyor. Ama sizin genel sorununuz inat. Bugüne kadar her dediği yapılmış, şimdi biraz sınır koyma zamanı…”
Da da da daannnnn… Sınır koyacakmışız. Evet itiraf ediyorum her dediğini yaptım. Hatta bazen “aman şimdi yemeğini yiyor, ağlamasın da yemek bitene kadar istediğini yapsın” dediğim de oldu. Özellikle işe başladıktan sonra ağlamasın diye daha hassas davrandım, ağlamasın diye “yemekten sonra oynarız” demek yerine, sofradan kalkıp onunla oyun da oynadım. Şımarık değil, ama dediğinin yapılmasına alışmış bir çocuk oldu. Şimdi yavaş yavaş bunu düzeltiyoruz. Evet ağlıyor, evet sinirleniyor ama kararımızdan dönmüyoruz Arkın’la. Bu arada Nur Hanım’a bunun biraz genetik olduğunu da söyledim. Kendi inadımdan bahsettim. Ki beni tanıyanlar bu inadı çok çok iyi bilirler. O da bana “Evet ama siz şanslıymışsınız özel hayatınızda sorun yaşamamışsınız. Ya Irmak sizin gibi doğru insanlarla karşılaşmazsa” deyip bir güzel susturdu beni. Tabii okula başlayınca geçecekmiş bu tavır ama şimdiden herkesin her istediğini yapmaması,onu okulda bunalıma sokmayacakmış.
“Aaa bu çocuk da kim?”
Neyse, nihayetinde sorun yok. Şu anda bu nesilden birçok çocuk da aynı durumda. Bunu biz yaptık, biz düzelteceğiz. Asıl günün şokunu çıkarken yaşadık. Orada uyduruk bir oyuncağa taktı Irmak. Doktor setinden bir parça. Gideceğiz, elinden bırakmıyor. Ben ayrı dil döktüm, Arkın ayrı dil döktü, Nur Hanım ayrı dil döktü. Mümkün değil. 20 dakikadan fazla uğraştık. En sonunda Nur Hanım oyuncağı elinden çekip alınca küçük çapta bir kıyamet koptu, çığlık çılığa terkettik mekanı. (Bir itiraf daha. Pedagog o oyuncağı elinden çekip bağıra bağıra ağlamasına neden olunca, aklımdan geçenleri buraya bile yazamıyorum… Tamam doğru olanı yaptı, ama ağlattı ya çocuğu, orda benim şalter attı işte.) 2 yıl 8 aydır kimsenin evinden oyuncak götürmeyen, bir şey için tutturmayan Irmak gitti, başka çocuk geldi. Arkın’la büyük şok geçirdik. Bu olayın tam da yerinde olması, ayrı bir şok nedeni tabii… Şimdi bugün Nur Hanım benden telefon bekliyor, o davranışla ilgili konuşacakmış. Ben ona nasıl açıklayacağım bunun daha önce olmadığını, ilk kez başımıza geldiğini. Kesin Irmak’ı savunuyorum sanıp bana inanmayacak… Aramakla aramamak arasına gidip geliyorum. Ben bile bilmiyorum yani ne yapacağımı. Bakalım ne karar vereceğim? Ararsam, ne konuştuğumuzu yazarım… Hiç canımı da sıkamayacağım. Tek derdimiz bu olsun… Hatta buna dert ya da sorun olarak bile bakmıyorum.
Bu arada anne, dediklerin tuttu sevin artık. Bana hep “inadınla beni bezdirdin, senin gibi kızın olsun” diyordun. Oldu işte J Demek ki ne kadar inanarak söylemişsin… Olsun bakalım, aynen benim gibi olsun. Heyecanla bekliyorum.

 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı