Evde oturamayan anne kızız biz. Birimiz hasta olmadığı sürece ben de evde sıkılıyorum, Irmak da… Oyun oynuyoruz, etkinlik yapıyoruz ama sokaklara vurasımız geliyor kendimizi. Her ne kadar ev yakınında da birçok fırsat olsa da (biliyorum bu konuda şanslıyım) değişiklik gerekiyor cimciriğe. Tabii bana da. Bu nedenle Zorlu Center AVM’deki Sonbahar Festivali’ni duyunca uçarak gittik.
Festival kapsamında Kenan Doğulu, Fatih Erkoç, Mor ve Ötesi konserleri de vardı ancak tahmin edileceği üzere biz işin çocuk kısmına takıldık. 🙂 Ve her zamanki gibi yine anne kız yalnızdık. Arkın’a artık “gel” bile demiyorum. Gelmediği için bir şey de söylemiyorum. Böyle gidiyor bakalım. Biz aktiviteye, o balığa. Biz sinemaya, o balığa. Biz çocuk doğum gününe, o balığa…
HAYRET “HADİ” DEMEDİM!
Cimcirik fazla heyecanlıydı. Daha önce sayısız etkinliğe gitti ancak hiç şemsiye boyamamıştı. Erkenden uyandı, kahvaltısını bana “hadi” dedirtmeden bitirdi. (Çocuk haklı. Sonra “bak yoksa gitmeyiz” cümlesini duyacağını biliyor çünkü!) Trafiğe kalmamak için erkenden çıktık yola. İyi ki de erken gitmişiz. H&M’e bakma fırsatım oldu, beğendiğim pembe botları alabildim Irmak’a.
Etkinlik mekanında ilk sırada bekleyen Irmak başlar başlamaz koptu bir masa kaptı. Renk renk şemsiyeler arasında az buçuk şaşırdı, nihayet yeşilde karar kıldı. (Evet, pembe en sevdiği renk. Ancak artık her şeyin pembesini istemiyor. Bu da bir gelişme…) Onca boya ve tutkala rağmen hayret ki üstü başı temiz kaldı. Epey kalabalıktık aslında. Bir aktım ortalık çocuk ve çocuklarının fotoğraflarını çeken annelerle dolu. (Tam 64 fotoğraf çekmişim şemsiye boyarken. N’apıyorsun kadın o kadar fotoğrafı demezler mi adama? Sonra da telefonun hafızası doldu diye şikayet ediyorum.)
ACELECİ CADI
Irmak zaten keyif arıyordu, bir de tanıdığı çok insan olunca iyice keyfe geldi. Yanılmıyorsam ilk o çıktı etkinlik alanından “bitti” diyerek. (Hehehe yine benden aldığı bir huy daha. Her zaman ilk ben çıkardım sınavdan, soruları bitirir, kontrol eder, kağıdı verirdim hemen öğretmene. İlk ben bitirirdim resim yapmayı. Ne acelem varsa? Tez canlı benim gibi)
Şemsiyeyi “Dikkatli taşı kızım, aman kızım öyle yapma birinin gözüne girecek” uyarılarımdan sıkılmadan gün boyu elinden düşürmedi. O akşam bir arkadaşımıza yemeğe davetliydik, oraya da şemsiyesiyle gittik, bütün gece onunla gezdi. Bu arada bu eğlence sadece Cumartesi sabahı ile sınırlı değildi. İki gün boyunca akşam 18.00’e kadar devam etti ücretsiz şemsiye boyama etkinlikleri.
Sanmayın ki sadece cimcirik eğlendi. Flash Mob’lar da tam bize göreydi. AVM’de dolaşan sokak müzisyenleri, karikatüristler, müzikler… Ve tüm bunların yanı sıra havanın şahane olması, bize harika bir gün yaşattı. Tüm bunların yanında çok yakın arkadaşım Işıl, eşi Serkan ve lokum Ege’yle karşılaşmam ve günü onlarla geçirmemiz de şahane oldu. (Serkan ve Işıl’ı ben tanıştırdım, bunu da yazmadan geçemem. Hayatımda yaptığım en doğru işlerden biri de o galiba) Sabah 11 gibi girdiğimiz AVM’den öğleden sonra 4’te çıktık 🙂 Hem de scooter olmadan… Demek yanıma alsam, akşama kadar kalacaktık orada.
BİTMEDİ, DEVAM…
Eve geldik üzerimizi değiştirdik, arkadaşımıza yemeğe gittik. Pazar sabahı da güne Irmak’ın bebeklik arkadaşı Kerem’in Ataşehir’deki 5 yaş partisiyle başladık, oradan Kartal’a Gonca Abla’yı görmeye gittik ve yine oradan da Göztepe’ye döndük. Ama evimize değil, annemlere 🙂 Evde yemek yapan mı var? Arkın tutmuş balıkları, üzerine ekleme yapmış, annemlere bırakmış… Eve akşam 10 gibi döndüğümüzde ayaklarımı hissetmiyordum. Hafta içi yorulduğum için, hafta sonu evde oturmayı tercih edemiyorum. Gezdikçe, Irmak’ı eğlendirdikçe dinleniyorum. Hasta olduğum zamanlar hariç, evde oturunca çocuğumla değişik bir şeyler yapmamanın vicdan azabını yaşıyorum. Deli miyim neyim? Gerçi farkındayım biraz dinlenmem gerektiğinin. Göz altlarım aldı başını gidiyor. İşin dinlenme kısmını da soğuk havalara bırakıyorum. Nasıl olsa o zaman da evden çıkmayacağız…
A, bu arada biz koştururken Arkın ne mi yaptı? Film izledi. Balık tuttu. Biz de Pazar akşamı yedik işte bir güzel. İşe bir de bardağın dolu kısmından bakmak lazım ama değil mi?
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...