“Yok” derdim eskiden, “olur mu öyle şey, ne alakası varmış?” Şimdi bakıyorum da, Arkın’ın babamla kadar çok benzer yönü var ki… Gün geçtikçe daha çok benziyor.
Babam, bize ve eve çok düşkündü. Biz olmadan bir yere gitmeyi sevmezdi. Hâlâ da öyle. (Arkın da balık tutma hobisi dışında biz olmadan pek keyif almaz dışarı çıkmaktan.)
Evin ihtiyaçları ondan sorulurdu, market alışverişine o giderdi. Artık eski performansı yok ama her şeyin yerini bilir. (Bizde de alışveriş Arkın’ın işi. Deterjan bitti mi, pirinç eksik mi, hepsini o biliyor…)
Çok soru sorar, çokkk. Bir şey anlatırken o kadar çok soru gelir ki, ne anlatacağınızı unutursunuz. Siz dersiniz ki “Irmak’la parka gittik.” Babam sorar: “Parkın yanından kaç araba geçti, civarda kaç kuş uçuyordu 🙂 (İşte şimdi aynısını Arkın yapıyor. Örneğin bir toplantıyı anlatmaya başladığımda o kadar soru geliyor ki, detaylara takılıp kalıyor, asıl konuya giremiyoruz.)
Gergin olduğu zaman buzdolabına bakar. Evet evet. Kenarda kalmış, bayat bir şey arar. Amaç bellidir. Söylenmek. (Geçenlerde bir baktım Arkın açmış buzdolabını, içindekilerin son kullanma tarihlerine bakıyor. Bir yandan da bana söyleniyor. Dedim, “bir dakika dur orada, yanlış yere bastın!”)
Babamın elleri o kadar muntazamdır ki, tırnaklarına öyle iyi bakar ki, nasıl yer ettiyse aklımda, benim için de bir erkekte en önemli şeylerden biri oldu bakımlı el. (Severim kocamın ellerini.)
Babam, terliksiz yere basmaz. Misafirliğe giderken bile terlik taşırdı annem. (Ev yerden ısıtmalı, ona rağmen vazgeçemedi terlik sevdasından bizim bey.)
Babam için sofada tek çeşit yemek varsa, o akşam yemek yok demektir. (Aslında Arkın için de öyle ancak ben annem gibi olmadığım için alıştı artık, eskisi kadar sesini çıkarmıyor.)
Babam, kredi kartından nefret eder. Parası varsa alır, yoksa almaz. Taksit yapmaz. Bir yerden beklediği paraya göre hareket etmez. Hiçbir şeyin abartsını sevmez. (Arkın, aynısı. Hayatında taksit diye bir şey yok. Ne yalvardım zamanında bazı şeyler için, asla kabul etmedi. Varsa var, yoksa yok.)
Genelde ilk cevap “hayır” olur. Ona alışmıştım babamdan… Şimdi çok zorlanmıyorum.
Bir şeyi alabileceğini bildiğim halde sırf kendisi gereksiz bulduğu için almazdı babam. İşte bir kopyasıyla evliyim. Şimdi böyle lay lay lom yazdığıma bakmayın, bazen fena tartışmalar çıkıyor bu konu yüzünden.
Babam ikna olmaz. Fikrini asla değiştirmez. (Arkını ikna etmeye çalışmaktan çoktan vazgeçtim zaten, teslim oldum. Başka yöntemlerim var!)
Babam kendini başkalarıyla kıyaslamaz, “o şunu yaptı, bu bunu yaptı” demez. (Arkın’dan da böyle bir cümle duymadım.)
Babam, bir şey söyleyecekse o sırada yanında kim olduğuna bakmaz. (Hah işte benim bey de aynısı. Bu yüzden çok kavga etmişliğim vardır.)
Babam annemi çok arar. Gün içinde en az 20 kez konuşurlar. (Biz de öyleyiz. Eskiden ben daha çok arıyordum. Şimdi bir bakıyorum, Arkın fırsat buldukça arıyor. Bu da bana hiç garip gelmiyor 🙂 )
Evlenmeden önce benden kaç beden büyük olmasına rağmen babamın gömleklerini giyerdim, şimdi de Arkın’ınkilerle geziyorum.
Benim bundan çıkardığım sonuç ne biliyor musunuz? Sert bir babaydı benimki. Çoğu şeye hemen izin vermezdi. onu da çözmüştüm gerçi… Şimdi bizler gibi kitaplar okunmuyordu, her şey danışılmıyordu. Elbet hata yaptılar. Belki bizden daha çok hata yaptılar. Ama sonuç önemli işte… Ne kadar iyi babaymış ki, ben de gidip çok benzeriyle evlenmişim. Hiç farkında olmadan, ona benzerini aramışım…
Babacım, ben de yaş aldıkça anlıyorum kıymetini, bazı olaylardaki tutumunu, neden öyle davrandığını…
Nereden çıktı bu yazı deme. Ne yapayım. Geçen gün Arkın buzdolabını söylene söylene karıştırırken aklıma sen geldin… 🙂
Tabii buraya yazmadıklarım da var ancak şimdi onlara girip ortalığı germeyelim. Benziyorsunuz işte. Fena benziyorsunuz. Bazen iyi ki diyorum, ne yalan söyleyeyim arada bir de “Neden” diyorum, “Neden?” 🙂
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
Eğitime bakış açımı, verdiğim önemi hepinizi biliyorsunuz. Çok eskiden beri takip edenler, blogumu okuyanlar beraber büyüttük çocukları. Birbirimizin deneyimlerinden faydalandık. Şu bir gerçek ki...
Bu o kadar soruluyor ki, ben de böyle yazarak anlatmak istedim. Zaman ayırıp okursanız çok sevinirim. Benim için değil, çocuğunuz – çocuklarınız için. Yine...
Komik yazmaya alışkınım , böylesine değil… Ben yazarken gülerdim, siz okurken. Yeniden eskisi gibi olacak. Ama şimdilik içimden de başkası gelmiyor. Az önce koltukta...
ne benzer bır durum bızım evdekı de babamın aynısı