Biz Cimcirik & Ben

Sabahları bizim ev!

Sabahları Irmak’ı erken saatte bir işim yoksa, ben bırakıyorum okula. Sabah 08.30’da uyandırıyorum, hazırlanıyoruz ve çıkıyoruz. Panik olmadan, acele etmeden… Ancak eğer Arkın bırakacaksa, hele hele hepimiz aynı anda evden çıkacaksak, işte o zaman tam bir kaos yaşanıyor.

Saatler 7.30’da çalıyor. Arkın’ın en geç 8’de evden çıkması gerek. Yarım saat var aslında evet ama o yarım saat nedense hep 5 dakikaya sığıyor.

Önce Irmak’ı uyandırma çabalarım… Öperek deniyorm, yok. Müzik açıyorum, olmuyor. Perdeyi açıyorum, kızıyor. “Dur Arkın, Irmak uyurken ben okula giyeceği kıyafetleri hazırlayayım da çocuk biraz daha dinlensin” dememle yataktan fırlıyor. Kendi seçecek ya :)))

Tıpkı evimiz gibi minik olan bir ebeveyn banyomuz olsa da, herkesin gözü diğerinde. Kim ona, kim diğerine gidecek tartışması,  Arkın’ın oyalanması ve son 5 dakika “geç kalıyoruz, hadi çabuk” nidaları, Irmak’ın “bana hadi dedin, kumbarama 1 TL atmalısın baba” diye yapıştırdığı cevaplar, “neden oyalandın da şimdi çocuğu sıkıştırıyorsun” söylenmelerim…

Bir yandan hazırlanmaya çalışırken bir yandan Irmak’ı giydiren ben, “anahtar nerede, çanta nerede, bugün okulda kitap günü hangisini götüreceksin” cümleleri (Yok okula götüreceği kitabı bir gece önceden seçmiyor, seçse de sabah vazgeçiyor), “neden babam bırakıyor, neden sen değil anne” isyanları, “insan çocuğunu erken kaldırır mı” şeklindeki duygu sömürüleri, “bari sen diğerinde tıraş ol da çocuk dişlerini fırçalayabilsin” dırdırlarım, eve geldiğimde yıkanmış-kurumuş olsun diye çamaşırları makineye sıkıştırma ve programı kurma telaşım ve Arkın’ın “bana konuşacağına sen kendi yaptığına bak, beklese ne olacak çamaşırlar” çıkışları, kapı önünde, iki kişinin yan yana durmakta zorlandığı ufacık antrede aynı anda ayakkabı giyme savaşı…

Her seferinde bir şey unutuyoruz evde. Evde unutmasak, okuldan arıyorlar “Irmak çantasını arabada unuttu” diye, Arkın dönüp bırakıyor. Tabii bende çene durmuyor: “N’oldu, acelem var dedin dedin bak yine zaman kaybettin. Ne olur sanki sabah oyalanmasan da koşturmadan çıksak şu evden?”

Eğer ikisinden de önce uyanır, hazırlanırsam benim bir telaşem olmadığı için koşturma azalıyor. Fakat o zaman da “ışığı açtın uyandım, ses yaptın uyandım” tartışmaları başlıyor.

Üstümüzden kamyon geçmiş gibi oluyor resmen. Gün içinde bakıyorum baba-kız rahat, ben güne sabahın gerginliği ile başlamışım, sonrasında da üstümden atamamışım… Kendi çocukluğumu düşünüyorum. Babam, abim, ben aynı anda çıkardık evden ve aynı şeyler yaşanırdı. Annem üçümüzün arasında koşturup dururdu. Şimdi aynı film bizim evde çekiliyor. 🙂

Ve işin ilginci, erken çıkacağımız günlerin önceki akşamında “yarın kimse kimseye ‘hadi’ demesin, herkes sakin olsun, koşturmayalım, gereksiz oyalanmayalım, gerilmeyelim” desem de ne ben becerebiliyorum bunu, ne Arkın ne Irmak… Önümüzdeki sene hayatımıza okul servisi girdiğinde ne yapacağız bilmiyorum. “Servis kaçacak” telaşını en son Orta sonda yaşamıştım, lisede vapurla gittiğim için okula, daha rahattım.

Minik bir not: Aslında ben ebeveyn banyosu istememiştim hiç. Tek tanesinin 3 kişiye yeteceğini, orayı kapatıp dolap yaptırabileceğimizi, fazla eşyaları koyabileceğimizi düşünüyordum fakat bu kez Arkın haklı çıktı. Hâlâ aklım oraya yaptırmak istediğim dolaba kaysa da, pek ses etmiyorum. 🙂

Sizdeki sabahlar nasıl? Daha mı sakinsiniz yoksa bizdeki gibi son 5 dakikada mı hazırlanıyor herkes?

1 Yorum
  1. melike 9 yıl ago
    Reply

    ahh şebnem hanımm ahh.. ! tıpkı bizim muhteşem enerjik sabahlarımızı kaleme dökmüşünüz.bir fark var hiçbir zaman akşamdan planlı değiliz. ve aksine eşim sabahın 6sında uyanıp akşam izleyemediği (mirayın çizgi filmleri yüzünden) haberleri izler, taaa ki 7.40 a kadar. o saatte beni uyandırır. ben tam bir uyku hastasıyım çok zor kalkarım yataktan. 8 e kadar kendim hazırlanırım. kızım 3 yaşında kreşe gidiyor.uyurken giydirmek daha basit 🙂 kalktıgı zaman peşinde koşmaktan cok daha iyidir. 🙂 8 buçukta evden çıkarız. ben 9 da ofise geldğimde derin bir ‘oh’ çekerim ve inanırmısınız ofiste dinleniyorum evde yoruluyorum 🙂

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı