Sizi bilmiyorum ama ben uzun zamandır kendimi her konuda motive etmeye çalışıyorum. Gerek iş gerek özel hayat. Hani bir kere bıraksam dibe gidecekmiş gibi geliyor.
Misal, yazmam gereken e-postayı hazırlamasam o iş iptal olacak, evi toplamasam bir daha hiç elimi süremeyecekmişim gibi geliyor. Aynaya baktığımda farklı bir kadın görüyorum ve açıkçası bu durumdan memnun değilim. Normalde enerjik olan ben gitti, başka biri geldi sanki. Mesela yüzüm asık. Bunu çektiğim fotoğraflardan da anlıyorum. Ama en çok neden anlıyorum, evdekilerden.
Şu bir gerçek ki, biz kadınlar ister çalışalım ister çalışmayalım evdeki herkes duygularını ayarlamak için gözümüzün içine bakıyor. Ayarlamak diyorum evet, sanki bir On-Off düğmesi var ve bekliyorlar. Bizim yüzümüz asıksa, herkes mutsuz. Biz iyiysek, onlar da mutlu. Mesela iyi olduğum dönemlerde gözüme batmayan birçok şey, endişelerimin tavan yaptığı dönemde dünyanın tek sorunu gibi geliyor.
Yedi yaşında bir kız annesi olarak, “anne kız çatışması nedir” anlamak üzereyim. Haklı, kendi kimliği iyice oturuyor. Benim alttan almam lazım değil mi? Bir alıyorum, iki alıyorum, üçte alamıyorum. Normalde alırım, ancak bu aralar olamadığım gibi eski sabrımı da göremiyorum.
Karı koca ilişkisine gelirsek, kapıda “canımm hoş geldin” diye karşıladığım adamla sadece “merhaba” dediğim adam arasında dağlar kadar fark var. Ben güler yüzlüysem yemek keyifli geçiyor, sonra uyku saatine kadar oyunlar oynanıyor, bol sohbet muhabbet geçiyor zaman. Ancak eğer konuşasım yoksa, kitabımı alıp köşeme çekilmek istiyorsam o zaman gerçekten gerilim filmi yaşanıyor bir önceki gün sitcom çekilen evde. Baba kız zıtlaşıyor, herkes sıkılıyor, herkes mutsuz oluyor.
İşte bu nedenle kendimi ne zamandır motive etmeye çalışıyorum. Evdeki denge bozulmasın diye. Fakat küçük bir sitemim var. Bilen bilir, bir yandan kendi ayaklarımın üzerinde durmak diğer yandan da evin her şeyini yapabilmek için bir mücadele halindeyim. Evden çalışınca, ev işi de sana bakıyor diğer işler de. Ve aslında hiçbiri bitmiyor. O bilgisayar sana baktıkça yapacakların aklına geliyor. Ya da diyorsun ki “şu mutfak dolaplarını bir elden geçirsem…” Toplantın varsa zaten bir saat erken yanıyorsun yetişmek için. Bunlar sorun değil.
Beklentim şudur ki, benim enerjimin düşük olduğu dönemlerde bunu sevgili eşimin devralması. Mesela eve neşeli girebilir, esprileri o başlatabilir, “hadi bu akşam şunu oynayalım” diye bir şey atabilir ortaya. Pazar akşam üstü yazıyorum bu yazıyı. Dün ve bugün çok da güler yüzlü bir Şebnem yoktu evde açıkçası. Yani aslında daha iyi geçebilirdi hafta sonu. Ne yalan söyleyeyim, bekledim. “Bak bu kadar gergin görünüyorsun, gel şuraya gidelim” cümlesini bekledim.
Çocuk sahibi olmadan önce bu kadar takmazdım kafaya düşük enerjiyi. Çünkü elbet düzeleceğimi bilirdim. Ancak şimdi evde bundan etkilenen bir çocuk var ve bozulduğum zaman tamir edilmek istiyorum. Kırıldığım zaman sarılmasını istiyorum. Nasıl yüzüne bakıp e hissettiğini anlıyorsam, ben de anlaşılmak istiyorum.
Tek sorun bu olsun evet ancak yüreğime koca bir öküzün oturduğunu hissettiğim ve kendimi eskiye göre daha zor toparladığım bugünlerde belki de bir mola vermek istiyorum. Bu molada da aramak değil, aranmak, sarılmak değil sarmalanmak istiyorum. Yok bunu sadece kocadan beklemiyorum. Sanırım herkes dahil.
Öyle yazasım geldi işte. Bunlar gelir geçer. Tek dert bu olsun da, insan motivasyonu gidince bir şaşırıyor. Siz nasılsınız? Herkes mi endişeli, gergin yoksa tek miyim?
Görsel http://www.funkidslive.com/learn/energy-challenge/what-is-energy/ adresinden alınmıştır.
Cok dogal boyle olmak hepimiz oluyoruz ustelik boyle zamanlarda butun tersliklerde benim icin ust uste gelir.Ben kendi kendime teselli oluyorum ve toparlaniyorum bakiyorumki toparliyan yok Sizi bilmem ama beklenti icinde olmak beni herseyden cok yoruyor yada yorgunluklarimi cogaltiyor oyuzden ogunlerde gelince mumkun mertebe daha uzaklasiyorm ev ortamindan kirmamak icin ne biliyim disari uzun yuruyuse cikiyrm,yada basim tuttu deyip erken yatiyrm bir iki gun ucuncu gun bu ruh halinden de sikiliyrm ve geciyr Tipik bir ikizler burcuyum.
Ben de çoğu kez bu durumla karşılaşıyorum ve bıkkınlık yaşıyorum. Bu sıralar tavan yaptı. Evet sen iyiysen herkes iyi ama sen kötüysen seni ayağa kaldıracak kimse yok etrafında en üzücü olanı da bu herhalde, ya da bu duygu. Tabiki bu durumlar geçiyor ama bana destek çıkmıyorlar hissi ne yazık ki devam ediyor ve sırtımda bir yük oluyor sanki.
Ben de “neden her şeyi ben düşünmek zorundayım?” Diye cırladım bu hafta sonu. Kahvaltı edilecek, çocuk ödevlerini yapacak, çocuk jimnastiğe götürülecek, alış veriş yapılacak,… bunlar ana başlıklar. Kahvaltıda ne yenecek (malum pazar, şöyle değişik bir şeyler olsun), çocuk jimnastiğe giderken ne giyecek, ödevlerini ne zaman yapacak, alışveriş hangi marketten yapılacak, ne alınacak, hafta içi ne pişirilecek, asılmayı bekleyen tablolar, montajı beklenen çöp kovası, depoya kaldırılacak eşyalar… hangi birini ben düşüneyim? Tamam, yap diyince yapıyorlar hepsini (ki onu da 3-4 kez söylemek gerekiyor bazen) neden tüm bunların sorumlusu benim? Niye ben “hadi” demeden kimse kaldırmıyor poposunu koltuktan, ki herkes de biliyor o gün yapılacakları / yapılması gerekenleri? Kahvaltı hazır, hadi! jimnastik saati geldi, hadi! Markete gidecek miyiz?, hadi! Niye sürekli ben takip etmek zorundayım? Bak şimdi karar verdim: önümüzdeki hafta sonu (hafta içine cesaretim yok henüz) bir kez bile saate bakmayacağım ve bir kez bile başkasına “hadi” demeyeceğim, tüm gün sadece ve sadece kendi canımın istediğini yapacağım. Bakalım ne olacak???
Yazıyi simdi okudum ve merak ettim Dino ,Yapabildiniz mi :))
Evet, sadece bir pazar günü yaptım ve kız jimnastiğe gidemedi 🙂 ama evde misafir olduğundan yemek, vb. İçşn uygulayamadım. İlk fırsatta onu da yapıcam. Azmettim, hiç olmazsa bir gün onlar bana soracaklar “ne yapıyoruz şimdi” diye. Bak, “hadi … yapmıyor muyuz?” Değil, “ne yapıyoruz şimdi?” Ye bile razıyım yani. Vah bana vah 😉