Görmeyi o kadar çok istiyordum ki, sonunda başardık Kapadokya’ya gitmeyi. Arkın’a “ailece bir yerlere gidelim” dediğimde aklımıza ilk Kapadokya gelmişti. Ve şaka gibi ama, sanki yurt dışına gidiyormuş gibi, uygun uçak bileti arar gibi Ocak ayında konuşmuştuk otelle. Rezervasyon yapmıştık. Biz, arkadaşım Nur ve oğlu…
Çok önceden plan yapmayı sevmeyen ben, yola çıktığımızda derin bir nefes aldım. “Nihayet” o gün gelmişti işte. Biz arabayla gitmeyi tercih ettik. Uçaktan sonra da araç kiralamak zorunda olduğumuzu bildiğimiz için “kaç şoförüz, dinlene dinlene gideriz” dedik, çıktık yola. Molalarla (1.5 saat kadar) beraber yaklaşık 8 saat sürdü. Otelimiz, Ortahisar Kalesi manzaralı Hezen Cave Hotel idi. (Butik oteller klasmanında dünyanın 16’ncısı seçilmiş Tripadvisor’da.)
Akşam üstü vardığımızda, dedik daha erken, mutlaka bir şey yapalım. Bize Gökhan Bey “Sunset”e gitmemizi önerdi. Güneşin batışını izlemek için. Üstümüzü değiştirip fırladık. O ne harika manzara. Zaten yüzlerce araba, binlerce insan vardı. Oturduk manzara karşısına, tadını çıkarttık. Yemek için ne yapsak ne etsek derken, otelde kalmaya karar verdik. E yorulmuştuk yolda. (Güneşin batışını hızlı çekimde kaydetti Arkın, Instagram hesabımda var. Mutlaka bakın derim.)
Ertesi gün de Gökhan Bey ile beraber plan yaptık. Çıkarttı haritayı, nereleri görmemiz gerektiğini işaretledi. Kaymaklı, Derinkuyu, Ihlara Vadisi, Ürgüp, Göreme, Soğanlı, Avanos…
Yeraltı şehirlerini hem merak ediyordum hem de açıkçası yerin o kadar altında olmak beni geriyordu. Ama gittik. Baktık ki çok kuyruk var, çok zaman kaybedeceğiz, sonra gelmek üzere Ihlara Vadisi’ne doğru (otele yaklaşık 90 km uzaklıkta) yola çıktık. Arkın yolda Gaziemir Yeraltı Şehri’ni görünce durdu. İyi ki de durmuş, sadece 2 kat aşağı indik, gezdik, gördük. Açıkçası çok da etkilendim. Burayı gördükten sonra Derinkuyu’ya sonra uğramaktan vazgeçtik. Tabii ki farklıdır ancak dediğim gibi çok gerilecektik. Metroda bile zorlanan ben ve Derinkuyu…
Sonunda vardık Ihlara’ya… Yaklaşık 350 basamak aşağı iniyor, dolaşıyor sonra ya geri çıkıyorsunuz ya da bizim gibi sonuna kadar yürüyüp ilerideki köyden çıkıyorsunuz. Ortalama 3 saat sürdü. Melendiz Nehri’nin kenarından dere tepe dümdüz yürüdük. Irmak’ın performansına hayran kaldım. Çıtı çıkmadı. Ben de bir tek su yılanı önümden nehre atlayınca çığlık attım o kadar. 🙂 E o da olsun ama… Kaplumbağa gördük, çıkabildiğimiz kiliselere çıktık, baktık, Irmak’a anlattık. Kayaların arasındaki pencereler yine geçmişe götürdü beni. Nasıldı o zaman oralar? Ne yapıyorlardı? Sohbet muhabbet tam yol bitiyor diyorduk ki, önümüze kocaman bir kaya çıktı. Diğerlerini atlamıştık ama onu geçmek imkansızdı. Karşı kıyıda bir görevli gördük, sorduk bağırarak. Meğer bir köprü varmış ama zarar görmüş. Ya nehirden geçecektik ya da devrilen ağaçtan. Arkın daldı suya, kucakları Irmak’ı, geçirdi. Tamam da… Buz gibi suya girip bütün gün ıslak ayakkabılarla gezmeyi göze almamız mümkün değildi. Biz de Nur ile devrilen ağacın üstünden, yavaş yavaş geçtik. Ardından da köye ulaştık.
Araba ileride kalmıştık. Köyden bir araç bizi arabamıza ulaştırdı. Normalde turla gidildiğinde işte böyle yürüyüş olmuyormuş. Ki kalabalıkta herkese hakim olarak bunu yapmak mümkün değil. Ancak bacaklarım kollarım atlarken, otların arasından geçerken çizilse de denemeye değer! Bir de sanırım ısırgan otuna değdik, epey kaşındık. Tabii Arkın’ın ayakları ıslak olduğu için otele dönmemiz gerekiyordu bir yere uğramadan. Üstümüzü başımızı değiştirip tozdan kurtulduk ve doğru Göreme’ye gittik. Öyle güzel ki… Zaten gittiğimiz yerleri tek tek yazmam mümkün değil.
Şöyle sıralayayım.
Mutlaka görülmesi gereken yerler
- Yeraltı şehirleri (Benim gibi çok inemiyorsanız Gaziemir ideal)
- Göreme Açık Hava Müzesi… Ah o harika anları yazmak mümkün değil. Peribacaları, insanı büyülüyor.
- Zelve
- Avanos
- Uçhisar
- Arada çıkabildiğiniz bütün tepeler (Manzara inanılmaz)
- Ortahisar Kalesi (Manzaramız oydu ancak tırmanmadık, ona fırsat kalmadı.)
- Çanakçı Galip ve Saç Müzesi… Çanakçı Galip’te Mustafa Bey çömlek yaparken canlı yayın video çektim Facebook sayfası için. İzlemediyseniz, ona da bakın. Çamurlar Kızılırmak kenarından çıkartılıyormuş. Saç Müzesi de gerçekten çok ilginç. Hikayesi için en iyi adres –> Google.
Yukarıdakilerin hepsini tek tek yazmıyorum. En iyisi Google’dan baksanız. Bir şey yazar, diğerini unutursam eksik bilgi olmasın.
Kiliseler, freskler, o eski düzen, Peribacaları’nın içinde kurulan yaşam. Hayran kalmamak mümkün değil. Biz böyle söylüyoruz ancak bir yandan da yakın zaman önce yazılan “Seni seviyorum” yazıları olmasa. İnsan neden Peribacalarına yazma gereği duyar? Zaten bir kısmına yaklaşmak da yasaktı. Girişlerine de kapı konmuştu.
Bu bahsettiğim alanda ilerlerken zaten her yer hayranlık uyandırıcı. Sağda bir manzara varken hop soldaki vadiye kayıyor gözünüz. Yani fotoğraf çekmeye yetişmek mümkün değil. Ben de bıraktım bir ara, hafızama kazımak istedim.
Eğer yakın zamanda gitmek istiyorsanız, birkaç bilgi vereyim.
- Gündüz sıcak ancak gece serin. Tipik kara iklimi. Yanınızda kalın şeyler olsun mutlaka. Akşamları polarlar yetişti bizim imdadımıza.
- Bol yedek kıyafet alın. Ya sırt çantanıza koyun ya bagaja. Sadece çocuk için değil, sizin için de. Mesela bir kiliseye girdik, merdivenleri öyle dikti ki oturarak indik. Taytım oldu bembeyaz. Ayakkabılar da öyle keza. Bol yedekli gidin.
- Kıyafetleriniz rahat olsun. Spor ayakkabıdan başka bir şey götürmeyi düşünmeyin. Şıklık geri planda kalsın.
- Mutlaka size bölgeyi anlatacak birinden öneriler alın. Hatta bizim gibi harita ile çıkın yola. Yoksa nereden başlayacağımızı bilemezdik.
- Kalabalık zamanda gidecekseniz seçtiğiniz restoranlara önceden rezervasyon yapın Ürgüp’teki Han Çırağan’da iki gece yer bulamadık, pazartesi akşamı yedik. Bir akşam da Göreme’de Şaziye’deydik.
- Bol yürüyüş yapacaksanız yanınıza su, atıştıracak bir şeyler alın. Evet gözlemeciler var, kafeler var Göreme Açık Hava Müzesi’nde ancak Ihlara Vadisi’nde Irmak acıktı mesela. İyi ki kurabiye vardı yanımızda. Ve de bol su…
- Yine yürüyüş yapacaksanız kısa şeyler giymeyin, sonra bizim gibi bacaklarınız çizilir. Irmak başta söyleniyordu üzerinde pantolon olduğu için, bizdeki yaraları görünce haline sevindi.
- Kaba tabirle lahana gibi giyinmek en doğrusu. Gölgede serin, güneş varken sıcaktı. Biz de kat kat giyindik.
- Araçla gidecekseniz 4 gün ayırın. Biz 2 Mayıs’ı da kattık tatile. Yoksa aklımızdaki her yere gidemezdik.
- Müze Kartınız yoksa çıkartın. Çoğu yere kartla giriliyor. Biz Efes’e gittiğimizde çıkartmıştım (50 TL). İyi ki yapmışım. 🙂
- Tabii ki şalvar almadan dönmedim. (30 TL) Siz de bakın bir mağazalara. Bir de kahve için çömlek ve kase dışında, mum aldım Avanos’tan. El yapımı her şeye saygım sonsuz.
- Asmalı Konak’ı gezemedim çünkü her seferinde çok kalabalıktı. Şimdi benim dışımdaki dört kişiyi de sıkmamak için uzaktan bakmakla yetindim. 🙂 Şaka gibi ama izlediğim ilk ve son dizi kendisi.
- Çok fotoğraf çekince telefonun şarjı hemen bitiyor, yanınıza yedek şarj alın…
Ve bir güzel haber. İlk başta da yazdığım gibi biz çok önceden rezervasyon yaptık. Otele gittiğimizde konuştum. Dedim “ben şimdi yazacağım, o zaman indirim isterim okuyanlara, takip edenlere.” Yüzde 20 indirim sözünü aldım Gökhan Bey’den. Hezen Cave Hotel düşünürseniz, mutlaka adımı verin. Anlatılmaz, yaşanır bir otel. Odaya hayran kaldım! Keza Ortahisar Kalesi manzarasına da… Otele dönerken normalde insanın aklı dışarıda kalır ya, işte hiç de öyle olmuyor. Gece ışıl ışıl kale manzarasında oturuyorduk. Giderseniz bana da fotoğraf gönderin ama.
Şimdi gözümü diktim yeni yerlere. Önümüzde 3 günlük 19 Mayıs tatili var. Ne yapsak acaba? Tüm önerilere açığım.
Bir de tüm fotoğrafları buraya koyamadım. Instagram hesabımdan bol bol paylaşmıştım. Oradan bakabilirsiniz. Fotoğraflara gelen yorumlar arasında da bilgilendirici metinler var. Hatta #seboyla1dakika bile çektik. 🙂
İşte bazı fotoğraflar da burada…
19 Mayıs’ta Mudurnu-Göynük-Taraklı civarına gitmeyi düşünüyorum. Tavsiye ediyorum.
Balona binmemişsiniz çok eksik kalmışsınız çooook 😃