Biz Cimcirik & Ben

Hayatım tuzu getirir misin?

kadin - erkek

Kadına yapılan haksızlıkları yazmaya çalışsam, altından kalkamam. Hatta yazamam, yazabilmem için önce KADINA DEĞER VERİLMESİ gerekiyor! Ki onun da olmadığını görüyoruz.

Ben ne zamandır şu ev işleri meselesine takmıştım, nihayet yazma fırsatı bulabiliyorum. Belki de bilinçaltım kaç gündür art arda yaşananları unutmam için uğraşıyordur. Belki tek sorunun bu olmasını istiyorumdur iki cins arasında. Hani insan canı çok sıkkınken başka bir şeyle uğraşır ya, aynen odur belki bu yaptığım… Unutmak için konuyu dağıtıyorumdur, bu şekilde unutturacağımı da sanıyorumdur… Kim bilir…

Arkın ev işlerinde çok yardımcı, hakkını yemeyeyim. Özellikle Irmak doğduğunda bebekle ilgilenemediği için resmen ev işlerini üstlenmişti. Şimdi de yardım ediyor. Hatta ev alışverişini o yapar. Eksiklere bakar ve ayda bir kere Metro’ya giderek alır her şeyi. Bulaşık makinesini de boşaltır, çamaşırlarla da ilgilenir. Benim işim varsa bütün gün Irmak’a da bakar, gece uyutur da. İkimizin de yapmadığı tek şey ütü!

Yani birazdan okuyacaklarınızın hepsi bizim evde olmuyor. Oluyor dersem, çarpılırım! 🙂 Bazılarını birebir yaşıyoruz, bazıları ise yakın çevremde gördüklerim diyeyim…

Aynı anda, aynı saatte eve giriyorsun, yemeği düşünmek zorunda olan sensin.

Sofrada aynı anda yemek yiyorsunuz, birden tuz olmadığı fark ediliyor, sen getiriyorsun. (Kadın da erkek de çalıştığı zaman da aynı)

Yemekten kalkılıyor, kahveyi sen yapıyorsun.

Bir oyuncak, bir eşya, herhangi bir şey kayboluyor, senin bulman lazım.

Okula ödev unutuluyor, sen sorumlusun.

Çocuğa okul bakılacak, önce sen eliyorsun.

Kartopu oynamaya çıkılacak, herkesi atkısını şapkasını eldivenini sen buluyorsun. Dönünce hepsini sen asıyorsun.

Misafir gelecek, ortalığı sen topluyorsun. Gittikten sonra da her şey sana bakıyor.

Hafta sonu bir yere gidilecek, herkesin bavulunu sen hazırlıyorsun.

Çalışsan da çalışmasan da veli toplantısına sen gidiyorsun.

Çocuğu uyutup salona geliyorsun, “Canım, ne güzel bak hem çalışıyorsun hem kızımıza bakıyorsun, bir şey de eksik değil, teşekkür ederim” cümlesi yerine “yorgunum başımı ovar mısın?” talebini işitiyorsun. Hani senin hiç boş oturma hakkın yok ya! Elin kolun mutlaka çalışacak ya… (Evet bu konuya çok taktım. O kadar taktım ki bu yüzden tartışma çıktı bizim evde geçen akşam. “Bırak, kendi kendime kalayım, bir şey yapmak zorunda olmayayım. boş boş oturayım” diye çektim isyan bayrağını. )

Çocuk zayıfsa da sen eleştiriliyorsun, kiloluysa da…

Koca kilo aldığında “iyi yemek yapıyorsun da mı şişmanlatıyorsun adamı yoksa hazır yemekten mi” sorusunu sen cevaplıyorsun.

Eve misafir geldiğinde ortalık dağınıksa da suçlu kadın.

Kötü olan her şey kadınların yüzünden. İyiler hep kocaların sayesinde!

Annenin Cumartesi günleri çalışması gerekir, kırk kere tembih eder: “Bak birkaç cumartesi olmayacağım. Lütfen her iki anneyi de arama. Kızımıza sen bakarsan ben gönül rahatlığıyla gidebilirim.” Oysa baba işe ya da arkadaşlarıyla bir yere giderken düşünmüyor bile…

Bu liste daha uzayıp gider. Saymakla bitmez. Yazdıkça mesela daha da derine iner. Şimdilik nokta koyayım. Çünkü zaten hepimiz aşağı yukarı tüm bu olanların nedenini de biliyoruz, kadınların uğradığı birbirinin arkası kesilmeyen haksızlıkları da! Saymaya içimden devam edeyim ben en iyisi.

KEŞKE TÜM KADIN – ERKEK SORUNLARI YUKARIDAKİLER GİBİ BASİT OLSA.

KEŞKE KADINLARIN TEK SORUNLARI BUNLARDAN İBARET  OLSA.

KEŞKE KADINLAR, KADINLIKLARINI YAŞAYABİLSE… 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı