Yaş, 36. Bundan çok değil, 10 yıl önce 36 olduğumda iki çocuk annesi olacağımı düşünürdüm. O zaman 36 çok uzak geliyordu. Şimdi, bitiyor bile.
Algıda seçicilik mi, hormonlarımın coşması mı, sürekli yönelen “ikinci çocuk ne zaman” soruları mı yoksa Irmak’ın kardeş kelimesini ağzından düşürmemesi mi bilmem ama bu aralar bu konu kurcalamaya başladı beni. Yazıp rahatlamaya karar verdim.
Öncelikle çok düşündüm. Her şekilde, her şartta düşündüm. Ve kararım asla değişmiyor: Hayır. Allah mecbur bırakmasın, ikinciyi planlamıyoruz. “İstemiyorum” demiyorum. İstiyorum. Ama çok zor.
Peki neden?
Çok zor bir lohusalık geçirdim. Nedeni bu mu? Hayır.
Irmak zor bir bebekti. Çok kustu, çok gaz sancısı çekti. Aylarca ilaç kullandık. 2.5 yaşına kadar her öğünde kustu, kustu, kustu… Nedeni bu mu? Yine hayır.
İki neden var beni durduran. Ne yazık ki ikisi de ülke şartlarına ve maddiyata dayanıyor.
Gazeteciydim, dergiciydim. (Çok şükür dönüyorum birkaç güne eski mesleğime.) Çok severek yapıyordum işimi. Hamileyken kapanan dergi ile birlikte çocuğumu kendim büyütmek istedim ve ara verdim işe. Dönmeye kalktığımda ise her görüşmede daha da sinirlendim. “İkinciyi düşünüyor musunuz? Çocuk hasta olursa siz mi işten erken çıkarsınız, eşiniz mi? Bakıcı gelmezse ne olur?” gibi çok afedersiniz “şuursuz” sorularla karşılaştım. Hem de kendini Türkiye’nin en büyüklerinden biri olarak gösteren bir firmadan geldi bu sorular. Sonra baktım, bu sorular herkesin ağzına sakız olmuş.
Full time çalışmak bir dert, çalışmamak bir dert. Maaşlar, hele ki benim sektörde, şaka gibi. “O paraya çalışıp yarısından fazlasını bakıcıya vereceksem neden çalışayım” diyerek freelance iş yaptım uzun süre. Halen de devam ediyorum. Yani dergi ve diğer işlerim de şimdilik freelance olacak. Tek farkı var. Bakıcımız yok artık. Irmak okulda. Ayda bir hafta babası alacak 6,5’ta. Bir hafta için de birini ayarlamak bana saçma geliyor. Annem çalışıyor ama evi okula birkaç apartman. Amcamlar var… Elbet imece bir çözüm buluruz.
Irmak’a anneanne ya da babaanne bakmadı. Ben baktım. Yardımcı varken de anneanne ya da babaanne ona yardım etti. İşleri ve hayatları gereği bakamadılar. Bakmak zorunda da değiller. Bir zamanlar bu beni çok düşündürüyordu ancak yeni düştü jetonum. Zorunda değiller. Ama ne zaman “imdat” desek yardımcı oldular. İyi ki varlar…
Benim ikinci çocuğu yapmam demem, ancak toparladığım iş hayatıma yeniden veda etmem demek. Zaten ondan sonra da hiç dönemem bu diyarlara… Irmak’ı kendim büyüttüysem, ikinciyi kimsenin kucağına teslim edemem. İster doğru bulun, ister yanlış. Düşüncem tamamen bu.
Neyse, konudan sapmayayım. İkinci çocuğa “hayır” dememin bir diğer nedeni, eğitim. “Her çocuk rızkıyla doğar” demeyin. Doğar da eğitim ayrı mesele… Avusturya Lisesi mezunu karı koca olarak çocuğumuza en az böyle bir eğitim vermeliyiz. Bunu yapmak da eskisi kadar kolay değil. Ben, Bağdat Caddesi Göztepe Işıklar’daki İlhami Ahmed Örnekal İlkokulu mezunuyum. Şans eseri, Arkın da öyle. Oturduğumuz ev de okulun birkaç apartman ilerisinde. Ama veremem. Büyük konuşmak istemiyorum, veremem. Her an İmam Hatip olma ihtimali olan bir okula çocuğumu veremem.
Burada iyi bir devlet okulu yok. Olanlar da yarım günü inmek üzere. Anne çalışmasın evde otursun. Ya da madem çalışıyor, bakıcı olsun evde çocuğu karşılasın mantığı hakim bence şu an ülkemizde.
Hal böyle olunca, özel okul gündeme geliyor. Fiyatlar malum ve 5.5 yaşından itibaren geçerli. Bizim gibi 12’den sonra değil. Devlet okuluna gitsin sonra bir okulu kazansın mantığından ziyade, ilkokulda böyle eğitim alsın sonra Anadolu Lisesi kazansın taraftarıyım. Sınıfların kalabalık olması, benim için çok önemli olan yabancı dilin yeterli olmaması, okulun her an değişecek olma riski… Öyle çok neden var ki… Ben de artık çalışacağıma göre, tek çocuğu okutabiliriz. İkinci devreye girerse o zaman durum değişir…
Annemlere bakıyorum. Abim ve beni özel okulda okutmuşlar. Babamın Kadıköy’de bir jean dükkanı vardı. Oturduğumuz ev bizimdi. Annem çalışmıyordu. Tek dükkanla iki çocuğu iyi okullarda okutmak o zaman da belki zordu ancak bu kadar değil. Büyük fedakarlıklar yaptılar. Başardılar. Bizim durum zor. Garantide görmüyorum hiçbir şeyi. İşlerimizi, sahip olduklarımızı. Riske atmak istemiyorum. Sanmayın ki maddi durumumdan şikayet ediyorum. Asla o değil anlatmaya çalıştığım. Çok şükür diyorum her sabah uyandığımda. Ancak derdim, anlatmak istediğim başka…
Sonra “çocuklarıma güzel şartlar sağlayamadım” diye ağlamak istemiyorum. Amacım, “elimden gelenin en iyisini yapmak, her türlü imkanı sunmak.” İster sever ister sevmez. İster okur, ister okumaz. O artık kendi kararı. En azından ilk 8 senesine ben karar vereyim, güzel bir temel eğitim alsın diye uğraşıyorum. Liseden mezun olduğumda babam bana “Sana hanlar hamamlar bırakamayacağım. Altın bileziğin, bu okulda öğrendiğin iki yabancı dil” demiş ve gerçekten altın bir bilezik takmıştı bana. Hâlâ da çıkarmam onu. İşte ben de aynısını yapmak istiyorum evladıma.
Beni korkutan konulardan biri, “ben annemler gibi fedakarlık yapabilir miyim? Elimi eteğimi hayattan çekebilir miyim çocukları okuturken?” Bencilce gelecek size ama. Mesela şu an annemlerde kalmaya başladı. Arada bir biz de çıkıyoruz, karı-koca geziyoruz. Büyüdü, beraber çok daha rahat geziyoruz. Evde artık bir bebek değil, bir çocuk var. Tabii ki kolay demiyorum ama “özbakım” konusunda mesela, rahatladık. Şimdi sil baştan her şeyi yaşamak, bana öyle uzak ki…
Başka bir ülkede olsam, çocuklarımın yılda binlerce TL akıtmadan iyi bir eğitim alacaklarına inansam, onların geleceklerini garantide görsem, saniye düşünmem.
Fakat şu an, bu ülkede, hele ki bu şartlarda çok zor.
“Bir çocuğu kardeşsiz bırakmak en büyük cezadır” gibi yorumlar yapmadan önce iki kere düşünün. Bir çocuğa verilen en büyük cezalardan biri de mutsuz anne ve baba. Anne ve baba mutsuz ise, sürekli kaygı yaşıyorsa, sürekli “sizi okutmak için bak neler yapıyoruz” diyorsa, ödemelere yetişmek için gece gündüz çalışıyorsa da bence bu bir cezadır. Sırf maddi olarak da değil. Anne baba manevi olarak da mutsuzsa, bu çocuğa yansır. Mutlu anne baba, mutlu çocuktur. En azından 4.5 yıldır gördüğüm bu. Ben nasılsam Irmak da öyle. Peki onu mutsuz etmeye hakkım var mı?
Bir sabah uyansak, her şey eskiye dönse… İlköğretim 5 yıl olsa, çocuğumu eve en yakın ilkokula gönderip sonra sınavlara hazırlasam (tıpkı bizim gibi)… İş görüşmesinde öyle şuursuz sorular gelmese, kadınlara doğurma makinesi gibi bakılmasa, işveren çocukları “fazlalık” görmese, işte o zaman her şey değişir. O zaman derim ki “hamileyim.”
Ne yazık ki inanmıyorum. İnancım sıfır buna. Bu yüzden de tek çocuk annesi olarak elimdeki imkanları kızım için kullanacağım. Onu da mutsuz etmeyeceğim, kendimi de. Tanıdığım tek çocuk arkadaşlarımdan çok azı halinden şikayetçi. Hem Irmak şanslı. Yaşları çok yakın 5 kuzeni var. Benim en büyük tesellim de bu zaten.
Düşüncelerim size uyar, uymaz o ayrı. Ancak dediğim gibi ben hep bunlara inanıyorum. Her düşündüğümde aynı sonuca varıyorum. Hormonlarımı duymazdan gelip, Irmak’a “her annenin karnına iki kere bebek gelmez” dememin nedeni bunlar… Kendimi hiçbir açıdan hazır hissetmiyorum. Hissedebileceğimi de sanmıyorum.
Farklı düşündüğünüze eminim. Saygım sonsuz. Size de, kendi düşüncelerime de…
Daha sayfalarca yazabilirim de, durmam gerek. Aklıma gelenler olursa eklerim zaten 🙂
Bu arada. Irmak’a halime kalmadan 4 ay önce bir düşük yapmıştım. İkizdi… 9 haftalıktı. Onlar gitti, can kızım geldi. Irmak’ın da ikizi olsaydı şu anda bambaşka şeyler yazıyor olabilirdim, o ayrı…
Düşünceler çok açık ve net açıklanmış aslında çok da haklısınız, iyi bir eğitim çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras olacaktır. Bunu da bölmek istemiyorsunuz . Benim kızım da 2.5 yasında ve ben de 33 yaşındayım tüm bunları daha simdiden düşünmekle beraber 2.cocuğu da istiyorum zamanı olduğunu düşünmekle beraber. Ve pek tabi ki rahat hamilelik rahat lohusalık rahat bir bebek evrelerim var sadece bunlar bile çok büyük bir etken.. Hayat sizin hayatınız kim ne derse desin kararınızın arkasında duruyor olmanız bile sizin güçlü olduğunuz gösterir. Takibe devam o halde 🙂
Aynı duygu ve düşüncelerdeyim. yavrularımızın şansları bol olsun, sağlık huzur olsun, biz çalışalım ve onlara güzel bir gelecek hazırlayalım inşallah..
Bilerek isteyerek büyük bir arzuyla sadece oğluma kardeş olsun diye değil tekrar anne olmak istediğim için 2. çocuğumu yaptım allah sağlık versin.Kardeş şart mantığına hep katılmışımdır.Amaaa itiraf edeyim eger 2.cide zorlandığım kadar 1.cide zorlansaydım 2.yi düşünmezdim.Oğlum beni zorlayan bir cocuk degildi ama kızım canımıza okuyor 🙂 artı buna işhayatını +kızımın hersabah yollara düşmesini eklersek cidden gelecek kaygısı yoksa evde oturup kendi büyütebilecekse insanlar 2.yi doğurmalı.17 ayda resmen düşüncelerim ters düz olmus onu farkettim şuan 🙂 sevgiler..
Kesinlikle sizinle aynı fikirdeyim. Ben mesela kendi adıma söylüyorum bedenen ve ruhen saglikli sekilde 2. Cocugu buyutecek kadar güçlü görmüyorum kendimi. Kızım ozel okulda evim kira ve bir sürü borcumuz var. Surekli kaygi icinde yasayip, cocuga huzurlu bir iryam sunamayacak, mutsuz 2 cocuk yetistirecegime kizim tek olsun mutlu olsun herseyi olsun. Yanlız basima buyuttum kizimi. Esim çok yogun çalışıyor ve zaman zaman bunun arkasina cok sığındı. En hasta halimle acilde kolumda serum varken bile ben tuvalete goturdum kızımı. Iyiki var iyiki olmuş iyiki hayatimizda canim kizim. Rabbim kizima saglik versin insallah
Nasıl hemfikirim.. Hem de her kelimesine. Benim de 2 buçuk yaşında bi kızım var. Allah onlara sağlıklı mutlu bi ömür nasip etsin.
:)))
Merhaba…
Çok kafama takılan;hatta, artık canımı sıkan mevzulardan biri bu 2. çocuk meselesi. Ben tek çocuk olarak büyüdüm. Hİç bir şikayetim olmadığı gibi hep de bu durumun olumlu yanlarını gördüm. Ama oğlum, ben değil, ilerde beni suçlar, kardeş çok isterse diye endişeleniyorum. Yine de duygularla mantığı ayırmak gerektiği düşüncesindeyim; ki bunu yapınca da ortaya çıkacak durumu siz çok güzel açıklamışsınız. Başlık başlık tüm endişeleri netleştirmişsiniz. Aynı kaygıları duyan ve aynı sonuca ulaşan annelerin olduğunu görmek beni çok ama çok rahatlattı… çok teşekkürler… Dilerim evlatlarımız güzel bir dünyada, sağlık, mutluluk, huzur içinde büyür ve yaşarlar…
Her kelimenize harfi harfine katiliyorum sizinle ayni kaygilari yasiyorum sanki benim icimden gecenleri yazmissiniz
Katılmayan bir kişi bile okumadım. +1 . Ama ben babayım ve eşim istiyor. Bu krizi nasıl çözerim…
Sizinle aynı duyguları paylaşıyorum. Ben de 36 yaşındayım, benim de kızım 6.5 yaşında, ben de bir taraftan kızımın ve eşimin ısrarı ve çocukları, bebekleri çok sevmem sebebiyle 2. çocuk istiyorum, bir taraftan hem maddi hem manevi bir çok sebep yüzünden vazgeçiyorum.. Gün içinde defalarca bu duygular arasında gidip geliyorum.
çocuğa kim bakacak, hasta olursa izin mi alacağım, birinci çocuğuma sunduğum imkanları ikinci çocuğuma da sunabilecek miyim? İkinci çocuğuma da aynı imkanları sunmak için nasıl fedakarlıklar içine gireceğim ve aslında birinci çocuğumun da şuanki mevcut imkanlarını kısıtlamış olmayacak mıyım?
Evet kardeş olmalı, hem de bu kadar isterken, hem de kızım harika bir abla olabilecekken.. Ama dediğiniz gibi, ikinci çocuk ile biz huzurlu anne-babalar olabilecek miyiz? ikisine de hem maddi hem manevi (uykusuz geceler, artan iş bölümünün getireceği ekstra yükler, anane babane kişilerinin hanemize girdikçe yaşadığımız krizler..) olarak sağlıklı bir yetişme ortamı sağlayabilecek miyiz? bir kardeş daha mı, yoksa mutlu anne-baba-ev ortamı mı kızım için daha önemli dediğimde, ben de çok üzülerek tek çocukta kalmam gerektiğini görüyorum.
Offf nasil da beni anlatmışsınız. Babannenin sürekli eve gelip herşeye karışması ve psikolojimin bozulması. Sonra nasil mutlu çocuklar yetistireyim. Mutlu tek cocuk mu mutsuz 2 çocuk ve delirmiş bir anne mi:)