Anneme kızardım giysi saklamıyor diye, ben de aynısını yapıyorum. Sadece iki minik elbisesi var Irmak büyüyünce alır diye tuttuğum, başka da yok. Demek ki armut dibine düşmüş. 🙂
Giysi saklamıyor ama bilgilerim var, ne zaman ne yapmışım diye. Ben de Irmak doğduğu günden bu yana defter tutuyorum. Hatta telefonuma not alıyorum, arada kaybolmasın diye kendime e-posta atıyorum. Arkın’a gönderiyorum, “neden” diye sormuyor. 🙂
Biz de bir sürü konuda “eski anneler”den olduk. Çünkü gerçekten ben doğurduğum zaman akıllı telefon yeni çıkmıştı. Uygulamayı geçtim, güzel fotoğraf bile çekmiyordu. Geçen Cumartesi bir uygulama ile tanışınca buna bir kez daha hayıflandım. Uygulamanın adı; iGrow. Android telefonlarda da var, iPhone’larda da. Ücretsiz bir uygulama. İlk olrak 2011 yılında Hollandalı araştırma ve geliştirme kuruluşu TNO tarafından hizmete sokulmuş. İşte şimdi de Sabri Ülker Vakfı, bu uygulamayı Türkiye’ye uyarlamış.
Yüklüyorsunuz, çocuğunuzun bilgilerini giriyorsunuz. Aşı zamanından beslenme programına kadar her şey sunuluyor size. Boy kilo grafiği, gelişimsel bilgileri de geçtim, bence en iyi yanı 18 yaşa kadar bilgilerin ekleniyor olması. Yani en çok zorlanılan ergenlik dönemine ait bilgiler de olacak tıpkı bebeklik dönemi için olduğu gibi. Bence iGrow, telefondaki rehber. Mesela ben, nereye gidersek gidelim Irmak’ın aşı karnesini de götürüyorum yanımızda. Yazlığa giderken de, seyahate giderken de karne bizimle. Hangi aşıyı ne zaman olduğunu ezberimde tutmam mümkün değil. Uygulamaya girsem, taşımama gerek kalmaz. (Hatta kaybederim diye bazen kendisini değil fotokopisini alıyorum yanıma.)
Uygulamadaki bilgiler de Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından açıklanmış verilere dayanıyor. Yani doktorunuz “gelişimi normal” derken, uygulama size aksini söylemiyor. Her güne özel bir tavsiye de var, minikler için ninniler de. Bence annelerin en çok işine yarayacak bilgilerden biri de örnek menüler. En çok zorlandığım konu menü idi. Hele ki bizden farklı yediği dönemlerde. Benim gibi mutfakla arası olmayan biri için menü sunulması kadar büyük lüks yok. Ayrıca ajanda kısmı da güzel. Hanımefendinin arkadaş doğum günlerini not alırız. Küçük bebeği olanlar da aylık kontrol zamanlarını.
Fikrimi sorarsanız, çok beğendim. Biliyorsunuz, çocuklarımız “dijital yerli.” Yani onlar teknolojinin içine doğdular. Biz ise “dijital göçmenler”iz, alışmaya, hayatımıza sokmaya çalışıyoruz. Ve bizler kadar yoğun kullananlar bile şaşırıyorsa gelişmelere, annemler “bırak o telefonu” demekte haklı. Gel de anlat aşı takvimine baktığını, akşama menü aradığını, iş yazışması yaptığını… Irmak’a “bizim zamanımızda telefon kabloluydu, internet yoktu” dediğimde ne kadar şaşırıyorsa, e büyükler de bize bakınca aynı şeyi hissediyordur. Gerçi geçenlerde anneannem benim Facebook sayfamdaki bir şeyi paylaştı, dakikalarca kendime gelemedim. Commodore 64 vardı bizde. Kaset takardık, bilmem kaçıncı saniyeye getirirdik, oyun oynardık. Kafa ayarı yapardık. Kablolar her yerdeydi. Amiga çıkınca sevinçten zıplamıştk da zıpladığımızla kaldık. Almadı babam. Annem, babam, ağabeyim… Hepsinden daha ilgiliydim teknolojiye. Yine de göçmeniz işte. 🙂
Yalnız yine sözü uzattım. Kısaca, bir bakın derim. Nasıl olsa ücretsiz. Benim gibi bakmak için indirip, sonra da kullanmaya başlayabilirsiniz, hazır olun. Sanırım günün yorgunluğundan bendeki bu çene durmaması mevzusu. Bazen konuşmak değil de yazmak daha kolay geliyor, ne yalan söyleyeyim. Belki de o yüzdendir Youtube kanalına soğuk bakmamın nedeni.
Biri beni sustursun. 🙂
valla susmayın bence. yazmak sizin açınızdan; okumak ise bizim açımızdan sizle sohbet etmek gibi. iyi geliyor yani..sevgiler..