Biz Cimcirik & Ben

Hafta sonundan ne anladım?

Birazdan kalkıp işe gideceğim… Yani daha 7 saat var ama uyuduktan sonra sanki 5 dakikada sabah oluyormuş gibi hissediyorum. Uyumak yerine oturmuş bilgisayar kurcalıyorum, blogger’da çözemediğim sorun yüzünden boğuşuyorum. Oysa dinlenmem gerek…
Hafta sonu nasıl geçti hiç anlamadım. Sanki Cuma akşamı eve yeni gelmiş gibiyim. Yine temponun zirvede olduğu, popomun yer görmediği ama asıl amaca ulaşılan yani kızın mutlu olduğu bir cumartesi-pazar ikilisi yaşadık.
Özetlemek gerekirse… Cuma akşamı Arkın’a isyan bayrağımı kaldırdım. “Ya” dedim “ben dışarı çıkarım sen kızla kalırsın ya da arkadaşlarımızı çağırırız.” Deviasyon ameliyatının ardından sanki 5 organı birden değişmiş gibi davrandığı için bir hafta iletişim kuramadık. Eve geldi, koltukta yattı, ben kızı uyuturken uyudu. Yani Irmak dışında kimseyle sohbet edemedim bir hafta. Benim gibi konuşma delisi biri için kabus. Artı karı koca iletişimimiz de sıfırın altına inmişti. Derken Cuma akşamı toparladık bünyeyi. Arkadaşlarımız geldi, balkonda güzel bir muhabbetin ardından mutlu mutlu uyudum.
Cumartesi koşturmak üzere açtık gözlerimizi. Uyandım, çanta yaptım kızı yedirdim ve Kapalı Çarşı’ya gittik. Oradaki işleri halledip Tahtakale’ye derken saat 14.00 oldu bile. Neyse ki Irmak çok arıza çıkarmadı biz işlerin peşinde koşarken. Dönüşte tek eksiğimiz olan PlayDoh dişçi setini de aldık kendisini de memnun ettik. (Hasbro bize madalya vermeli, her bir set evde mevcut) Köprü mü arabalı vapur mu derken, hadi dedik in bin yapmayalım, köprüyü tercih ettik. Neyse ki trafik yoktu. Koca bey Irmak’la beni saat 15.30 gibi caddeye bıraktı. Irmak Hanımcımın karnını Barış Büfe’de sucuklu tost ile doyurdum (sucuk meselesine takılmayın lütfen, başka çarem yok) ve çok uzun zamandır görmediğim can arkadaşım ile buluştum. 
Şaka maka 4 saat beraberdik. Şaşkınbakkal’dan Göztepe’ye kadar yürüdük. 6 kilo puset, 15,5 kilo Irmak, en az 2 kilo da pusetteki yüklerle nefes nefese kaldım ama taksiye binmek daha zordu. Annemlere kadar yürüdüm çünkü Irmak’tan sadece 4 ay büyük olan yeğenim Ayşe orada kalacaktı ve oynasınlar istiyordum. İçeri girer girmez Irmak’ı banyoya soktum saçı hariç her yerini yıkadım. Biri Kapalı Çarşı biri Tahtakale’de bir pasaj olmak üzere girdiğimiz tuvaletleri ömür boyu unutamam! Arada bir bez bağlasak olmuyor mu? Gece 11’e kadar oradaydık. Eve geldiğimde pestilim çıkmıştı.
Not: Bu arada biz dolanırken Arkın evde dinlenmiş, annesinde balkonda yemek yemiş sonra da bir arkadaşımıza gidip takılmıştı…
Irmak’ı onun uyutmasını rica ettim. Biraz kendime zaman ayırmak, duş yapmak, işe bakabilmek için… Duştan çıkıp bilgisayarı alıp balkona geldim ki, ikisi de yanımda. Irmak Hanım uyumuyordu. Her şeyi bırakıp yanına gittim, onu uyuturken bayılmışım. Kendime zaman ayırmak konusunda sınıfta kaldım.
Pazar sabahı 9’da kızın koynunda gözümü açtığımda saçımı kestirmeye kararlıydım. Kızı yedirdim, küçük bir çanta yaptım, arabaya attım ve doğru kuaföre… Bütün stresimi saçımdan aldıktan sonra, kendim kaşındım ve annemi aradım. “Hadi Ayşe’yi hazırla, Özgürlük Parkı’na gidelim!” Yarım saat sonra parktaydık. Salıncak, kaydırak, her hafta benim de bindiğim ve dönmekten şuurumu yitirme noktasına geldiğim tren, jetonlu oyuncaklar derken 2 saat geçmişti ve gözlerinden uyku akıyordu. Tekrar doluştuk arabaya, onları anneme bıraktım biz eve geldik. Irmak Hanımcım uyudu, tam odadan çıkarken “anne nereye” dedi. Çaktırmadım, Arkın’ı çağırdım ve baba kız uyudular. 
İşte bana ait saatler başlamıştı. Biraz peeling, biraz dolap toplama derken ben de bayılmışım. Uyandığımda telefonda 5 cevapsız çağrı vardı, 4’ü annemden. Bu sarada saat 17.30’du ve Irmak’la babası hâlâ uyuyorlardı. İlk iş annemi aradım“Hadi Gökmenler’e (kendisi abim olur) gidelim, sitenin bahçesimde çocuklar oynar, otururuz” dedi. Oturamayacağımı bilmeme rağmen “tamam” dedim, kızı kaldırdım, yedirdim ve yine fırladım evden. Bu arada Irmak 3 saatlik uykunun ardından uyanmamak için epey direndi, 15 dakika giyinme kavgası verdik, tehdit ve isyanların ardından yine küçük bir çanta yaptım, çorbasını içirdim Arkın’a “görüşürüz” deyip fırladım evden. Bahçeye saat 18.30 gibi vardık ve tam 22.15’e kadar ordaydık. 
Bütün site bahçedeydi desem… Bizim kızlar trambolinden inmek bilmediler. İşin ilginci beni de yanlarında istedikleri için abartmıyorum yaklaşık 3 saat kadar ben de zıpladım! Arada lahmacun yedim ama yediğimden ne anladın deseniz, cevap veremem. 22.00 sularında anneme pasta kestik, kızı kaptı ve eve koştum. 11’e doğru eve geldiğimizde, Arkın kızı alıp akladı pakladı, üzerimi değiştirdim ve küçük hanımı yatırdım. O kadar hareketin ardından hemen uyur sandım ama yine yanıldım. Dön dön uyumadı ve yine Arkın’dan yardım çağrısında bulundum. İşte şimdi bilgisayar başındayım.
Not: Arkın biz yokken Metro’dan alışveriş yapmış ve yine koltuktaki yerine kurulmuş.
Bu arada
+  Evi iki gündür toplamadım. Cuma gecesi salona yayılan oyuncaklar hâlâ ordalar. Eve hırsız girse, arkasına bakmadan kaçar.
+  Bulaşık makinesini boşaltmak yerine, kirlileri temizlerin üzerine koyup tekrar çalıştırdım. Bitti az önce ama boşaltan yok. “Sebastiannnn gel de topla” diyesim var….
+ Çamaşır yıkadım ama asmadım. Sabah kadar bekleyecekler bir zahmet…
+ Dolabım dağınık, kızın odası dağınık, oyuncak odasını görmemek için kapısını kapadım. Ne kadar dağınık olduğunu siz düşünün.
+  Balkondaki masada 4 adet telveleri kurumuş, hatta taş gibi olmuş kahve fincanı duruyor. İçeri taşımadım. Şu anda onlar bana bakıyor ben onlara…
+ Aramam gereken kimseye telefon açamadım. Çalan telefonlara bakamadım bile. İş de yapamadım haliyle.
+ Irmak kaydırak tepesinden korkunç bir şekilde kaydı. Eğer o sırada yorgunluğa teslim olmuş olsaydım kolunda alçı ile geziyor olacaktı! Tek elle tişörtünden havada yakaladım çocuğu.
+ Arkın’ın koltukta kendine yer yapmak için yerlere attığı minderler halının üzerinde, yastığı koltukta.
+ Yemek yapmak neyime, kahvaltı bile hazırlamadım bu hafta sonu. Dışarıdan yemek yüzünden iflasımız yakındır!
+ Hem anne hem evimin kadını olmayı başaramıyorum. Ya anne oluyorum ya ev kadını. Ortası yok. Doğurduğum günden beri ikisini aynı anda yapamıyorum.
+ Cumartesi sabahından beri Arkın’la kurduğumuz cümle sayısı 20’yi geçmez. Anne olurken eş olmayı başaramıyorum sanırım.
+ Sadece kuaförde saçım kesilirken ve şimdi bu yazıyı yazarken popom yer gördü. Yoruldum ama uyuyasım da yok.
+ Sabah Gonca Abla geldiğinde öyle bir evle karşılaşacak ki,ne düşünse haklıdır.
+ Yapamıyorum. Hafta sonları ev ve sokakta olmayı bir türlü başaramıyorum. Ya sokaktayım ya evde.  Evde olmayı da pek tercih etmiyorum, kızımla dolaşmak istiyorum. Tabii buna cüzdan da dayanmıyor ama inatla yılmıyorum.
+ Perşembe akşamı 4 aylık inadın ardından bez yerine tuvalete kakasını yapan Irmak, yine tuvaleti reddettiği için iki gündür kaka yapmıyor. Yarın yeni bir kriz çıkar mı, merak içindeyim.
+ O kadar sokaktaydım ama para çekemedim. Sabah işe gidebilmek için Arkın’a sevimlilik yapmak durumundayım.
+ Saat 2’ye geliyor hâlâ ayaktayım. Sabah uyanacak ben değilim sanki. Bir de unun saat 4’te kalkıp süt verme aşaması var.
+ Bugün uzun öğlen uykusu yüzünden bir öğünü atladık. Kahvaltı, 5,5’ta çorba ve akşam içtiği bir bardak ayranla duruyor. O kadar eğlendi ki bahçede, yemek kavgası veremedim. Hatta kendisi de şaşırdı “anne ben yemedim ama bana kızmadın” dedi. Sarıldım, öptüm, yemek yemenin önemini anlattım, baktım tık yok, bırakım, zıplamaya devam ettik. Aç olsa uyumazdı… İştahsız çocuk büyüten bir anne olarak aç uyumalara alışkınım.
+ Hem anne, hem eş, hem evinin kadını olan hemcinslerime şaşırıyorum ve özeniyorum. Ama yapamıyorum. Öyle olmaya da niyetim pek yok gibi… Şu anda anne ve eş olmak bizim aileyi idare ediyor. Neyse ki sevgili koca benden ev kadını çıkmayacağını anladı ve kabullendi…
Sonuç: Yorgunum, çok yorgunum ama kızım mutlu. Dolu dolu bir hafta sonu geçirdi. Bunun bana verdiği mutluluğu başka bir şeyin sağlaması imkansız. Ama keşke trambolinde o kadar zıplamasaydım. Neyime güvendim de yaptım, bilmiyorum! Bacaklarım ağrımıyor, resmen zonkluyor.

8 Yorum
  1. Bademle Buduk 11 yıl ago
    Reply

    ne tatlı ne güzel anlatmışsın;
    Ben de hem anne hem eş hem ev kadını olmayı beceremeyenlerdenim…
    yalnız değilsin 🙂 ben de hafta sonları kızımla gezerim bol bol 🙂

    • ofisim çantamda 11 yıl ago
      Reply

      :))) sanırım biz çoğunluktayız zaten. hepsine aynı anda yetişmek mümkün değil
      yazıyı beğenmeniz de beni çok mutlu etti

  2. O bir Anne 11 yıl ago
    Reply

    yanlız değilsin… iyi ev kadını olacaksında ne olacak madalyamı takacaklar… iyi es ol iyi anne ol…yok yok iyi anne ol gerısı gelir 🙂 Sevgıler

    • ofisim çantamda 11 yıl ago
      Reply

      :)))) tamam. önce iyi anne sonra iyi eş
      ev de artık kendi kendine toplanır

  3. SezeN 11 yıl ago
    Reply

    Yalnız değilsin 🙂 Tek tek cevap vermeden şunu söyleyeyim takma kafana kızın mutlu sen mutlu… Bizim evde genelde oyle sanki eve bomba düşmüş gibi. Ama şu karı koca iliskisine ben de takmış durumdayım aynen konuşup paylaşmayı çok sevdiğim için olmuyor 🙁

    • ofisim çantamda 11 yıl ago
      Reply

      bazı evler süper toplu oluyor ya nasıl başarıyorlar anlamıyorum…
      koca kişisini de uyandırıyorum artık benle sohbet etsin diye 🙂

  4. Nazlıhan Şevik 11 yıl ago
    Reply

    Ne kadar da benzer hayatlar yaşıyoruz, herşeyi yetiştirmek, mükemmel kadın olmak mümkün değil maalesef, ama biz anneler muhteşemiz bence.
    Çok samimi bir yazı olmuş eline koluna sağlık, bloglarımıza zaman ayırabilmek bile üstün başarı bence, hiç üzme kendini:)
    Sevgiler, tatlı kızını da öperim.

    • ofisim çantamda 11 yıl ago
      Reply

      beğenmenize çok çok çok sevindim 🙂
      iyi ki anneyiz öyle değil mi?

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı