Biraz da sağlık...

Tiroid sorunları neden olur? Eliminasyon diyeti nedir?

Evet, nasıl anlatsam, nereden başlasam. Birçoğunuzun sosyal medyadan bildiği üzere bir haftadır eliminasyon diyeti yapıyorum. Kaldı beş hafta. Nedeni kolesterolümün yüksek olması, tiroidimin çalışmaması. (İlaç da alıyorum tiroid için…) Bir de işte eliminasyon diyeti yapıyorum. Doktorum Acıbadem Hastanesi Bağdat Caddesi Başhekimi, İç Hastalıkları Uzmanı Erkan Sarıyıldız. Kendisi aynı zamanda az sonra okuyacağınız gibi Fonksiyonel Tıp Merkezi’ni de kurdu. Hamileyken de kontrole gitmiştim, 2014’te de… İşte ne yazık ki ihmal ettim ve sonra baktım ki iyi hissetmiyorum, geçen hafta kendimi Erkan Bey’in muayenehanesinde buldum. Sonuç yukarıda yazdığım gibi…

Bugün, 23 Şubat, tam bir hafta bitti. Bu bir haftada neredeyse iki kilo gitti. Amaç zayıflamak değil, ancak sonuçlardan biri o. Yasak listem çok kabarık. Yumurta, süt ve süt ürünleri, şeker, glüten, mısır, soya, çay, kahve, alkol… Önce aç kalacağım sandım, peynir ve kahvesiz benim için çok zordu, ancak bir hafta bitti bile. Gece uyanıp kek – peynir yiyen, Cola içen ben şimdi elimde su şişesi ve yeşil çayla geziyorum. 🙂 Hatta bu bir haftalık süreci bu paylaşımda detaylı  anlatmıştım. Gördüm ki şeker ve gluten olmadan daha iyiyim. Şöyle anlatayım, uyuyabiliyorum, iyi uyanıyorum, kendimi her açıdan hafif hissediyorum.

Madem böyle bir yola girdim. Herkes bilgilensin istedim.

Daha önce yaptığımı canlı yayını buraya tıklayarak izleyebilir, Erkan Bey’in Instagram hesabına buradan, web sitesine ise buradan ulaşabilirsiniz. Bir de kitapları var ki, hepsini web sitesinden görebilirsiniz.

Merak ettiklerimi sordum, Erkan Bey beni kırmadı, yanıtladı. İşte karşınızda…

Stres, üzüntü tiroide neden olur mu? Genetik faktörler önemli mi?

Hipotroidi oluşmasında etken olan faktörleri stres, genetik yatkınlık, bağırsak geçirgenliği, beslenme bozuklukları ve toksik yük olarak sıralayabiliriz. Kişi uzun soluklu bir stres altında kalırsa ve kaygılı bir kişilik sergiliyorsa asıl amacı vücudu tehlike anında hazır hale getirmek olan sempatik sistem sürekli aktif hale gelir. Yüksek kortizol seviyeleri sonucunda da bağışıklık sistemi zayıflar, metabolizmada ciddi sorunlar gelişir, bağırsak mikrobiyotası bozulur… Bu durum bedendeki birçok hastalık için ciidi bir altyapı oluşturduğu gibi tiroidin hasarlanmasına zemin hazırlar.  Her stres altındaki kişi tiroid hastası olur demek mümkün değil, altta genetik bir yatkınlık olması da gerekmektedir.

Bitip yeniden başlar mı? Ben bir dönem ilaç kullandım, sonra gerek kalmadı. Şimdi yeniden…

Hipotroidinin en sık rastladığımız nedenlerinden birisi olan Haşimoto Hastalığı vücudun kendi organını düşman olarak görmesi sonucu gelişir. Tiroid hasarlayıcı antikorlar yükselir ve tiroid bezi yıkılmaya başlar. Bu yıkım belli bir yüzdeye gelene kadar hormonal sorunlar baş göstermediğinden tanı konana kadar uzun süre geçebilir. Hormon ihityacında zaman içinde oynamalar olduğu için ilaç dozu ve devamlılığı duruma göre ayarlanmalıdır. Yani hormon tedavisinin kesilmesi hastalık sürecinin durduğunu göstermez.

Yaş önemli bir faktör mü?

Haşimoto hastalığı daha sık olarak 40 yaş üstü kadınlarda görülür. Ama son zamanlarda çok erken yaşlarda ve erkeklerde de görülme sıklığının arttığını gözlemekteyiz. Bunun altında beslenmemizdeki bozuklukların ve toksik yükün, çevre kirliliğinin etkin olduğu ortadadır.

Neden kadınlarda daha çok görülüyor?

Kadınlar birçok otoimmun hastalığa erkeklerden daha yatkındır. Bunun altında genetik yatkınlık ve östrojenin etkisinin olduğu düşünülmektedir. Bir de yağ oranı arttıkça enflamasyon da artacağı için bu konuya da dikkat çekmek uygun olacaktır.

 Nodül nasıl belli ediyor kendini? Hipotiroidi ve hipertiroidinin farkı nedir?

Tiroid nodülleri boyunda şişlik fark edilmesi ile anlaşılabilir ama çoğunlukla yapılan muayene sırasında doktorun eline gelmesi ile tanı konur. Eğer fonksiyonları açısından sıkıntı yoksa nodülün genel sağlığa etkisi yoktur. Bizim normal çalışan bir nodülde tek kaygımız altında tiroid kanseri olup olmadığını anlamaktaki zorluktur. Nodül boyutları, damarlanması, iç yapısı belirli aralarla muayene ve ultrasonla takip edilmelidir. Hipotiroidi tiroid hormonlarının kan seviyelerinin düşmesi hipertiroidi ise yükselmesidir. Tiroid hormonu metabolizmanın ana hız belirleyicisi olduğu için bu iki durum iki ayrı uçtaki şikayetlerle kendilerini belli ederler.

Tiroid kanserine döner mi bu rahatsızlıklar? (Bana öyle mesajlar geldi ve endişelendiğim için soruyorum size.)

Haşimoto hastalığı olanların daha sık Papiller Tiroid kanseri olduğuna dair çeşitli literatürler mevcuttur. Sonuçta bu hastalık süresince belli aralarla doktor muayene ve testlerinin yapılması gerektiği için böyle bir gelişim çok erkenden tanılanacağı için endişeye gerek yoktur.

Bir kişi tiroid rahatsızlığı olduğunu nasıl anlar?

Beden fonksiyonlarında değişim fark eden herkes tiroid konusunu da gözden geçirtmelidir. Kilodaki diyet yapmadan artma veya azalma eğilimi, enerjideki değişimler, bağırsak alışkanlığındaki farklılaşmalar, kadınlarda adet düzeninde bozulmalar, kısacası rutin dışına çıkan tüm fonksiyonlarda sağlık kontrolü için başvurulmalıdır.

Sadece ilaç yeterli değil mi? Neden bir de diyet yapılıyor?

Tiroid az çalıştığında verilen ilacın amacı tiroidin yeterince üretemediği hormonu vücuda koymaktır. Yapılan diyet ise tiroidin yapısını bozmaya çalışan mekanizmayı durdurmak için tedaviye ekleniyor.

 

İlaç kullandığı halde yıllardır zayıflayamadıklarını anlatanlar var. Bu durumda kaderimize razı gelip duracak mıyız? Yoksa bir yöntemi var mı?

Biz tiroid tedavisinde T4 dediğimiz inaktif formda olan hormonu veriyoruz kişiye. Bu ilacın aktif hale dönüşmesi için vücuttaki iyot, selenyum, B vitaminleri, D vitamini, magnezyum gibi vitamin ve minerallere ihtiyacı var. Aynı zamanda da kilolu olmanın insülin direnci gibi başka sebepleri de olabilir. Bunları araştırmak lazım.

 

Eliminasyon diyeti şart mı? Ve neden bu kadar katı? Gördüğüm en katı diyet… 

Eliminasyon diyetinin amacı vücudu bir süre zararlı uyaranları ortadan kaldırarak kendi onarım mekanizmalarının aktif halde çalışmasına izin vermektir. Sürekli bağırsaklarımıza bedenimize zararlı ürünlerle beslenirken bir süre bu alanı yaratmak çok önemli, o yüzde bu kadar katı kurallı olmalıyız. Sonuçta hastalığı oluşturan yaşam tarzından iyileştirici hale dönüşebilmek için bir şeyleri değiştirmek gerekiyor.

Bu diyeti yapmak için ille bir rahatsızlık olması gerekiyor mu?

Bedenime bir süre dinlenme süreci yaşatmak istiyorum diyen herkes yapabilir ama bu diyeti yaparken bir uzmanın gözetiminde gereken takviyeleri de almak zorunluluğu var. Yoksa amaca ulaşılamaz.

Kahvaltı şart değil benim listemde. Bunu anlatır mısınız herkes yanlış biliyor. Ne mutlu ki aslında kahvaltı etmek zorunda değiliz. 

Hepimiz kahvaltı konusunda “Günün en önemli öğünü” sözleriyle büyütüldük. Sabah kalktım diyelim ve çok da aç değilim, sırf yemiş olmak için bir şeyler yemek doğru değil. O yüzden bedenin bilgeliğine güvenmeliyiz. Sık aralıklı yemek yemenin vücutta ciddi bir insülin salınımına sebep olduğu ve enflamasyonu tetiklediği, hücre yaşlanmasına neden olduğu artık tüm bilimsel çalışmalarda gösterildi. O yüzden ne kadar az yersek o kadar uzun yaşadığımızı bilmeliyiz. Her yediğimizin ardından bedenimiz bir sürü atık madde ve metabolik zorlanmayla  uğraştığından arada yemeksiz aralara ihtiyaç var.

Fonksiyonel tıp yaklaşımını bize anlatır mısınız? Ne kadar süredir bu konuya ağırlık veriyorsunuz?

Fonksiyonel Tıp aşırı uzmanlaşmanın olduğu ve şablon tedavilerle rutini sürdürülen klasik tıp yaklaşımına yeni bir soluk getiren bakış açısıyla çok heyecan verici. Her hasta kendisine özel ve yaşam koşullarıyla bir bütün olduğu için bunlardan bağımsız belirlenmiş tedavi protokolleri artık geçerliliğini yitirmeli. Hastalıklardan çok bunları oluşturan nedenlere odaklanmak ve kişiye özel tıp yapmak daha kalıcı çözümlere yol açıyor. Fonksiyonel Tıp yaklaşımında kişinin hikayesi beslenme, yaşam koşulları, doğduğu andan itibaren yaşadıkları, aile hikayesiyle çok uzun bir süre ayrılarak alınıyor. Burada kişilerin sorunlarının kökü olan alanları ortaya koymak için de incelemelerin yardımıyla bütün sorunsallara ayrı ayrı dokunuluyor. Benim tedavi sürecimde takviyeler ilaçlar olduğu gibi stres azaltma teknikleri ve meditasyon da yerlerini buluyorlar.

Fonksiyonel Tıp alanında 2 senedir uğraşıyorum. Uzun ve zahmetli bir eğitim süreci geçirdikten sonra ki ben buna üniversiteyi baştan okudum diyorum hastalarımı Acıbadem Bağdat Tıp Merkezi’nde kurduğum Fonksiyonel Tıp Polikliniğinde kabul etmeye başladım ve her gün bu alanda da olduğum için şükrederek mesleğimi sürdürüyorum

Bütünsel bakış açısıyla hastalıkları nasıl yaklaşıyorsunuz? Gördüğünü etikleri anlatır mısınız?

Dediğim gibi herkes kendine özel, yaşam koşulları, hayata bakışları, hayatı algılama şekilleri, olaylarla başetme yöntemleri farklı. O yüzden bedene sadece bir makine gözüyle bakmak, elimizdeki laboratuvar çıktılarıyla karar vermek doğru gelmiyor bana. Tedavinin doktor ile hastanın ortaklaşa yürüttüğü bir süreç olduğunu ve kişilerin bedenlerinin sorumluluğunu alarak iyileşebileceklerini anlatmak lazım. Benim deneyimlerimde kişiler bu alanda ilk başta isteksiz olsalar da zaman içinde hayatlarındaki bütünsel değişimi farkedip bu sürece tutunmayı seçiyorlar.

Sizin bu tedavi şeklinize hastaların bakışı nasıl oluyor? Çünkü fonksiyonel tıp başka yöntemlerle karıştırıldığı için hâlâ bir önyargı söz konusu olsa gerek.

Ne yazık ki Fonksyonel Tıp’ın ne olduğu, hangi konularda çalışıldığı konusu insanların kafasında tam oturmuş değil. Ben ve aynı görüşteki tıp insanları sabırla ve kararlılıkla çeşitli mecralarda bunu insanlara anlatmaya çalışıyoruz. “Fonksiyonel Tıp, Klasik tıbba alternatif değildir, omuz omuza kişilerin sağaltımları için çalışır” söylemini vurgulamak istiyorum. Ortak amacımız insanların daha sağlıklı, dengeli ve utlu olmalarına katkıda bulunmak

Bize kurduğunuz kliniği anlatır mısınız?

Fonksiyonel Tıp eğitimimi tamamladıktan sonra bunu beraber omuz omuza uygulayabileceğime ve aynı dili konuşabileceğime emin olduğum diyetisyen arkadaşım Ayşe Alanyalı’nın bu eğitimi alması için motive ettim. Şu anda aynı zamanda İç hastalıkları Uzmanı olarak çalıştığım ve başhekimi olduğum Acıbadem Bağdat Tıp Merkezi’nde Fonksiyonel Tıp Polikliniğini oluşturdum. Aynı zamanda kişilere Fonksiyonel Tıp görüşme ve temel laboratuvar istemlerini içeren bir paket sunmaktayız.

Çocuklarda da uygulanan bir yöntem mi?

Hastalıkların temelleri çocukluk çağından atıldığı ve yaşam alışkanlıklarının kökleri bu yaşlarda oluştuğu için çocukluk çağından tibaren bu yaklaşım uygulanabilir. Tabii ki çocuk bedeni daha incelikli ve farklı bir yaklaşıma ihtiyaç gösterdiğinden çocuk başvurularını Fonksiyonel Tıp formasyonu almış çocuk hekimi arkadaşlara yönlendiriyorum.

En çok hangi rahatsızlıklarda fonksiyonel tıp yaklaşımı sunuluyor?

Bütün kronik hastalıklarda Fonksiyonel Tıp Yaklaşımı gerekmektedir. Şeker Hastalığı, Kalp Damar Hastalıkları, Hipertansiyon, Damar sertiği, Nörolojik hastalıklar (Alzheimer, Deman, Otizm), Kısırlık, Romatizmal hastalıklar, Hormonal bozukluklar, Tiroid hastalıkları, Fibromyalji, Sindirim Sisteminin hastalıkları (Enflamatuar bağırsak hastalıkları, İBS (Hassas Bağırsak Sedromu)gibi ) ……kısacası bütün kronik rahatsızlıklar bu yaklaşımdan fayda görür.

 

Ben şimdi bir de arkadaşım Ebru ile bir meditasyon yolculuğuna da çıktım. En kısa sürede onu da sizinle paylaşacağım… Pandeminin, stresin, kaygının, üzüntünün bedenimde bıraktığı her şeyi tedavi etmeye ve artık dönüşmeye hazırım…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı