Biz Cimcirik & Ben

Hedef: Anneler

lucky_mother_2000455

Karı koca olmak zor, anne baba olmak daha karmaşık…

Farklı ailelerde, farklı ortamlarda büyümüş iki insanın aynı eve girmesi zaten zor. Uyum sağlamak, karşıdakini tanımak derken zaten bir bakıyorsun iki sene geçmiş bile. Sonra çocuk sahibi olmak istiyorsun, muhteşem hamilelik sürecinin ardından yine birbirini tanımaya çalışan iki insan haline geliyorsun.

Çünkü anne de değişiyor, baba da. Hatta hormonları nedeniyle önce anne değişiyor, baba da zamanla uyum sağlıyor, “baba” olduğunun farkına varıyor. Karmaşık fakat bir o kadar da duygu dolu, güzel bir süreç. Bir de beklentiler doğru olsa, bir de bazen okuduğumuz kitaplardakiler gibi olsa…

Çocuğun yanında tartışmamak gerek!

Biliyorum. Ama ne mümkün! Bunu başarabilen varsa takdir ediyorum, önünde saygıyla eğiliyorum. Tartışmak kötü, hatta “çocuğa neden böyle söyledin” diyerek, karşı tarafı çocuğun gözünde haksız duruma düşürerek tartışmak daha kötü. Engellemeye çalışıyoruz. Fakat arada yapıyoruz. Kaçıyor işte. Ya da erkek tarafının kısık sesle söylediği bir şey, kadın tarafının öyle ağrına gidiyor ki, sesi yükseliyor. Sonra “bağıran” hep anne oluyor.

Doğru karar vermeliyiz

Bu doğru kime göre, neye göre? İkinci çocuk benim için doğru iken, kocam için yanlış olabilir. Okul seçimi de öyle. Kimin doğrusu en doğru? Kimin dediği olacak? Kim haklı? Mesela neden biri istemiyor diye ikinci çocuğa sıcak bakılmazken, diğeri istiyor diye olumlu yaklaşılmıyor? Hep bir “kazanan” mı olacak? Doğrusunu kabul ettiremeyen kaybeden taraf mı olacak? Diyelim birinin dediği oldu, ikinci çocuk konusu kapandı. Diğer taraf ne yapacak? Bunu unutacak mı? Şak diye üzerini kapatacak mı?

İş bölümü

Neden çocuğu babası uyuttuğu zaman bu olağanüstü bir durum olarak görülüyor? Anne her şeyi yaparken babanın bir tek uyutarak tüm öğretmenlerden 100 puan alması neden?

Dış sesler sadece anneye

Herkes, her şeyi sadece anneye söylüyor. Buna baba da dahil: “Çocuk kilo almış, dikkat et. Çocuk spor yapsın, aman ilgilen. Çocuk uyumamış, uyut.” Tamam da. O, ikimizin de çocuğu. Sen de dikkat edebilirsin, sen de ilgilenebilirsin. Ayrıca sevgili her şeye karışan teyzeler, arada bir de babaları sıkıştırın sokakta. Bakalım onlar nasıl cevap verecek? Neden sadece benim kaygılarım geçiyor çocuğuma? Neden benim yüzümden ama benim sayemde değil?

Çalışma konusu

Evden, home office çalışan anne neden çalışıyor sayılmıyor? Neden gündüz dışarıda halledilmesi gereken işlerin peşinde koşup, geceleri bilgisayar başına oturuyor. O zaman da neden “benimle sohbet etmiyorsun” cümlesi kuruluyor?

Bunlar zaten her zaman dile getirdiklerim. Bir de kızdığım küçük şeyler var. Dışarı çıkarken güneş kremini unutunca suçlu anne, çocuk kahvaltı etmeyince de, tatile giderken ilaç götürmeyi unutunca da… Yapmaları da şart değil, “güneş kremini aldın mı canım” diye sormaları yeterli evden çıkmadan…

Her şeyi annenin hatırlaması gerek diye bir iş bölümü var da benim mi haberi yok?

Sokaktaki teyzeler biraz da babalara “Çocuğu üşütmüşsün, çok ince giydirmişsin, ah şapkasını takmamışsın” desin.

Kimseden takdir beklemiyorum. Övgü beklemiyorum. Teşekkür beklemiyorum. Her şeyi kızım için yaptım. Ne kendim, ne de bir başkası için. Sadece kızım için yaptım. Yapıyorum. Bu durumdan da çok memnunum. Yine olsa, yine aynısını yaparım. 5 sene önceye gitsek, yine işi bırakıp çocuğumu kendim büyütmeyi tercih ederim. İş konusunda aynı engebeli yollardan yine geçerim.

Ama işte… Sürekli eleştirmek yerine arada güzel cümleler kurmak çok mu zor? Bu sadece dışarıdakilerden değil, kocalardan da, kibar olayım – eşlerden de, beklenen bir şey.

Keşke herkes bunu ve bunu bir okusa. Babalar ikisini de, yakın çevredekiler de ikincisini. Güzel olmaz mı?

Sadece çocuk konusunda da değil. Her konuda böyle olsa.

İmkansızı mı istedim yine? Pardon. Farklı gezegenlere ait olduğumuzu, erkeklerin Mars, kadınların Venüs’ten olduğunu unutuyorum her seferinde!

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı