Biz Cimcirik & Ben

Orlando Disney World Magic Kingdom gezimiz

Belki de çocukların değil, anne babaların hayali Disney World, ya da işte Paris’teki EuroDisney. Geçen sene sorsalar, 2016 yazında Orlando’ya gideceğimiz aklıma gelmezdi. Kayınbiraderim Amerika’da yaşamasa, yaşadıkları yer Orlando’ya yakın olmasa bizim de zordu her açıdan. Denk geldi, gittik. Ve işte en sonunda yazabiliyorum. “Çocukla Orlando – Disney World” nasıl oluyor diye. Çocukla diyorum, çünkü çocuksuz gelen de çoktu. Biz Atlanta’da kalıyorduk. Araba ile gittik, 7 saat sürdü. Çok durduk, otobandaki trafik kazası nedeniyle de uzadı süre. Çarşamba sabah yola çıktık, akşama doğru oradaydık. O gün bir yere gitmedik. Çünkü zaten bir parka girdiğinizde tüm gün gidiyor. Altı farklı tema park var Disney World’de.

Magic Kingdom, Animal Kingdom, Disney’s Hollywood Studios, Epcot ve iki de su parkı bulunuyor. Biz sadece iki tam gün kalacağımız için Magic Kingdom’ı seçtik. İkinci günü de bu parklara dahil olmayan Legoland’e ayırdık. Buradaki dünyadaki ikinci en büyük Legoland imiş.

Magic Kindgom’ı seçmemizin bir nedeni, tüm kahramanların orada olması. Hollywood Studios’da benim aklım kaldı ancak daha çok 14 yaş üstü için eğlenceliymiş. Bizim çocuklar 10, 6.5 ve 6 yaşındaydı.  Magic Kingdom’a giriş, kişi başı 124 Dolar. 10 yaş ve altı için ise 118 dolar. Bir kez ücret ödüyorsunuz, daha sonra hiçbir oyuncak – eğlence için ödeme yapmıyorsunuz. Tabii önceden turlar ayarlanırsa, indirimler araştırılırsa farklı kampanyalar da oluyormuş. Sabah 10 gibi oradaydık, gece 23.00’da kapanınca çıktık. Hava çok sıcaktı, 40-42 derece arasındaydı. Sürekli başımızdan aşağı su boşalttık.

Yolda giderken trafik tabelaları dahil her şey Mickey Mouse temalıydı. Çok büyük bir otopark var. Park edip, daha sonra minik trenvari bir otobüse biniyorsunuz, bu sizi tren istasyonuna götürüyor. Ardından da hangi parka gideceksiniz onun trenine biniyorsunuz. Tren boyunca tema park anlatılıyor. Trenden inip de içeri ilk girdiğimiz an benim gözümden bir damla yaş aktı: Çocukluk hayalimi gerçekleştiriyordum. Çocuğumu çocukluk hayalime getirmiştim. Bir yanda yanımızdan geçen Mickey’ler, diğer yanda karşımdaki kocaman şato, diğer bir tarafta birbirinden keyifli görünen parklar…  Şansımıza, biz girdik ve şatonun bahçesinde şok başladı. Mickey, Donuld Duck derken Olaf, Elsa ve Anna geldi. Bizim kızlar çıldırdı tabii… Haliyle ben de! Ardından gezmeye başladık. Büyük bir lunapark gibi düşünün. Ama yolda yürürken masal kahramanlarını  gördüğünüz bir lunapark. Rollercoaster’lar, su kaydırakları, arabalar, tüneller, her bir ülkenin geleneksel danslarının, binalarının olduğu, içinde gondol ile gezdiğiniz harika bir küçük dünya, 3 boyutlu sinemalar (iki kızla girdim), 3 saatte bir düzenlenen havai fişek gösterileri, altı karıncalar, uzay temalı parklar… Peter Pan şatosu, Toy Story kahramanları… Kesin yazmayı unuttuğum onlarca şey daha. Irmak kaanlıktan hoşlanmadığı için hepsine birlikte giremedik. Girdiğim birçok yerde, bindiğim rollercoaster’larda da fotoğraf çekemedim haliyle. Hani bazen “gördüklerim bana kalsın” denir ya, aynen öyle oldu istemeden.

 

Şato için önceden rezervasyon yapmak gerekiyor. Çünkü kız çocuklarına makyaj yapılıyor, masallardaki her bir prenses ile tanışıyorlar, kostümler giyiyorlar. Bizim kızlar girmek istemediler. Ben yanıma ne olur ne olmaz kostüm almıştım, orada isterlerse satın almak zorunda kalmayalım diye. Ancak giymediler. İyi ki de giymediler, o sıcakta kostümle gezmeleri zor olurdu. Bir yandan da girselerdi ben de keyif alacaktım, çok merak ediyorum. Aklım kaldı.

Her bir oyuncak-oyun için sıra bekledik. En az 30 dakika süren kuyruklar bile keyifliydi. Zaten kuyruklarda genelde güneş altında durulmuyordu, güzel planlanmıştı, kapalı yerlerde ilerliyordu sıra. Kimse kimsenin önüne geçmiyordu. Hamle bile yapmıyordu. (Ki buna şaşırdım işte!)

Birçok mağaza da vardı Disney temalı. Ona da girmek istemedi çocuklar. Ben arada çocukları babalara emanet edip girdim dolaştım. Mağazaların yanı sıra tabii ki sıra sıra restoranlar vardı. Tabii “daha çok oyuncaa binmeliyim telaşıyla” herkes hızlı hızlı yiyip kalkıyordu. Keza biz de aynısını yaptık. Bir ara “ben bir kahve içmeliyim” diye yalvardım da 10 dakika oturduk. 🙂

En çok hoşuma giden, çocukların gözlerinin içindeki mutluluk oldu. Yorgunlardı, çok yorgunlardı fakat bir o kadar da mutlulardı. İyi ki puset kiralanabiliyordu. Biz kızlar için iki kişilik puset kiraladık. Sanırım o da tüm gün için 30 dolar civarındaydı. O olmasa, yürümeleri zor olurdu. Biz bile bittik.

 

Ne yaptığımızdan ziyade gelelim tavsiyelere…

  • Yanımıza meyve almadığımız için pişman oldum. Arada meyve ve bisküvi ile de bir şeyler atıştırabilirdik.
  • Mutlaka ama mutlak yedek kıyafet alın. Çocuklara 3 kendimize 2 adet tişört aldık. Hepsini de kullandık.
  • Su almanıza gerek yok. Çünkü su ücretsiz. Zaten su içebileceğiniz birçok çeşme de var. Hatta buz gibi su dahil var…
  • Walt Disney World Resort dünyanın en büyük eğlence kompleksi. Ancak toplu taşıma ile ulaşmak imkansız. Araba kiralamak şart.
  • Yakınlardaki otellerde kalırsanız, ücretsiz ulaşım sağlanıyor. Biz daha uzakta bir apart otelde kaldık. Bizim ev benzeri, iki o da bir salondu. Fiyatı da diğerlerine göre uygundu.
  • Magic Kingdom’da ücretsiz internet vardı. Diğerlerini bilmiyorum.
  • Giderseniz mutlaka kapanışa kadar kalın. Saat 21.30’daki havai fişek gösterisi gerçekten şahaneydi. Zaten parkın ışıkları da kapanıyor, on binlerce insan izliyor.
  • Çıkışta evet çok kuyruk oluyor fakat sıra hızlı ilerliyor.
  • Scooter almayın yanınıza. Herhangi bir alete binmeden önce pusetleri park ediyorsunuz. Kimsenin aldığı yok ancak sccoter ile zor olur. Zaten o kadar kalabalık ki o kadar insanın arasında scooter’a binmek de çok zor olur.
  • Yazın gidecekseniz, şapka ve güneş kremi olsun yanınızda…
  • Bir daha gidersem mesela, buraya girmeden diğerlerini tercih ederim diye düşünüyorum. Tabii burada kararı anne babalar değil çocuklar verdiği için bir şey söylemem doğru olmaz.

Legoland’i ise buradan okuyabilirsiniz… 

 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı