Keşke psikolog olsam.
Keşke desem ki size “Kendiniz için bir şey yapın.”
Keşke diyebilsem ki “Kimseyi umursamayın.”
Keşke şunu yapabilsem “Aman kapatın kulaklarınızı…”
Diyemiyorum. Psikolog değilim. İşletme okuyup gazetecilik yapmış, yapan biri olarak diyemem.
Ama size bir şey anlatayım mı?
39’uncu yaşımı yaşımı bitirmek üzereyim. Son bir aydır cildim için bir şeyler yapıyorum. Hydra-Facial, ağız kenarı dolgusu, gözaltı dolgusu… Bugün kendime sordum: “En son ne zaman kendim için bir şey yaptım.” İnanır mısınız, bu yaptırdıklarım dışında bir cevap veremedim.
Evet, her gün ofise gidenlere oranla daha şanslıyım biliyorum. Daha çok zamanım var, farkındayım. Ancak bu kendim için bir şey yaptığım anlamına gelmiyor. Bir koşturma (çok şükür koşturma hep olsun) bir memnuniyetsizlik, bir kendini eleştirme….
Yok artık hiçbiri.
Yaş almak buymuş.
Büyümek buymuş.
Benim kendimi sevmem lazım. Kendim için zaman ayırmam lazım. Bunu yaptığımda o kadar farklı oluyor ki her şey, kızımla ilişkim, kocamla ilişkim…
Kendimi beğenmem lazım.
Kendimi alkışlamam lazım.
Kendimle gurur duymam lazım.
Kendimi eleştirirken aynı zamanda iyi yönlerimi de hatırlatmam lazım bünyeye.
Neden bu acımazsız tavır?
Yok artık.
Bitti.
Bazı şeyler pahalı olsa da, başka bir yerden kısıp onları tercih edebilirim.
Bu da bunca çalışmaya hakkım değil mi? Eskiden çok görüyordum.
Yok artık.
Fazla özel oldu, farkındayım. Neden yazıyorum biliyor musunuz?
Belki bir kişi çıkar “ben de yapacağım kendim için bir şey” der. Bu ister cilt bakımı olsun, ister estetik, ister saç rengi değiştirme, ister spor yazılma. Önemli olan sonuç
Kendimiz için bir şey yapmalıyız. Yapalım ki mutlu olalım.
Kadınların gücü ortada. Belki de biz mutlu olur, kendimizi mutlu eder, başkalarından bunu beklemezsek daha güzel olur dünya… Çünkü kimden beklersek bekleyelim, duvara toslayan biziz.
Fotoğraf çok eskilerden. “Can kız Irmak’a hamileymişim ama haberim yokmuş” günlerinden, 31’inci doğum günü partimden.
Evlatlarımız çok sağlıklı, çok mutlu olsun. Sonra da biz kendimizi mutlu edelim. Bunu da birbirimizle sürekli konuşarak yapabiliriz. Yok ben baş koydum bu işe. Başka yolu yok. Madem bu kadar kalabalığız, birbirimize güzel anlamda dokunalım, iyi gelelim…