Biz Cimcirik & Ben

Telefonu “sakın açma” diye kaydetmek

Var mı sizin öyle kayıtlarınız? “Sakın açma” gibi isimler…

Mesela bende Arkın Koca diye kayıtlı, annem, babam, abim de aynen o şekilde… Nedeni, bana bir şey olur da telefonumdan yakınlarıma ulaşmaya çalışırlarsa hemen arayabilecek olmaları. Paronayaklıkta sınır tanımıyorum sanırım.

Artı, şu da var. Eskiden basın sektöründeydim, şimdi de etrafımda çok kişi var. İletişim sektöründeyim sonuçta hâlâ. Çok numara kaydediyorum. İsimle kaydetsem, ııh olmayacak, unutacağım. Velileri, okulun adıyla yazıyorum. Okul, anne adı, çocuk adı. Sistem öyle. Anaokulu da öyleydi. Öğretmenler de o şekilde. Önce öğretmen yazıyorum sonra isim… Bir firmadan yetkiliyse önce firma adı, sonra isim. İsim başta olursa arkadaşım diye o kişiye mesaj atabiliyorum. Çok yaptım. Yani bir çeşit telefon rehberi düzenlemesi diyebiliriz. Gardırobum düzenli değildir ancak telefon ve bilgisayarda durum farklı. Her şey tertipli, hatta dosyalar halinde.

Bir de “sakın açma” diye kaydettiklerim var. (Ki bence beni de öyle kaydedenler, silenler, engelleyenler vardır kesin. Olsun da.) Bankalar başta geliyor. Ardından sürekli kampanyalar için arayan hastaneler. Engellemek istemiyorum ne olur ne olmaz diye, “sakın açma” diye kaydettim. Sessize alıyorum, bekliyor. Bunları yazarken aklıma politik olamadığım geldi. Çünkü bir de gerçek insanlar var çağrı merkezlerinden ayrı öyle kaydettiğim. Neden silmiyorum bilmiyorum ama var işte. Hayatımdan silmişim, sosyal medya hesaplarımdan silmişim ama telefonu öylece duruyor işte. Başaramıyorum politik olmayı. Bugüne kadar bu yüzden kazandım evet ancak kaybettim de. Kırmışımdır da belki…

Kalabalık bir ortama gideceksem ve orada yan yana durmaktan haz etmediğim birileri varsa gitmemek için elimden geleni yapıyorum. Direniyorum, mücadele ediyorum. Sonuçta mecbur kalmadıkça gitmiyorum. Çünkü çenemi tutamıyorum, görmezden gelemiyorum. Hem duygular karşılıklıdır, o da beni sevmiyordur nasıl olsa… Neden karşılıklı gerilelim ki? Gitmem, olur biter.

Kimseyi sevmek zorunda değiliz. Kimse bizi sevmek zorunda değil de, ben durumu farklı yaşıyorum sanırsam. Mesela bir gün öncesinden uykum kaçıyor. Ya da o buluşma günü beni ben olamıyorum. Elimi kolumu nereye saklayacağımı şaşırıyorum.

Arkın’a sordum, hatta işte #seboyla1dakika videosu bile çektim, o gayet sakin. Her ortama girebiliyor.

İşte bendeki bir sorun daha. Kendini törpüle Şebnem, bu yargılarından kurtul Şebnem. Bende akıl olsa, politik davranmayı becerebilsem belki kariyer olarak farklı yerlerde olurdum da, bir yandan da kendi doğrusunda direten bir inatçı olarak halimden şikayetçi olduğumu söyleyemeyeceğim. Sadece çevremdekilere zora sokuyor olmak hoşuma gitmiyor. Ona da yapacak bir şey yok. Benim de kötü huyum bu olsun mesela. Arızası olmayan var mı ki?Belki 40’ımdan sonra değişirim. Kim bilir…

Bu arada yazı bitmeden aldım elime telefonu, buldum o şahıs “sakın açma”ları, sildim. Hafifledim. Baktıkça kızıyordum çünkü. Şimdi bakıp kızacağım kimse olmayacak. Sadece diğerleri kaldı. Onlar da şahıs olmadıkları, bir kurum oldukları için sorun yok. Sırada kendimi daha politik olmak için eğitmem var.  O da olacak. İnanıyorum. Yani olur herhalde. Olur mu? Sizin de var mı aynı ortamda bulunmak istemedikleriniz ama sürekli de mecbur kaldıklarınız? Aklınıza hemen iş hayatı da gelmesin. 6 yaşından beri ilkokulla beraber sosyalleştiğimiz düşünülürse, işe gelene kadar ooooooooooo….

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı