Biz

Sorun çözmek için vazgeçmek…

Bu bir iç dökme yazısıdır. Baştan söyleyeyim… 🙂

Başlamak bitirmenin yarısıysa eğer, bilmek ne kadarı oluyor?

Şöyle yorumlar geliyor arkadaşlarımdan. “Ne güzel, o kadar çok seminere gidiyorsun, ne güzel bak hiç kavga etmiyorsunuzdur Arkın’la. Irmak’ı da hiç hata yapmadan büyütüyorsunuzdur.” Pardon? Aradığınız kişiye, kişilere şu an ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.. 

Geçen yıl gittiğim bir seminerde harika bilgiler öğrenmiştim. Uykusuz Anneler’in düzenlediği seminerde Fatma Tosuntaş bize “Çocuk Doğduktan Sonra Anne Baba İlişkisi”ni anlatmıştı. Güzel güzel uygulamıştık. Her seferinde olmasa da uygulamaya çalışmıştık diyeyim…

Şimdi evde ne zaman bir tartışma çıksa, açıp bu yazıları okuyorum. Tıpkı bu sabah yaptığım gibi. Tartışma nedenleri de hep aynı. “Onu neden buraya koydun, bu neden şurada, neden öyle tepki verdin, bana bir şey söylerken sonuna ‘Allah Allah’ koyma, çocuğun yanında benimle böyle konuşma, çocuğa öyle deme” gibi gibi…  Misal, bizim evin dört bir yanı kentsel dönüşüm. Her gün silsen de süpürsen de akşam biriken toz inanılmaz. Titizliğin yanından geçmesem de artık çıldırma noktasındayım. Neyse… Evdeki herkese “Lütfen yerde kıyafet falan bırakmayın, düşerse de bari anında 5 saniye kuralıyla kaldırın” diyorum. (Hani öyle derlerdi ya, 5 saniyede alırsan kirlenmez diye. Geyik işte. Söylerken sevimli olsun diye kullanıyorum evdekilere. İşe yarıyor mu? Sanmam…) Mesela yatağı açarken üzerindekileri yere koymamak, mesela odaya taşınan salın yastıklarını yere koymak yerine salona geri götürmek…  Tamam odalar da ev gibi minik, gerçekten eşyayı yatağın üstünden alıp “bu sefer şurada dursun” diyemiyorsun. İlla kendi yerine götürmen lazım. Peki. Götürün, götürelim o zaman. 🙂

Geçen akşam yoktum. Eve geldim, Irmak uyumuştu. Arkın TV izliyordu. Odaya girdim, hop benim yatağın üstünde kalan iki parça eşyam yerde. Tabii başladım söylenmeye. Bir yandan “Ama ben bunu kaç kez söyleyeceğim” diyorum, diğer yandan “Sus kadın, semineri hatırla” diye kendi kendimi sakinleştiriyorum. Ben başlayınca Arkın da durmadı haliyle. “Sen de neden yatağın üstünde bıraktın” dedi. E o da haklı. Hani frene basmasak, eskisi gibi olsa, o söylenme kavgaya dönüşürdü. Kesin. En azından artık dönüşmüyor. 10 yıl dolacak, biz hâlâ aynı şeyler yüzünden didişsek de bu kez uzatmıyoruz. Gelişme kaydetmişiz! Ne diyordu Tosuntaş: “Bir sorunu çözmek çoğu zaman vazgeçmeyi gerektiriyor. Bu vazgeçmeyi sadece olumsuz anlamda düşünmemek gerek.” Burada iş bana düşüyor. Vazgeç Şebnem. O yerdeki eşyaları al, yerine koy ve söylenme Şebnem. Tut çeneni Şebnem. “Ben bundan vazgeçtim, o neden vazgeçecek” diye düşünme Şebnem.

Evet seminerlere gidiyoruz, yazıyoruz, okuyoruz tekrar tekrar da hepsini, her duyduğumuz her seferinde uygulayamıyoruz. Ya da en azından kendi adıma konuşayım, ben yapamıyorum. Yapamadığım zamanlarda da bunun farkına varıp “dinlediklerini hatırla Şebnem” diyen iç sesim devreye giriyor. Böyle iki kadın çarpışıyor işte sürekli. Ne eğlenceli değil mi? 🙂

Yukarıda linki paylaşmıştım. Fakat tekrar edeyim. Tosuntaş “eşinizin ebeveyni olmayın” demişti. “Ayakkabılarını kaldırdın mı, Irmak’ın suyunu doldurdun mu, banyonun ışığını kapattın mı? Yeter artık televizyon seyretttiğin çocukla oyna biraz…” Öyle sormamamız gereken sorularla yaşıyormuşuz ki… “Konuşun. Birbirinize isteklerinizi anlatın.” Ve söylediklerine göre birbirimize liste yapmalıymışız istediklerimize dair. Karşılıklı. İki haftada bir de bir maddeyi yerine getirmeliymişiz.

Biz bu listeyi yapmıştık. Çok da başarılı olmuştu. işte hatamız, bir kere yapıp bırakmak. Bir kutu nemlendiriciden sonra ikinciyi almamak, bir süre spor yapmak, birkaç gün şekerli yemeyip sonra şekere atlamak gibi, bunu da yarım bırakmamak gerek.

En başta da yazdığım gibi evet bu bir iç dökme yazısıydı. Akşam yaşanan “yerdeki eşya” gerginliğini üzerinden atma yazısı da olabilir. Karar sizin. 🙂 Böyle hata yapa yapa doğruyu buluyoruz. Büyüyoruz. Biz de büyüyoruz…

 

Bu arada gittiğim seminerleri mutlak yazıyorum. Hepsi, burada

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı