Benim ağzım, ister yerim ister yemem.
Benim gözlerim, televizyon izlersem bozulurlar ve ben karar veririm.
Benim oyuncaklarım, toplamayacağım.
Benim yatağım, kendim yatmayacağım.
Benim ellerim, yıkamayacağım.
Benim kıyafetlerim, kirlenseler de onları giyeceğim.
Benim saçlarım, koksunlar, yıkanmak istemiyorum.
Merhaba 5 yaş. Hoş geldin.
Nasılsın? İyi misin? Sen gelmeden önce, tepkilerin geldi bizim eve. “Benim”le başlayan cümleler sürekli tekrarlanıyor. Kimilerinde susuyorum, kimilerinde gülüyorum. Kimi zaman da “sen de BENİM kızımsın, bu yüzden söylediğimi yapacaksın” derken buluyorum kendimi.
Ne güzel bir şey kendini ifade etmesi… Biz de zaten çok karışmamaya çalışıyoruz. Ancak bu elleri beline oyup karşı çıkmalar gerçekten insan başlarda gülse de sonra sinirlenmesine neden oluyor. Eskiden böyle yapan bir çocuk gördüğümde “nasıl yetiştirmişler” derdim. Şimdi dilimi yuttum. Olayın anne babada olmadığını gördüm. İzliyorum bizimkinin isyanlarını.
İlginç bir dönem gerçekten Bir yandan büyümesine şahit olmak ve bununla gurur duymak, diğer yandan da o isyan ettikçe cevap verememek. Öyle güzel oturtuyor ki lafı, bir yanım “Aferin kızım, ileride de böyle savun kendini” diyor, diğer yanım “Yapma Irmak, bu kadar karşı gelme” diye söyleniyor. Ben de onun gibi olduğum için, evde bir “alta kalmama yarışı” yaşanmaz umarım.
Sen istediğin kadar isyan et can kız. Böyle büyüyeceksin işte. Ben, senin gibi bir kızım olduğu için çok mutluyum. Beni anne olarak seçtiğin için, hayatımda olduğun için. Yaşadığım sürece senin yanında olacağım. Ve tek amacım da seni korumak, seni mutlu etmek olacak. Bunu unutma. İyi ki doğdun cimcirik. Hep sağlıklı, hep çok mutlu ol…