Tek başıma işe kalkıştım, badana boya yaptım.
Evi ayıkladım. Her ayıklamada torba torba eşya çıkıyor. O eşyalar bu eve nasıl giriyor, bilmiyorum!
Irmak’ın odasını baştan sona değiştirdim.
Yazlık, kışlık ayırdım, ayıkladım.
Cuma günü dinlenecektim ama çok özlediğim bir arkadaşımla buluştum, çıkmışken Irmak’ın kışlık ihtiyaçlarını tamamladım.
Cumartesi okul pikniği vardı.
Bugün hem Arkın’ın hem benim bir işimiz için şehrin diğer ucundaki bir AVM’ye gittik, hem de yeğenimin sahildeki doğum günü partisine.
Eve geldik.
Banyo, çamaşır, yemek derken…
Bitmiş durumdayım. Eve girene kadar iyiydim. Eve girdik ve öööyle kaldım! Yemeği Arkın hazırladı, o topladı. Irmak’ın saçlarını da kuruttu…
Tek başıma onca işe kalkışmamın nedenini bilmiyorum. Neden hafta sonuna denk getirmedim mesela? Hafta sonuna denk gelirse her gün işe giden Arkın’la, hafta içi okula gidip hafta sonu haklı olarak dolaşmayı bekleyen Irmak’a haksızlık olacak diye düşünüyorum.
Yoruluyorum, sonra arızaya bağlıyorum. Normalde tepki vermeyeceğim şeylere gereğinden fazla tepki veriyorum. Üçümüz geriliyoruz. Sonra da oturup ağlıyorum! “Neden kızdım ki, bak şimdi onu demek istememişti, ama beni neden anlamadı, bazı şeyleri 50 kere söyleyince sinir kalmıyor ama” cümleleri uçuyor kafamda. Kendi kendimle kavga ediyorum. Bir yanım “bu çok normal, inan herkes öyle” derken diğer yanım “yakıştı mı sana, ne biçim annesin/kadınsın” diye tekrarlıyor.
Bu kendini kendine ispat etme çabası neden? Bırak, yardım al. Neden bu yardım istememe, ben hallederim mücadelesi? Hani ben istiyordum gerektiğinde yardım? Neden şimdi durdum? Durmamın nedeni hep bir bahane sunulması mı, benim ispat çabam mı?
Hep ev detoksundan bahsediyorum ya. Az eşya ile yaşamanın güzelliğinden. Bir süredir insan detoksu da yapıyorum. Bir zamanlar çok değer verdiklerim tarafından peşi sıra topa tutulunca, bu kararı aldım. İnsan detoksu iyidir. Zamanında senin yanında olmayanı (birkaç mesele var kafamda çözemedim hâlâ), sana kendini kötü hissettireni hayatından çıkartmak da iyidir… Zorlamıyorum kendimi mesela artık. Görüşmek istemiyorsam, istemiyorum. “Ay ayıp olur” demiyorum. “Aman ortak geçmişimiz var” diye de düşünmüyorum. Gidiyor, bitiyor…
Bu yorulup yorulup yanımda kim varsa gereksiz patlamalarım dışında bir kötü huyum daha var. Yeni tanıştığım herkese 100 puan vermek. Sonra öyle bir acıtıyor ki olanlar, “ah” diyorsun “yine aynı haltı yedim.”
Bir yanlışım da “kendinden vermek.” Sen her şeyi bir kenara bırakıyorsun, iyi ya da kötü, her ne istiyorsa koşuyorsun. Ardından da herhangi bir durumda koşa koşa gittiğin insanları göremiyorsun. Sen başka bir şeyle uğraşırken o çoktan incir çekirdeğini doldurmayacak bir nedenden ya darılmış oluyor ya da kendi eğlencesinin peşinde… İş ya da herhangi bir şey için bir şeye ihtiyacın oluyor, karşısı kapı duvar. Tamam, iyiliği karşılık beklediğin için yapmıyorsun da, tek taraflı da bir yere kadar. Vicdanın rahatsa, fazlasına gerek yok bence. Kendinden bir şeyler eksildiğini gördüğünde, uzatmanın gereği yok diye düşünüyorum. Elbet benim de kırdıklarım vardır. Sadece şunu biliyorum: “Kimseye bilerek bir kötülük yapmadım. Eğer orada olamadıysam elbet, gerçekten çok geçerli bir nedeni vardır. Ki açıklıyorum da zaten.”
İşte şimdi, bu günlerde bu detoksu yapmaya çalışıyorum. Telefon rehberimde bile elemelere başladım. “Kime ne faydası var” diyeceksiniz. Faydası şu: Kendini iyi hissediyorsun. Üzerindeki ağırlık gidiyor. Tabii ki affetmek güzel. Affedilmek güzel. Belki sıra ona da gelecek. Fakat bu aralar böylesi daha iyi benim için. Nasıl ki vücut vitamin ister, ağrı kesici ister, ruh halim de bunu istiyor demek ki! (Benim için de aynı şeyleri hissedenler söyleseler keşke. Umarım bu derece kırmamışımdır kimseyi. Kırdıysam da açıklama hakkımı kullanmak isterim… Mesela bu yazıyı yazarken bir arkadaşımı ihmal ettiğimi düşündüm, oturdum mesaj gönderdim. İstemem üzülmesini çünkü. Hiç istemem…)
Bu “tek başına” işlere kalkışmalar insana önce “bak başardım” diye hissettirse de sonra o yorgunluk psikolojiyi alt üst ediyor. Benden tavsiye, yapmayın. Kimse madalya da takmıyor, “bak yine sen başardın” da demiyor. Kendini bitiriyorsun, o kadar… Bu nedenle, bu akşam erken yatıp, yarın eski enerjimle uyanmak istiyorum. O zaman bünye de toparlar kesin. Hatta bunu yazdığım için pişman bile olabilirim!
Çok konuştum yine. Kusura bakmayın. Yazmadan uyuyamazdım ama…
İyi geceler…
Ne diyorduk. Önce çocuklarımız sağlıklı olsun, sonra da onlara bakan, yol gösteren bizler. Sağlık olsun, gerisi zaten gelir…
Neymiş? Vücudunu bu denli yorduğunda psikoloji de alt üst oluyormuş, duygusala bağlıyormuşsun!
İnsan detoksu konusunda aynı şeyleri aynı zamanda hissediyormuşuz ne tesadüf… Ben de rahatlamış hissediyorum kendimi, çok gereksiz ilişkileri, bana iyi gelmeyen iyi hissettirmeyen ilişkileri zorluyormuşum, ferahladım yaw 🙂 Bir de aynen yardım istemeyi becermem lazım benim de… İçtenliğinizi çok seviyorum, sizi okumak dertleşmek gibi iyi geliyor bana. İyi akşamlar, sevgiler 🙂
Yine kendimi okudum çok güzel ifade etmişsin her zaman ki gibi
Ben telefon rehberimi temizledim 1 yil önce çok mutluyum az insan çok huzur gerçekten de iyi geldi alah`a şükür
Bazen ayna gibisiniz,bazen de sesimin yankısı gibi..çoğu zaman aynı seyi yaşıyoruz siZinle. Ben sessiz sedasız takip ederken sizi(aslında konuşmayı ne severim bilaeniz) valla tutamadım şimdi içimde. Geçen gün ben de yaptım böyle bi sey. Aleni söyledim,çıkardım attım hayatımdan. Aman bir rahatladım bir rahatladım….ohhhh…hadi öptüm o zaman
öperim ben de kocaman
Valla helal olsun sanki beni yazmışsınız…
Kimse madalya takmiyor fazla sorumluluk almisiz üstümüze ondan biz yapmak zorundaymisiz gibi öyle ogretilmis belkide şartlar gereği yardım isteme lüksümuz olmamış ama yinede yük ağır ve biz hep güçlü ve sağlıklı olmalıyız insan yükü de ayrı bir ağır geliyor onları ayıklama da kararlı oluyorum ama kendime vakit ayirmada hiç başarılı değilimdir.
beni mi anlatmışsın ne?canım yaetrafım çok kalabalık ama devasa bir yalnızlıkla yaşıyorum hiçbirşey beklemeden seven veren insanların ortak kaderi olsa gerek
Ne güzel yazmışsınız… içim ısındı içim acıdı bi yandan içim rahatladı garip duygular ama güzel duygular hissettirdiniz Kaleminize sağlık..
Ne güZel bir yazı olmuş . Resmen duygulara tercüme . Tamda çok yorucu bir pazar gününün ertesinde .
Okurken kendimi gordum sanki. Yapı iste değişmiyor. Soruyla soruyla sonra bir bakmissin aynı seyleri tekrara yapmışsın.ogrenicez. hayat herşeyi öğretir.sevgiler.
yazıyı okurken acaba ben mi yazdım ki diye düşündüm bir an. bu kadar benzerlik ve duygudaşlık hissetmemiştim kimseyle. çünkü aynı şekilde hiç kimse anlamıyor diye düşünüyorum çoğu zaman beni. bir an superwoman gibi birşeye dönüşüp tüm evi hallaç pamuğu gibi atıp temizliğie girişip sonrasında acayip yorgunluk. gerçekten herşeyi biz yapmak zorunda değiliz. kendi bedenimize yazık. inanın kendini yormayıp işleri bölüştürmek hayat kalitemizi artırıyor. ben de çocuğumla 24 saat geçirmek istiyordum bir ara, hiç ayrılmak istemiyordum ama dışarı çıkıp bir yürüyüş bile yapmak o kadar iyi geliyor ki. ha yürürken şunu düşünmeden edemiyorum: ay şimdi bakıcı kendisine vakit ayırdı bak , çocuğu da üstüme attı diye düşünür mü ki……