Arabadan sarkan havlu ve bikiniler, çocuk çadırı, salda Özlem ile muhabbet eden Irmak, çadır önünde keyif yapan Gülay, Çanakkale Boğazı… Şahane bir yerdeyiz. Kimseler bozmasın burayı…
Mümkünse, yakınsanız, uğramadan geçmeyin. Lapseki’ye bağlı Kangırlı’dayız. Günü birlik geldik. Şahane bir köy kahvesi var. Mangal bile yapıyoruz… Çanakkale’ye 18 km uzak sadece.
Kumda oynanmıyor fakat deniz çok güzel. Hafif soğuk da mis gibi… Neyse, siz bir uğrayın… Akşam yemeğinden sonra dönüyoruz.Arada özlemek iyidir demiştim de keşke Arkın da burada olsaydı…
Beni tanıyanlar çok iyi bilirler ki, uçakla aram iyi değildir. Binerim, ama nasıl bindiğimi siz bir de bana sorun. Birden gelen korku, yıllarca uzak...
Eğitime bakış açımı, verdiğim önemi hepinizi biliyorsunuz. Çok eskiden beri takip edenler, blogumu okuyanlar beraber büyüttük çocukları. Birbirimizin deneyimlerinden faydalandık. Şu bir gerçek ki...
Bu o kadar soruluyor ki, ben de böyle yazarak anlatmak istedim. Zaman ayırıp okursanız çok sevinirim. Benim için değil, çocuğunuz – çocuklarınız için. Yine...
Nasıl anlatsam, nereden başlasam… Hangi birine dönsem. Bu nedene artık bu şekilde cevap vermek istedim. Sizin için de daha kolay olur. Artık düzenli olarak...
Komik yazmaya alışkınım , böylesine değil… Ben yazarken gülerdim, siz okurken. Yeniden eskisi gibi olacak. Ama şimdilik içimden de başkası gelmiyor. Az önce koltukta...