Tamam anne, biz öleceğiz ya, sonra yeniden doğacağız ya, ben yeniden sizin kızınız olmak istiyorum.
Veremedim cevap. Ne diyeyim? Kimden duydun da demedim şüphelenmesin diye, tamam dedim sadece. Zaten ölümden konuşurken kalbim ağrıyor, iç organlarım yer değiştiriyor. “Anne sen ölecek misin, anne ben ölmek istemiyorum, anne babam ölmesin, akrabalarımız da mı ölecek…” Yemin ederim, ruhum sıkışıyor. Ki bu konuda açıklama yapmıştım.
Ben de sorarmışım anneme. “Beni toprağın altına koymayın, ben kalkar iyileşir, gelirim yanınıza” dermişim. Annem de perişan olurmuş bu cümlelerle… Bana şimdi anlatırken bile dolu dolu oluyor gözleri. Şimdi anlıyorum işte onu. Çeke çeke bana çekmiş cimcirik soru konusunda. Zaten fizik baba, huy ben.
Sadece o da değil. Sorular bitmiyor. Dedemin dinozorları gördüğünü sanıyordu. Yeni ikna olmuşken, “Peki Orhan dedenin annesi görmüş müdür” diyerek farklı bir boyut getirdi konuya. Yine açıkladık. Bakalım dedemle ilgili bundan sonraki soru ne olacak? Keşke hep böyle güldüren sorular sorsa ya…
Hiç beklemediğim tepkiler de veriyor. Anlatıldığı gibi 5 yaştan sonra büyüme gerçekten hızlı oluyormuş. Bazen sabah uyandığında fark ediyorum büyüdüğünü. Hareketleri değişiyor. Bilmediğini sandığım konularla ilgili yorumlar yaptığında şaşırıyorum. Ya da ondan gizlediğimi sandığım eski bir konuyla ilgili pat diye bir cümle söylediğinde…
Kaç gündür bebeklik videolarını izliyorum. Ki bu nedenle bebek özlediğimi, hamile olduğumu düşünenler oldu. Daha önce yazdığım gibi yok öyle bir niyetimiz. 🙂 Irmak’ın bebekliğini unutmaktan korkuyorum. Bir de büyüdüğünü bir kez daha anlamak için de izlediğim oluyor videoları.Erken konuştu evet, ama sanki hep böyle düzgün konuştu gibi hatırlıyorum. Kendine “Aydat” dediği videoları izliyorum. Sonra o günlere gidiyorum ne yapıyorduk diye… Yemek sorunsalı dışında, bütün gün oyun oynuyorduk. Yazmıştım geçenlerde şimdi o zamanki enerjim yok diye. Park, sokak, oyun… Bir güne neler neler sığdırıyormuşuz. Özlüyorum okuldayken. Toplantım olsa da, olmasa da “keşke evde olsa da sohbet etsek, oynasak” diyorum. Geçmişe baktığımda “Keşke”leri düşünmek istemiyorum, “iyi ki yaptım”larda kalmayı tercih ediyorum. Bu da farkındaysanız benim için büyük gelişme. Yaşasın psikolog randevuları, yaşasın kendimi fark etmem ve çuvaldızı kendimden eskisine göre daha uzak tutmam…
Yine sesli düşündüm, kusura bakmayın. Seviyorum böyle düşünmeyi…
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...