Biz Cimcirik & Ben

Korka korka kız çocuğu yetiştiriyorum

stop

Liseyi Karaköy’de okudum. Bizim okul, Bankalar Caddesi’ndeydi. Servisler ise Galata Kulesi’nin dibinde beklerdi bizi. Her gün yürürdük yokuş yukarı. O zamanlar bizim okul karma olmamıştı, kız kıza okuyorduk. O yolu da bizim “kız tarafı” kullanıyordu. Yanımızda bir okul daha vardı, adını söylemek istemediğim şimdi. Hazırlık sınıfındayken bir gün çıkışta o okuldan gelip bize vurmaya başladılar. Artık özel okulda okuduğumuz için “zengin şımarık çocuk” olarak mı gördüler, başka bir şey mi bilmiyorum, ama saldırdılar. Sonra kıyamet koptu tabii. Okuldaki görevliler eşlik etmeye başladı bize.

Dört yıl, Galata Kulesi’ne yürüdük servis için. Lisede de vapurla gidip gelmeye başladık. Az pergel batırmadık taciz etmeye çalışanlara, ansiklopedi gibi olan biyoloji kitabıyla az vurmadık kafalarına. 8 sene Karaköy’de okul, ardından Avcılar’daki üniversite, İkitelli’de başlayan iş hayatı. Benim 19 yaşımdan sonra hep biber gazım oldu yanımda. Kullanmam gerekmedi, ama oldu. Korkuyordum çünkü. Özellikle gazeteden geç çıktığımda ya da arkadaşlarıma buluştuktan sonra eve geç dönerken.

Sanırım 16 yaşındaydım. Gündüz vakti Bağdat Caddesi’nden, Erenköy’den taksiye binmiştim Göztepe’deki evime gitmek için. Çok soğuktu. Pantolon, kaban, şapka, atkı… Eve yaklaşırken bir baktım, vites değişirken direksiyon boş kalıyor. Taksi dört yola geldiğinde yavaşladı ve atladım arabadan. Titredim uzun süre korkudan. Bana bir şey yapacağından değil, imkansızdı o. Pis sapık aklından ne geçiyorsa artık…  Aldım plakasını, şikayet ettim sonra. Fakat ne oldu? Okula mı gitmeyecektim, arkadaşlarımla buluşmaya mı, işe mi? Bir şuursuz yüzünden ben mi kapanacaktım eve?

Şimdiki gibi değildi sanki hiçbir şey. Şimdi, daha çok korkuyorum. Oturduğum ev caddeye bir sokak uzaklıkta sadece. Geçenlerde bir gece, tek başıma Kadıköy’e gidecektim, orada buluşacaktım Arkın’la. Evden çıktım, caddeye yürüyorum… Nasıl korktum, nasıl korktum anlatamam. Arkamdan gelen ayak seslerinden korktum,  beni tanıyan markete girdim. Sonra da kaldırımdan değil, yoldan yürüdüm. Alt tarafı birkaç apartman…

Arkın’la birlikteyken de korkuyorum. Artık gece bir yerden geç döneceksek “dolmuşa binelim de sonra eve yürüyelim” demiyoruz, direkt taksiyle dönüyoruz. Yeni evliyken bir gün İstiklal Caddesi’nde el ele yürüyorduk. Biri omzumda asılı duran çantamı almaya ve bana dokunmaya çalıştı ama yapamıyordu bir şey. Hem ben Arkın’ın elini tutarken. Hiçbir şey çaktırmadım, söylemedim. Direkt bir mağaza gösterdim ve “hadi girip bakalım” dedim. Aradan 10 dakika geçtikten sonra anlattım Arkın’a olayı. Çok sinirlendi, neden o sırada ona söylemediğim için kızdı. Neden söyleyeyim? Ben bir erkeğin elini tutmuş yürürken, çantamı almaya, bana yaklaşmaya, dokunmaya çalışan adamın şuuru ne kadar yerinde olabilir? Arkın’a söylesem, dönse laf etse, o çıkarsa bıçağı… Olacakları düşünmek bile istemiyorum. (Belki de tek amacı çantamı almak değildi! Bilemiyorum.)

Eminim. Birçok hemcinsim yaşadı benzerlerini ya da daha fazlasını. Belki anlatmaya utandı, belki de gitti şikayetçi oldu, belki baskı nedeniyle hepsini kendi suçu olarak gördü… Giderek, ama giderek daha çok korkuyorum. 40’a kaldı 3, tek başıma gece geç saatte bir yerden dönmek istemiyorum. Ve ben bir kız çocuğu yetiştiriyorum. 4 yaşındayken yabancı biri ona yaklaşırsa çığlık atmayı öğrettiğim… Bize öğretti mi annelerimiz? “Yabancıların verdiği şeker- çikolatayı almamaktan” başka ne öğretildi bize? Şimdi hem korkuyoruz hem de küçücük çocuklarıma kendilerini korumayı öğretirken bir yandan da onları korkak yapıyoruz belki…

20 yaşında bir kızın evine dönerken, bindiği dolmuşta tecavüz edilerek, bıçaklanarak, yakıldığı bir ülkedeyiz. Ve bunun ilk olmadığı gibi, son olmayacağını da biliyoruz. Peki ne yapıyoruz? Peki ne yapabiliriz? Hâlâ çoğunluk “o zaman mini etek giymeyin siz de” derken, hâlâ kadın bir tahrik unsuru olarak görülürken, hâlâ tek seçenek “çığlık atmak” olarak sunulurken…

Ne yalan söyleyeyim, bir kız annesi olarak, çocuğum büyüdükçe daha çok korkuyorum! Babam yanımda güvendiğim arkadaşlarım varsa çıkmama izin verirdi. Aynısını yapacağım, bütün arkadaşlarını tanıyıp, onlar yanında yoksa uzaklara gitmesine, akşam çıkmasına izin vermeyeceğim. Ben izin vermesem de o buna uyacak mı? Hangimiz ailemizden gizli işler çevirmedik? İşten dönerken de, okuldan dönerken de biri mi olacak yanında? Ne kadar koruyabileceğim kızımı? Yetecek mi öğrettiklerim? Hayır, hayır, ne yazık ki hayır!

Not: Hâlâ da “senin suçun, çıkmasaydın, gitmeseydin” diyecek biri varsa, bir gitsin lütfen!

2 Yorum
  1. Meral toramanoğlu 10 yıl ago
    Reply

    6aylık kızım var ve şimdiden korkuyorum.ülkemiz bu zamanda böyleyse ileride nasıl olacağını düşünmek bile istemiyorum.özellikle anne olduktan sonra şimdi annemi daha iyi anlıyorum.küçük bir şehirde yaşamama rağmen gündüz yolda yürürken bile tedirgin oluyorum.annelerin ,çocuklarını büyüyünce kontrol edememesin ne kadar kötü bir şey oldugunu çok iyi anlıyorum.

  2. yasemin kocabaş 10 yıl ago
    Reply

    Çok haklısınız. Çocuklarımız için hepimiz endişe ediyoruz. Aslında bunun kızı erkeği yok. Ben de oğlum için sizin gibi endişe ediyorum. Allah iyilerle karşılaştırsın sözünü şimdi çok daha iyi anlıyorum.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı