Biz Cimcirik & Ben

Kötü huylarım bir gidin…

Bazen, ama bazen kendimi gerçekten tanıyamıyorum. Mutlu bir günün ardından ağzımdan çıkan bir söz, birçok şeyi berbat edebiliyor. Ya da bir kelime, bir cümle…

Sanırım çok “içerlediğim” zamanlarda mantıklı düşünemiyorum. Yani bence öyle olmalı. Yaptığım, kimseyi kötü duruma düşürmüyor, kendimi haklıyken haksız konuma sokuyorum. Ne yaparsam kendime ediyorum. Cümle doğru olsa, yeri yanlış oluyor. O sırada öyle hissediyorum ya, çıkacak ille de ağızdan!

Sus mesela kadın değil mi, sus. İçindekini söylemeden önce 20’ye kadar say, seni nasıl göstereceğine bak, sonuçlarına bak. Yok olur mu, o sırada böyle düşünmek ne mümkün! Sonra ayıkla pirincin taşını. Bunu sık sık yapmıyorum elbet fakat kendime resmen zarar veriyorum her seferinde. Hatalıysam, kırdıysam özür de dilerim, herkes dilemeli. Peki kendimden nasıl özür dilemeliyim, işte onu bilmiyorum. Çünkü gerçekten zor bir duruma sokuyorum kendimi. Olmadığım biri gibi görünüyorum. Bir de bu huyumu bilip “her tartışmada kendini haklı göstermeye yeltenenler var ki, onlara söyleyecek sözüm yok. 100’e kadar saymam lazım. 🙂

Aceleciyim, hem de çok

Bir sevmediğim huyum da aceleci olmak. Hızlı iş yaparım, hızlı ev toplarım, hızlı yürürüm, hızlı konuşurum, hızlı düşünürüm, iki hatta 3 işi aynı anda yaparım ve işin kötüsü karşımdakini de kendim gibi zannederim. Bu kalabalık ekip çalışırken zorluyordu dergidekileri. Haklılardı. Şimdi de Arkın’ı zorluyor. Sanki ben “hadi” deyince olacakmış gibi geliyor her şey. Bu arada Irmak da ben gibi… Hızlı. 🙂

Bir kötü huyum da, uzatmak. Mesela konuyu kapadığımı zannederken aslında kapa(ya)madığımı görmek, kendimi sürekli bunu konuşurken bulmak. “Artık üzülmeyeceğim” dediğim bir şeye üzülmeye devam etmek, düşünmeyeceğim dediğimi düşünürken bulmak kendimi…

Bence bu üç huydan en fenası da bile bile yapmak. Tanıyorsun kendini, kızgınsan interneti açma, telefonu kapat, iletişimi kapat ki geçsin sinirin. Anlık sinirle hareket etme. Kendini zor duruma sokma. Ya da bir iş yapılacaksa sen de norma sürede yap. Acele edene madalya takmıyorlar. Bu yazıya başlarken dakika saydım, kaç dakikada bitti dersiniz? Yedi buçuk! Şaka gibi, 7.5 dakika. Varın hesaplayın şimdi gazetede çalışırken bana verilen işleri. 🙂

Sizin kötü huylarınız neler? En çok ne zaman kızıyorsunuz kendinize? E böyle ne yapacağız bile bile devam ederek?

6 Yorum
  1. güz 8 yıl ago
    Reply

    acelecilik! hız konusu bendede aynı, bana ayak uyduramayan kişilere özellikle eşime!! çok kızıyorum. Keşke bende biraz rahat olabilsem yavaşlayabilsem.
    mükemmelliyetçilik! Bu en çok beni zorluyor. Bu huyumu hiç sevmiyorum, beni yıpratıyor.
    aynı anda birçok şeyi yapmak veya yapmak istemek! onuda yapayım, bunuda yapayım diye kendimi zorlarken en son birilerine patlıyorum.
    asabiyet! çabuk kızıyorum çabuk sönüyorum. bu huyumdanda nefret ediyorum.
    şimdi böyle yazınca kendimden soğudum valla 🙂

  2. Anonim 8 yıl ago
    Reply

    merhabalar. yazdıklarınızı her okuduğumda ilk hareket olarak aynaya bakıyorum, bunu kendim yazmadıysam, böylesine yakın bir tabloyu ortaya koyan size hayranlığım bir kez daha artıyor. böylesine doğallık görmedim daha ben kimsede. birçok yazınız resmen beni anlatıyor. birçok fikrinize katılıyorum ve iyi ki sizi takip ediyorum. bir şey söylemem gerekirse kendinizde gördüğünüz ve sanırım çok da hoşlanmadığınız bu durumlar çok normal, olması gereken bir şey bence. Esasında insanlar yavaş, ben öyle düşünüyorum. birileri,ne hadi oyalanma dediğim zaman bön bön suratıma bakıyorlar. bence siz ve sizin gibiler bu konuda kötü falan hissetmemeliyiz. Seviliyorsunuz sevgili Şebnem….

  3. Emine 8 yıl ago
    Reply

    merhabalar. yazdıklarınızı her okuduğumda ilk hareket olarak aynaya bakıyorum, bunu kendim yazmadıysam, böylesine yakın bir tabloyu ortaya koyan size hayranlığım bir kez daha artıyor. böylesine doğallık görmedim daha ben kimsede. birçok yazınız resmen beni anlatıyor. birçok fikrinize katılıyorum ve iyi ki sizi takip ediyorum. bir şey söylemem gerekirse kendinizde gördüğünüz ve sanırım çok da hoşlanmadığınız bu durumlar çok normal, olması gereken bir şey bence. Esasında insanlar yavaş, ben öyle düşünüyorum. birileri,ne hadi oyalanma dediğim zaman bön bön suratıma bakıyorlar. bence siz ve sizin gibiler bu konuda kötü falan hissetmemeliyiz. Seviliyorsunuz sevgili Şebnem….

  4. Anne Kalbim Blog 8 yıl ago
    Reply

    Benim en sevmediğim huyum sinirlendiğim zaman kolay kolay sakinleşememem. Hemen parlayan biri değilim ama asabım bozulduğu zaman normale dönmem çok uzun sürüyor. O esnada etraftakilere hiç tahammül edemiyor, kırıcı biri olup çıkıyorum. Bir de çok detaylı düşünüp insanların zihnini okumaya çalışıyorum. Neyi neden yaptıklarını, söylediklerini anlamaya, çözmeye çalışıyorum. Bulduğum neticeler de çoğu zaman doğru ve aynı zamanda içimi acıtan şeyler oluyor. Kafası her dem karışık biriyim. Düz mantıklı insanlara özeniyorum 🙂

  5. Müzeyyen 8 yıl ago
    Reply

    İnanmıyorum!!Demek ben gibi olanlarda varmış:)Şu acelececilik beni de sinir ediyor..En sevmediğim huyum diyebilirim..İş yaparken olsun, işyerimde işimi yaparken olsun çok hızlıyım::(Çevreme bakıyorum mesela benim gibi değiller.. Sinir oluyorum..Tez canlıyım.. Eşimde şikayetçi bu huyumdan.. Yemek mi yenecek hemen sofrayı şipşak hazırlar hızlı hızlı yerim ki (olmamaması gereken hızlı yemek)sonrada sofradakiler de yesin kalksın toparlayayım diye bakarım..Sanki arkamdan atlılar koşturuyor..Ama olmuyor yapamıyorum.. yavaşlayamıyorummm..Maalesef ki yapı meselesi..(Birde bir tartışma sırasında çok bıdı bıdı yapıp uzatmak:)

  6. Müzeyyen 8 yıl ago
    Reply

    Pardon unutmuşum..Bir sevmediğim huyum da benimde asabiyet..çok çabuk parlarım hemende sönmem >(uzatır da uzatırım:(bu huyumu da hiç sevmiyorum..Sonrası bin pişmanlık çünki:)

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı