Biz Cimcirik & Ben

Manyak oldum ben!

Kaç çeşit anne tipi var bilmiyorum ama sanırım ben sıyıran annelerdenim. Deli, zır deli, zırzır deli, al deli, mor deli sıralamasında en çok “mor deli” yakışıyor bana. Hani delilikle aramızda bir çizgi varmış ya, ben o çizgiyi çoktan geçtiğimi düşünüyorum. Tam 29 aylık olan dünya tatlısı kızım büyüdükçe ben de aynı oranda deliriyorum. İlk günden beri takıntım “yemek konusu.” Biliyorum kızımı da, eşimi de, ailemi de, orda burda (facebook ve twitter) sürekli yemekle ilgili yazarak arkadaşlarımı da bıktırdım. Ama bu tik gibi bir şey. Mümkün değil engel olamıyorum. Yazmak beni rahatlatıyor diye de yazmayı da kesemiyorum. Ruh hastası oldum olacağım. Her zaman kilosu alt sınırda olan, taneli yemeyi reddedip ki yaşına kadar sadece çorba içen, yeni yeni taneliye geçmişken ve kilo almışken son bir haftadır ağzını kitleyen bir cadının annesiyim. Artık derdim kilo aldı almadı değil. Kilosu artık iyi. (Gerçi böyle giderse düşecek yine) Gelin görün ki besin aldı almadıya başladım bu sefer de. Rahat duramıyorum. Ruhumu huzura kavuşturamıyorum. Gerçek bir manyak oldum.

DEVRELER CAYIR CAYIR YANIYOR
Hayır, diyorum ya ruh hastasıyım ben. Bu yüzden psikolog desteği almışlığım bile var. Ama o da bir işe yaramadı. Irmak yemeğini güzel yediği zaman hayat benim için kusursuz. Ne işi takıyorum kafaya ne başka bir şeyi. Ama o aç gezmeye başladığı an dünya başıma yıkılıyor. Tamam her anne üzülüyordur ama ben başka bir şey düşünemez oluyorum. Devrelerim yanıyor resmen. Şuur da sıfırın altına düşüyor. Geçiyorum aynanın karşısına, başlıyorum kendimle konuşmaya.“Şebnem sen salak mısın? Çocuğun boyu uzun, zekası maşallah önden gidiyor, bilmediği şey, konuşmadığı kelime yok. İki dilde 20’ye kadar sayıyor, dünyanın batıdan doğuya doğru döndüğünden tutun da hangi hayvanın ne yediğine kadar tüm detaylarıyla biliyor her şeyi. Kurduğu cümleler şok geçirtiyor. Güzel, akıllı,her çevreye uyum sağlıyor. Aç kaldığında da elbet yiyor. Manyak mısın sen kadın? Daha ne istiyorsun çocuktan? Otur, şükret çocuğun sağlıklı” diye söyleniyorum. “Tamam” diyorum, “şimdi rahatladım”.

SADECE 5 DAKİKA
Beş dakika sonra hoooppp yeniden giriyorum krize. Hele ki yanımda güzel yiyen bir çocuk varsa. Yeniden dünya tersine dönmeye başlıyor. O eski rahat, eğlenceli anne gidiyor, elinde kaşık sapık gibi kızı zorlayan cadı Şebnem geliyor. Bir bakıyorum ki tehditler savuruyorum. “Yemezsen anne çok üzülür hasta olur başka anne gelir…” Ya bu 2,5 yaşında çocuğa söylenecek şey mi? Kız da benim
ısrarlarımdan bıkıyor, “başka anne istiyorum” diyor. Bunu duyunca da başlıyorum ağlamaya. “Ben ona kıyıp kimseye bırakamadım, 2.5 sene kendim baktım ama o beni istemiyor” diye. Gerçekten kendimden utanmaya başladım. Koca da yakında bırakıp kaçacak diye düşünüyorum. Hep sorardım ona “benimle neden evlendin” diye.“Güzelsin, akıllısın ama komiksin seninle birlikte eğleniyorum”derdi. Aaa o eğlenceli kadından eser yok. Yatak odamızda bile günün konusu:“Irmak ne yedi?”Arkadaşlarım da bıkmışlardır benden her ne kadar çaktırmasalar da. Kırk yılda bir gece çıktığımızda sabaha karşı alıyor beni bir hüzün “ya yarın yemezse!”. “Hah”diyorlar, “34’ünde kafayı yedi.” Şimdi acilen toparlanmam, kendime gelmem gerek.

Böyle söylüyorum ama biliyorum, birazdan evden haber gelecek “yemedi” diye. Ben yine gemileri batırıp gömüleceğim karanlığa. Klinik vaka oldum bile. Tıp fakültesinde derste anlatacakları örnek kıvamına gelmeme çok az kaldı. Allah çevremdekilere yardımcı oldun ne diyeyim… Siz de artık gün be gün ya iyileşmeme tanık olacaksınız ya da kocanın beni terketmesine, kızın gerçekten başka anne arayışına… Hep beraber göreceğiz.
Aklınıza bir şeyler geliyorsa benimle paylaşın lütfen. Ama “Şebnem yeter, bıktık” gibi laflar yerine yapıcıları tercih edin ki sizden kaçmak istemesin canım. Gördüğünüz üzere hem manyağım hem alıngan. “Evlerden uzak kadın” mı oldum ne?

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı