Yoksa 38 mi demeliyim? Şöyle olsun. 37 bitiyor, her gün biraz daha 38 olacağım. Bu gece 36 ile son gecemiz.
Ancak olay şu ki, kendimi değil 30, 25 falan hissediyorum. (Tabii bazı günler 80 hissettiğim de olmuyor değil herkes gibi!) 40’a birkaç yaş kalmış olması gerçeğini kabul edemiyorum. Bu yüzden de yoruyorum sanırım bünyeyi. Mesela yağmurdan önce ağrıyan bacağım, eskiden 3-4 saat uyku ile yaşarken şimdi 5 saatin anca yetmesi, eskiden 3 gün aç gezip 2 kilo verirken şimdi haftada bir kiloyu zor vermem, yemeklerden etkilenmem, saçımın hatta ve hatta kaşımın beyazlaması… Hepsi de bana “geç bunları canım gayet yaş aldın” diyor. (Bu arada evet 2 tane beyaz kaşım var ve sinir oluyorum!) Spor giyiniyorum, öyle yaşıyorum ancak yüzümdeki çizgiler bangır bangır haykırıyor yaşımı.
Sonra bakıyorum 25 yaşıma. O zamanki düşüncelerimden eser yok. Mesela o dönemlerde kariyer her şeyden önce gelirdi, büyük hırslarım vardı. 26 yaşında Yazı İşleri Müdürü oldum diye, kendimle gurur duyuyordum. Şimdi nasıl da hiçbir şey ifade etmiyor bunlar… Başıma kötü bir olay geldiğinde isyan ederdim. Şimdi yaşanılası varmış, hayırlısı diyorum. Bir “hayır” cevabına sinirlenmek yerine “demek ki böyle olması gerekmiş” diyorum. Karşı çıkmalarım azaldı. Hayatla kavgam azaldı. Beklentilerim normale döndü. Herkese güvenmemem gerektiğini öğrendim. Her gün bugün de sevdiklerim sağlıklı, çok şükür diye uyanmaya başladım. Kızımın bir gülümsemesinin gerçek mutluluk demek olduğunu gördüm. Aşık olduğum adamla evli olduğum için ne kadar şanslı olduğumu daha da iyi anladım. İnsanları tanıdım. Keşke bu kadar tanımasaydım ama tanıdım. Sınırlarımı belirledim. Hiçbir şeyi içimde tutmamayı, tartışmaları uzatmamayı öğrendim. Zaten maddiyatla aram çok iyi değildi ancak şimdi gerçekten hiçbir şey ifade etmediğini öğrendim. Hele ki anne olduktan sonra çok üzücü bir olayın arkasından bile “çok şükür kızım sağlıklı ya her şey hallolur” demeye başladım. Bardağa dolu tarafından bakmanın ne kadar önemli olduğunu ne yazık ki bu yaşta kabullendim. Olsun, kabullendim ya…
Yani bu geçen yıllar bu yazdıklarımı ve hatta çok çok daha fazlasını öğretti bana. İyi ki de öğretti. Son yıllarda hayatıma öyle tatlı insanlar girdi ki, iyi ki diyorum, iyi ki her anını yaşamışım bu senelerin.
O zaman hoş gel, güzel gel yeni yaş. Kızıma, ona bakan bana&kocama, aileme, sevdiklerime sağlıkla gel. Senden en büyük beklentim budur. Gerisi nasıl olsa yolunu bulur.
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
Çok güzel dile getirdiniz. Hele bir de evladin varsa daha güçlü durmak gerekiyor. Daha sabırlı ve daha ılımlı