Yani o fotoğraftaki gibi bir enerji söz konusu değil… Var mıdır böyle yapabilen, onu da merak ediyorum…
Bu huyum çok kötü. Keyvermiyorum bir şeyi. Mesela, çok işim varsa fakat birini görmem gerekiyorsa, görüyorum. Ya da yine işim varsa ama bir söz verdiysem onu yapıyorum.
Yapamazsam, vicdanım sızlıyor. Onu da geçtim, uykum kaçıyor. Bacağım sallamaktan kopma noktasına geliyor. İstiyorum ki her gün hem kızıma, hem kendime, hem eve, hem kocama, hem annemlere ya da arkadaşlarıma eşit zaman ayırayım. Olmuyor. Yapmaya çalışınca çok bitiyorum, yapamayınca rahat edemiyorum.
İşte bu yüzden bu huyumdan nefret ediyorum. Özellikle bugün, her konuda sınıfta kaldım. Irmak kaç gündür evde, öksürük bitti neredeyse, bugün de iyice dinlensin diye göndermedim okula. Evde, oynayamadım da adam gibi. Maksimum bir saat oynamışızdır. Nasıl taktım kafaya anlatamam.
Çünkü bilgisayarda işim vardı. Aramam gereken kişiler vardı. Hafta sonu biriken mailler vardı. Evde düzenlemem gereken dolaplar vardı. Akşam bir baktım. Hiçbirini yapamamışım aslında. Evin içinde dört dönmüşüm. Az oynadık diye çektiğim vicdan azabını geçiyorum, bugün ne yaptım diye kendime soruyorum. Evet somut cevaplar var da, ben ne yaptım bugün gerçekten?
3 öğün beslenme tamam. Oyun, eh tamam. İşler tamam. Evde düzenlemem gerekenler? Aramam gerekenler? Facebook sayfama mesaj geldiğinde bekletmek istemiyorum. Beklemesin kimse diyorum. Ama olmuyor… Hele ki telefondaki mesajlar. Bakmam lazım, çünkü iş de yapıyorum. Gözüm bir orada, bir burada bir şeyler yapmaya çalıştım tüm gün. Irmak da beni izledi şaşkın şaşkın.
Hani bazen bana enerjine hayranım diyorsunuz ya, inanın böylesi daha zor. Bir gün Duracell reklamındaki tavşan gibi kalacağım. Öyle hissediyorum. Her şeye yetişmem gerektiği duygusundan kurtulamadığım sürece vücudum da yorgun olacak, zihnim de…
“Bırak kadın, yetişme her şeye. Zorun ne? O mesaja hemen cevap yazmazsan da olur. Sakin ol. Sakin…”
Bu cümleyi kırk kere söylersem aklıma kazınır mı dersiniz?
Neyse ki Irmak düzeldi. Çocuk sıkıldı evde. Okula gidecek, mutlu olacak. Her ne kadar evde elimden geleni yapsam da artık okul kadar oyalamam, daha da önemlisi eğitici olmam mümkün değil ki…
Şikayet değil bunlar. Benim şikayetim, yine benim. Yani iş de olsun, tatlı koşturmalar da olsun da, her şey olsun. “Yetişmem lazım” mantığı olmasın, yeter…
Beni tanıyanlar çok iyi bilirler ki, uçakla aram iyi değildir. Binerim, ama nasıl bindiğimi siz bir de bana sorun. Birden gelen korku, yıllarca uzak...
Eğitime bakış açımı, verdiğim önemi hepinizi biliyorsunuz. Çok eskiden beri takip edenler, blogumu okuyanlar beraber büyüttük çocukları. Birbirimizin deneyimlerinden faydalandık. Şu bir gerçek ki...
Bu o kadar soruluyor ki, ben de böyle yazarak anlatmak istedim. Zaman ayırıp okursanız çok sevinirim. Benim için değil, çocuğunuz – çocuklarınız için. Yine...
Nasıl anlatsam, nereden başlasam… Hangi birine dönsem. Bu nedene artık bu şekilde cevap vermek istedim. Sizin için de daha kolay olur. Artık düzenli olarak...
Komik yazmaya alışkınım , böylesine değil… Ben yazarken gülerdim, siz okurken. Yeniden eskisi gibi olacak. Ama şimdilik içimden de başkası gelmiyor. Az önce koltukta...