Biz Cimcirik & Ben

Kuruntu kuruntu kuruntu…

Endişelerinden arınamayan ve onlarla yaşamayı öğrenen bir insanım… hayatımın en çılgın dönemlerinde bile, ki gerçekten tanıyanlar bilir – sınırım yoktu -, süper rahat görünsem de içim içimi yerdi. Irmak’ın doğumuyla beraber bunun dozu fazlasıyla arttı. Bir mekana gittiğimizde sadece tehlikelere odaklanır oldum. Korkumu çocuğuma yansıttığımın farkındayım ama ne yapayım elimde değil…
“SEN DE KORKTUN ANNE”
Ya da evdeyken, ayrı odalardayken sürekli tehlikeli bir şeyler yapıyor hissine kapılıyorum. Fakat ben eskiden de böyleydim. Evlenmeden önce de annem için endişelenirdim. Arkamdan el sallamasına bile sinir olurdum düşecek diye… Sonra Arkın için korkmaya başladım. Eski işinde her ayın 10 günü yurtdışında oluyordu ve ben uçak saatlerini takip etmekten aklımı oynatmıştım. Onun uçağı inmeden bir şeye konsantre olamıyordum. Yani bu korkularım, endişelerim yeni değil. Annem rahat bir insan ancak babam ben gibi… Herhalde bu genleri ondan aldım.
Bugün oyun oynuyorduk ve pat diye bir ses geldi yan odadan. İkimiz evde yalnızız. Korktu ve bana döndü “sen de korktun anne” dedi. Yüz ifadem nasıl olduysa artık… Yalanladım tabii hemen “yok canım dolaptan oyuncak düşmüştür” dedim. Ama odaya nasıl gittim anlatamam. E korktum ama! Neyse, gerçekten de oyuncak düşmüştü… Ben bu kadar endişeliyken, sıkıntı da peşimizi bırakmıyor. Çok düşüyor, sürekli bir ev kazası yaşıyoruz. Ben rahat olduğumda ise hiç sorun çıkmıyor. “Kaç zamandır hasta olmadı aman ne güzel” diyordum, ağzı burnu akmaya başladı tatil öncesi. Hastalığı çağırdım resmen!
“BENİ OKULA BERABER BIRAKIN”
Bunun benim son dönemlerdeki psikolojimle de çok ilgisi var… Mutsuz değilim ama sıkkınım. Tam bir karar verdim ve uygulamaya geçtim, olmadı. Şu anda koca bir belirsizlik var önümde iş konusunda. Yaş da 35. Zaten kariyer son yıllarda allak bullak oldu. Ne yapacağım bilmiyorum. Bu kararın arkasında durmam, eğer ilk aklıma gelen olmuyorsa başka bir şey yapmam lazım. Mutlaka lazım çünkü evde oturmak için programlanmamışım. Tamam kaç gündür evde hem çalışıyorum hem Irmak’la çok güzel zaman geçiriyoruz ama bu birkaç ayı bulursa ikimizin de dengesi bozulur. Kendimi tekrar “işe yaramaz” hissetmek istemiyorum. Ve bekliyorum. Beklerken de Irmak’la bol bol geziyor ve oynuyorum. Güzel zaman geçiriyoruz. Tabii çok yorgun olmadığım için çok daha hareketli oyunları tercih ediyoruz. Duvar boyuyoruz, mutfakta bir şeyler yapıyoruz, onun bebeklik videolarını izliyoruz, ev topluyoruz, Legolarla zaman geçiriyoruz, futbol ya da basketbol oynuyoruz. Her fırsatta da sokağa çıkıyoruz. Bunlar bana ilaç gibi geliyor. Ancak o her şeyin farkında. Onu okula bırakmamdan memnun ama diğer yandan da evdeki ablamız artık olmayacak diye korkuyor. Aksilik o da hasta ve kaç gündür yok”. Sanki ben eve temelli dönmüşüm ve o artık hiç gelmeyecek” gibi hissediyor ve resmen bunun endişesini yaşıyor. Bana bu gece uyumadan önce “beni okula beraber bırakın” dedi. Ne demek bu: “Anne sen de işe gitme ama o da burada olsun hep.” Sen gönlünü yorma bebeğim, kimse gitmiyor. Düzenin maddi manevi çok zorda kalmadığım sürece bozulmayacak. Aslında aklımda başka planlar vardı ama senin daha büyümen lazım… 4’e kadar okula gidersin, ben de sen okuldayken işlerimi yaparım diye düşünüyordum fakat anladım ki daha erken.
Bu arada hazır evdeyken okula da sık sık gider oldum. Irmak dersteyken izliyorum onu. Ve resmen kendimi görüyorum. Sevmediği bir derse asla katılmıyor. Sınıftan çıkmıyor ama kendi seçtiği yerde duruyor. Teslim olmuyor. Okulu sevse bile bunu asla çaktırmıyor. Teslim olmamayı şöyle anlatabilirim. Örneğin ben bir işe başladığımda, iş hattı verdiklerinde o hattı kullanmam 5-6 ayı buluyor. Çünkü telefonu da kullanırsam kendimi tamamen oraya vermiş gibi hissediyorum ve bunu yapmaktan kaçınıyorum. İşte bizim küçük zillinin yaptığı da bu aslında. Öğretmeni beni tanıdıktan sonra bunu dert etmeyi bıraktı zaten. Artık bana eski yorumları yapmıyor, o da eski endişeleri taşımıyor…
Böyle de karışık oldu bu akşam yazı… Çünkü ben karışığım bu aralar. Ortadayım. Bu tatilde nihai kararı vermem lazım. Şans dileyin lütfen…
Teşekkürler
Şebnem

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı