Dün gece kabus gördüm, kendi hıçkırık sesime uyandım. Ardından da belli ki Irmak kabus görmüş olmalı ki, tekme tokat bana vurmaya başladı. Sakince uyandırdım, su teklif ettim. İki bardak su içti, uyudu yine.
Tabii ben uyuyamadım bir daha. Yeniden kabus görecek olmanın sıkıntısı, aklımdan geçenler… Bu aralar sadece iyi şeyler düşünmek istiyorum, kötü senaryolar okumak istemediğim için sosyal medyaya bile bakmıyorum doğru düzgün. Irmak’la çok zaman geçirdiğim için de sanki hayat normal, bir şey olmamış gibi devam ediyor. Mış gibi işte. Bugün oturuyorduk. Bir şey istedi, “hayır” deyince ben “Bence sen bir de 6.5 yaş çocuğu ne ister eğitimine gitmelisin” dedi. Kitlendim kaldım.
Bugüne kadar çünkü her şeyi adım adım anlattım. Gittiğim eğitimleri de, seminerleri de, toplantıları da… Hatta Üstün Dökmen’in “Çocuklar Bağımlı Değil Bağlı Olsun” seminerini beraber dinlemiştik. 🙂 Tam bu konunun üzerine, birkaç saat sonra kumsalda “şimdi oynamak istemiyorum” deyince “sen bana kötü davranıyorsun” dedi. “Emin misin Irmak” dedim, baktı şaka yaptığını söyledi. Şimdi eskiden olsa ben karalar bağlardım “nerede yanlış yaptım” diye. Oysa şimdi rahatım. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum, arada tabii ki hatalarım oluyor, sesim yükseliyor, üst üste izin vermediğim şeyler oluyor. Ancak vicdanım sızlamıyor ne yalan söyleyeyim. Çünkü iyi bir şey yaptığımı biliyorum. İnsan olduğumu. Hata yapabileceğimi. Bazen mesela “Irmak bugün moralim çok bozuk, çok keyifsizim lütfen beni anlayışla karşıla” diyorum. Açık açık söylüyorum. O zaman gerçekten daha anlayışlı davranıyor sanki. Ay ya da bana öyle geliyor bilemiyorum.
Şimdi arada bana söylense de büyüdüğü zaman beni çok iyi anlayacağını ve “vay be ne güzel yapmış” diyeceğini biliyorum. İşte bu yüzden rahatım. İstanbul’da nasıl olacak bilmiyorum. Hadi burada deniz-kum-güneş idare ediyoruz, evde ne yapacağız bakalım okul açılana kadar. Her ne kadar artık iş hayatına dönmek istesem de İstanbul’a gitmek her açıdan ürkütüyor beni sanırım. Detaylarına girmeye gerek yok… Ülke değiştirmeye kendimi bildim bileli çok sıcak bakmasam da sahil kasabasında yaşamak isteyenler kervanına katıldım. Böyle çocuklar bahçede büyüse, komşunun kapısını korkmadan çalsa, en uzak yer 5 dakika olsa, herkes birbirini tanısa, evde bir şey kalmayınca komşudan istesek, çocuğun okuldan döndüğünde seni orada bekleyebilse… Her buraya, Seddülbahir’e, gelişimde aynı şeyleri hissediyorum.
Güzel olsun her şey. Çok güzel olsun. Önce çocuklarımız, sonra da onları büyüten bizler için…
Sahil kasabaları da öyle betimlediğin gibi değil ki artık :/ Türkiye’ye tatile gelmiştim geçen sene, aynen öyle bahsettiğin gibi bir sahil kasabasında yaşıyoruz yazları, sandım ki sabah ekmek almaya giderken her günaydın diyip gülümsediğim insan aynı şekilde davranacak.. Oysa bazısı başını çevirdi bazısı boş boş baktı sadece, çok şaşırdım ve çok üzüldüm. Böyle değildik biz..
Huzura ve güvene ne kadar açız hepimiz. Ne hallere düştük? 🙁