Biliyor musunuz, eskiden sizin etkilerinize inanmıyordum. Sonra bir baktım her seferinde gerim gerim geriliyorum.
Yazmışım zaten daha önce. Tam da buraya… Ankara ziyareti eğlenceli fakat biraz da gergindi. Hafif çapta dayak yemiş gibi döndüm. Döndük, karı koca evde çok fena gerildik. Telefonumun ekranı bugün çamaşır makinesi birden kurutmaya geçince havada 5 takla atarak yere düştü, yakalayamadım, paramparça oldu, durduk yere deli bir masraf çıktı. Daha bu sabah yana 2 bardak bir tabak kırdım. Mail adresimin şifresini değiştirmiştim, hatırlamadım ve son dakikada kurtardım. Altın küpem Irmak’ın saçlarına takılıp fırladı, arkasını buldum, kendisi hâlâ yok. Sosyal medyada herkes birbirini yanlış anlıyor. Facebook sayfamda bir şey yazıyorum, özelden hakaret geliyor. Sonra Irmak her şeye ağlamaya başladı. İş desen, hiç anlatmayayım.
Ne oluyor yahu? Ben size inanmak istemiyorum aslında ama sanırım fazla etkiliyorsunuz hayatları.
Şimdi durup derin nefes alacağım. 10’a kadar sayacağım. 100’e kadar saysam da olur. 1000 de olur… Yeter ki sakinleşeyim…
Sonra da farklı algılamaya çalışacağım her şeyi. Yazmıştım hani, psikolog görüşmelerine başladım diye. Ne çıktı biliyor musun retro, sürekli kendimle kavga ediyormuşum. Bir yanım sakin ol bekle derken, diğer yanım sürekli onu harekete geçiriyormuş. Her şeyin sorumlusu kendimmiş gibi hissediyormuşum. Güçlü durmaya çalıştığım için üzüntülerim birikmiş birikmiş, hoooop kaygı olarak geri dönmüş. Geceleri uyuyamıyorum, 5 dakika kendimi rahat bırakmıyorum ya hani, işte bunların hepsi sürekli beynimdeki kavgadanmış. Yaptığım hesap kitaptanmış. Öyle yormuşum ki beynimi, karmakarışık olmuş. En basit kavgam dün yazdığım gibi işte. Bir yanım “iyi eğitim aldın, evde oturmak için mi” derken diğer yanım “ne var yani, ayıp mı” diyor. Kendimi sürekli bir şey yapmak zorunda hissediyorum. Daha almam gereken çok yol var sanırım. Alacağım. Yapacağım. İlk adımı attım ya gerisi de gelecek, inanıyorum…
İkizler olduğum için mi bu derece etki altına giriyorum acaba? Burç değiştirme hakkım var mı? Ama canım retro, canım dolunay. Bir gidin. Valla. Geri geldiğinizde bu kadar çok etkilemeyin. Bütün dengeler şaşmış durumda. Herkes mutsuz zaten onca şey yüzünden. Kimsenin hayatı kolay değil. Birbirimizi anlayamaz olduk. Her kelimeden başka anlam çıkarmaya başladık. Empatiden uzaklaştık. Kavga eder olduk. Böyle olmasın artık. Artık iyi etkilerle dönün. Bir kere de “yaşasın retro, yaşasın dolunay” diyelim. Lütfen. Kırılmasın artık kimse.
Bak yazmayacağım demiştim, öyle zorladınız ki tutamadım yine kendimi! Bir sorayım dedim başka etkilenen var mı diye…
Beni tanıyanlar çok iyi bilirler ki, uçakla aram iyi değildir. Binerim, ama nasıl bindiğimi siz bir de bana sorun. Birden gelen korku, yıllarca uzak...
Eğitime bakış açımı, verdiğim önemi hepinizi biliyorsunuz. Çok eskiden beri takip edenler, blogumu okuyanlar beraber büyüttük çocukları. Birbirimizin deneyimlerinden faydalandık. Şu bir gerçek ki...
Bu o kadar soruluyor ki, ben de böyle yazarak anlatmak istedim. Zaman ayırıp okursanız çok sevinirim. Benim için değil, çocuğunuz – çocuklarınız için. Yine...
Nasıl anlatsam, nereden başlasam… Hangi birine dönsem. Bu nedene artık bu şekilde cevap vermek istedim. Sizin için de daha kolay olur. Artık düzenli olarak...
Komik yazmaya alışkınım , böylesine değil… Ben yazarken gülerdim, siz okurken. Yeniden eskisi gibi olacak. Ama şimdilik içimden de başkası gelmiyor. Az önce koltukta...