Ben aslında avukat olmak istemiştim. Son dakikada vazgeçtim, İşletme okudum, gazeteci oldum. İyi ki olmuşum evet de şu sıralar “keşke psikoloji okusaymışım” diyorum.
Çok isterdim bana her gelen soruya cevap vermeyi. Ama vermemeliyim. Uzman değilim. Bu nedenle “Lütfen bunu bir uzmana sorun, bana değil” dediğimde küsmeyin bana…
Sadece, yaşadıklarımdan yola çıkarak söyleyebileceğim bir tavsiyem var: PAYLAŞIN… Yaşadıklarınızı paylaşın…
14 ay, hiçbir sorun olmamasına rağmen, hamile kalamadım. Kimseden saklamadım. Hep paylaştım. Ben anlattıkça “bana da oldu” dediler. Kimse ben söylemeden anlatmadı. Ama onlar anlatınca rahatladım.
Ardından hamile kaldım, ikiz gebelik, 10 gün sonra düşük yaptım. Saklamadım. Paylaştım. Yine ben anlatınca “bana da oldu” dediler. Baştan söyleselerdi ya! O sıradaki psikolojiyle insan sadece kendi başına geliyor sanıyor çünkü…
Severek çalıştığım derdi kapandı, paylaştım. Başkaları gibi “ayrıldım” demedim.
Zor bir lohusalık geçirdim, yazdım, yazıyorum…
Bazen çok zorlandım. Kötü anne olduğumu düşündüm. Beceremediğimi düşündüm. Hiçbirini de saklamadım. Anlattım. Yazdım. Söyledim. Herkesin aynı yoldan geçtiğini duyunca rahatladım.
Bezi bırakma dönemi sorun oldu, paylaştım. Çok sordum. Çok öneri aldım. Sora sora buldum çözümleri…
Lohusalıktan sonra da çok kavga ettiğimiz dönemler oldu. Onları da yazdım. Sonra bana gelen “Bana da aynısı oluyor, bir tek biz kavga etmiyoruz demek ki eşimle” mesajları, doğru bir şey yaptığımı gösteriyor. (Hatta bu yazı belki size yardımcı olur… Çok severek dinlediğim bir seminerdi.)
Psikologa gitmeye başladım. Hemen yazdım. Çünkü hâlâ bunu saklayanlar var. Hâlâ böyle düşünenler var. Hayır, psikolog ayıp değil. Hatta keşke herkes gidebilse… O kadar iyi geliyor ki… Bazen tokat gibi çarpıyor bazı şeyler. O gün zor geçse de, sonrası harika oluyor…
Olduğu gibi yazmak lazım bazen her şeyi. Arkadaşlara, olduğu gibi anlatmak.
Belki herkes, evliliğin ilk 6 ayının zor olduğunu paylaşsa, doğum sonra karı koca ilişkisinin sallandığını anlatsa, o zaman farklı olmaz mıydı her şey?
Blogger arkadaşlarım var böyle yazan. Olduğu gibi. Ama blog yazarı olmanıza gerek yok paylaşmak için. Konuşun. Biri hamile kalamıyorum dediğinde, siz de anlatın hikayenizi. Lohusalıktan konu açıldığında, zor geçtiyse siz de anlatın.
Mesela, bu yukarıdaki fotoğraf düşük yaptıktan 2 gün sonra çekildi. bir Cumartesi olmuştu. Pazartesi işe gidecek durumda değildim. Keza Arkın da… İzin alıp Anadolu Kavağı’na gitmiştik. Nasıl mutsuz görünüyorum… Ama paylaşmıştım. Çünkü…. Biliyordum başkalarına iyi geleceğini.
Hani hep güzel şeyleri anlatıyoruz ya birbirimize (Gerçi onda da nazar korkusu nedeniyle açık değil kimse. “Gözü olanın…” diye geçmiyor mu insanın içinden?), işte iyiler de paylaşılmalı, kötüler de… Tabii ki can yakıcı yorumlar geliyor, ancak genel tabloya bakın siz. Onları dikkate almayın. Ben öğrendim mesela, artık hiçbiri canımı acıtmıyor…
Ya sen ne içten ne dürüst bi annesin. Gece gece beni de ağlattın hem de en keyifli en mutlu halinde hem gözümden yaşlar süzüldü hem de mutluluğumla gülümsemeye devam ettim. Her yazın bu kadar mı doğalcı yapıcı açıklayıcı olur. Kısa süredir takip ediyorum ama tutkunun oldum desem yeridir. Çok öpüyorum çoookk uzaklardan hem de. Minik güzelliğinlr mutlu bi hayat versin sana Rabbim.
kızımın kemoterapi nedeniyle saçları dökülüyor tutam nasıl bir duygu anlatamam anlatsamda anlayamaz yaşamayan saçının teline zarar gelmesin diye uğraştığın yavrunun yaşam mücadelesini iZlemek zor…
Burcumuz aynı, geçmiş ideallerimiz, mezun olduğumuz bölüm ve psikolojiye olan ilgimiz aynı..yaşadıklarımız nerdeyse aynı..acaba aynı kişi miyiz diye düşünüyorum 😀 Paylaşımlarınız için teşekkür ederim..hepsinde aynam oluyorsunuz..
En azından ruh ikizi olduğumuz kesin 🙂 Sizi yeni takip etmeye başladım..iyi ki başlamışım..paylaşacak çok şeyimiz olacak..8 yaşında oğlum, 10 aylık kızım var..oğlumda yaptığım hataları düzeltmeye ve tekrarlamamaya çalışıyorum..sizin de katkınız olacak görüyorum..teşekkürler
Aylarca uğraşıp çok zor hamile kalanlardanım bende, hamileliğim çok kolay geçti ama sonrası tam bir kabus hala bitmeyen bir kabus. 37 haftalıkken gittiğim doktor kontrolünde bebeğin kalp atışlarında zayıflama var diye acil sezeryana aldılar, 20 dk doğum yaptım meğer bebeğim anne karnında kakasunı yapmış doğdupu andada onu ciğerlerine çekti, ciğerleri tamamen ölü duruma geldi, günlerce yapay akciğere bağlı yaşadı, 35 günlük yoğun bakımdan sonra çok şükür iyileşti dedik. Ama sonra geçmeyen sarılığı başladı, karaciğer değerleri kötüleşti, safra kanalında kisk olduğu anlaşıldı 2 aylıkken ameliyat oldu, beyin atardamarında tıkanıklık oluştu, kalp damarında hipertansiyon oluştu. Şu an 100 günlük ve biz hala bu hastalıklarıyla mücadele ediyoruz. Her üstünü değiştirdiğimde ameliyat yaralarını gördüğümde içimden koca bir parça kopuyor. Herkes sabret geçecwk iyileşecwk diyor ama o yoğun bakım kapısında yaşadığım lohusalığımı her an oğlum ölecekmi acaba diye korktuğum anların telafisini kim yapacak.
Aman avukatlık zor meslek iyiki olmamışsınız,deneyim konuşuyor. Çiçeği burnunda bi lohusayı da ağlattınız.. (Hala ne demekse bilemediğim bi sıfat verildi elime) iyiki varsınız şebnem hanım.
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
Eğitime bakış açımı, verdiğim önemi hepinizi biliyorsunuz. Çok eskiden beri takip edenler, blogumu okuyanlar beraber büyüttük çocukları. Birbirimizin deneyimlerinden faydalandık. Şu bir gerçek ki...
Bu o kadar soruluyor ki, ben de böyle yazarak anlatmak istedim. Zaman ayırıp okursanız çok sevinirim. Benim için değil, çocuğunuz – çocuklarınız için. Yine...
Komik yazmaya alışkınım , böylesine değil… Ben yazarken gülerdim, siz okurken. Yeniden eskisi gibi olacak. Ama şimdilik içimden de başkası gelmiyor. Az önce koltukta...
Ya sen ne içten ne dürüst bi annesin. Gece gece beni de ağlattın hem de en keyifli en mutlu halinde hem gözümden yaşlar süzüldü hem de mutluluğumla gülümsemeye devam ettim. Her yazın bu kadar mı doğalcı yapıcı açıklayıcı olur. Kısa süredir takip ediyorum ama tutkunun oldum desem yeridir. Çok öpüyorum çoookk uzaklardan hem de. Minik güzelliğinlr mutlu bi hayat versin sana Rabbim.
Cok tesekkurler… Hepimiz mutlu olalım…
kızımın kemoterapi nedeniyle saçları dökülüyor tutam nasıl bir duygu anlatamam anlatsamda anlayamaz yaşamayan saçının teline zarar gelmesin diye uğraştığın yavrunun yaşam mücadelesini iZlemek zor…
Merhaba… Çok geçmiş olsun… Geçecek… Size eğlenceli bere göndermemi ister misiniz?
Burcumuz aynı, geçmiş ideallerimiz, mezun olduğumuz bölüm ve psikolojiye olan ilgimiz aynı..yaşadıklarımız nerdeyse aynı..acaba aynı kişi miyiz diye düşünüyorum 😀 Paylaşımlarınız için teşekkür ederim..hepsinde aynam oluyorsunuz..
Acaba aynı mıyız ki?
En azından ruh ikizi olduğumuz kesin 🙂 Sizi yeni takip etmeye başladım..iyi ki başlamışım..paylaşacak çok şeyimiz olacak..8 yaşında oğlum, 10 aylık kızım var..oğlumda yaptığım hataları düzeltmeye ve tekrarlamamaya çalışıyorum..sizin de katkınız olacak görüyorum..teşekkürler
Aylarca uğraşıp çok zor hamile kalanlardanım bende, hamileliğim çok kolay geçti ama sonrası tam bir kabus hala bitmeyen bir kabus. 37 haftalıkken gittiğim doktor kontrolünde bebeğin kalp atışlarında zayıflama var diye acil sezeryana aldılar, 20 dk doğum yaptım meğer bebeğim anne karnında kakasunı yapmış doğdupu andada onu ciğerlerine çekti, ciğerleri tamamen ölü duruma geldi, günlerce yapay akciğere bağlı yaşadı, 35 günlük yoğun bakımdan sonra çok şükür iyileşti dedik. Ama sonra geçmeyen sarılığı başladı, karaciğer değerleri kötüleşti, safra kanalında kisk olduğu anlaşıldı 2 aylıkken ameliyat oldu, beyin atardamarında tıkanıklık oluştu, kalp damarında hipertansiyon oluştu. Şu an 100 günlük ve biz hala bu hastalıklarıyla mücadele ediyoruz. Her üstünü değiştirdiğimde ameliyat yaralarını gördüğümde içimden koca bir parça kopuyor. Herkes sabret geçecwk iyileşecwk diyor ama o yoğun bakım kapısında yaşadığım lohusalığımı her an oğlum ölecekmi acaba diye korktuğum anların telafisini kim yapacak.
Aman avukatlık zor meslek iyiki olmamışsınız,deneyim konuşuyor. Çiçeği burnunda bi lohusayı da ağlattınız.. (Hala ne demekse bilemediğim bi sıfat verildi elime) iyiki varsınız şebnem hanım.
Çok hoşsunuz:) paylaştıkça normalleşiyor insan, gayet insani bir hal olduğunu anlıyor başkalarından da duyunca