Benim dönem dönem tavan yapan uçak korkum yüzünden Irmak doğduğundan beri uçağa binmedik. Binemedim bir türlü. Kara yolunu tercih ettim hep. O, korktuğumu bilmiyor, hep güzel olduğunu daha önce çok uçtuğumu anlatıyorum. Bu yaz Arkın “artık yeter” dedi ve Antalya’ya bilet aldık.
Kemer’de bir otele gideceğiz bir hafta. Hem ilk tatil köyü deneyimimiz olacak birlikte hem uçak. Daha önce gittiğimiz oteller minikti. Ve Irmak küçük olduğu için yazlık bana hep daha rahat geldi. Neyse… Ağustos sonu gidiyoruz. Arada aklıma geldikçe korku basıyor. Çaktırmadan…
Tabii bu uçak bileti alma durumumuz ve annemi son iki ayda birkaç kez havaalanına bırakmamız ve karşılamamız Irmak’ta uçak merakına neden oldu. Geçen cumartesi bir arkadaşımızın oğlunun 3 yaş partisi vardı. Ben başka bir yerdeydim, baba kız gittiler. Hediye almak için oyuncakçıya girdiklerinde Irmak da bir uçak istemiş. Arkın da “Evdeki oyuncaklarınla oynarken görmüyorum seni. TV izlemek istiyorsun, iPad oynuyorsun. Önce evdekilerle oyna, alacağım” demiş. Tabii bizimki çok bozulmuş. Diğer yandan da işe yaramadı değil, daha çok oynar oldu. Taa ki dün annem devreye girene kadar.
Akşam hep birlikte yemeğe gidecektik. Irmak’ı okuldan aldım, anneme uğradık, üçümüz beraber yürümeye başladık. Evin yakınlarında küçük bir oyuncakçı var. Annem oyuncakçının önünden geçerken Irmak’a “Sana ne zamandır bir şey almıyorum. Bak bakalım buradan ne istersin?” dedi. Bana sormadan. Sorsa “yapma” diyeceğim. Çünkü daha önce beğendiği uçak tam karşımıza duruyordu ve Arkın çok kararlıydı. Bana sıkı sıkı tembih etmişti.
Bingo! Irmak uçağa gitti. Tam da fotoğraftaki uçağa. Annem de aldı. Arkın gelip de uçağı görünce az buçuk bozuldu tabii ve kabak benim başıma patladı. Neden söylememişim? Neden izin vermişim? Bu yaptığım doğru muymuş?
Bir dakika.
Öz eleştiri yapayım.
Evet, ondan daha çok oyuncak aldığım doğru . Ancak aldıklarımda oynadığı da doğru. Son zamanlarda okuldan yorgun geldiği için daha çok TV izlediği de. Şu da bir gerçek ki dün olay benim dışımda gelişti. Annem öyle söyledikten sonra “Hayır anne, Irmak evdeki oyuncaklarla iyice oynayana kadar yenisi alınmayacak” mı deseydim? Sonra Irmak saatlerce ağlasaydı. Sonra hepimizin sinirler fazlasıyla gerilseydi… Ne yapmalıydım? Ayrıca annem gerçekten sürekli oyuncak alan biri de değil. Hani her gördüğünde alsa “yapma” demem belki normal ama kırk yılda bir olunca neden diyeyim?
Bu aralar daha çok TV izleme nedeni, benim de meşgul olmam. Eskisi kadar oynayamıyorum iki haftadır. Önce vicdan yapıyorum, sonra bütün gün okulda oyun oynadığını düşününce vazgeçiyorum. Da… Takıldım uçak konusuna. Bir yanım Arkın’a almadığı için kızıyor, diğer yanım “haklı” diyor. Başka bir yanım “Annem keşke bana sorsaydı” diyor, bir başka yanım “Ne yani sana mı soracak?” diyor.
Tamam. Arkın sakin. Irmak mutlu. Olay çözüldü. Uzatmadı ikisi de. Hatta dün düştü ve kuyruğu kırıldı uçağın, bugün tamir de etti koca kişisi. Rica ederim uzatmasınlar da zaten böyle saçma şeyleri! Bunları dert etmeleri beni çileden çıkarıyor zaman zaman. Hele ki bu aralar eskisinden daha fazla “sağlık olsun, başka hiçbir şey için kendimi üzmeye değmez” diyen biri olarak.
Ama açıkçası merak da ettim. Siz olsanız ne yapardınız? Kocasının sözünü dinleyip, oyuncakçıda devreye giren hem annesini hem kızını üzen anne mi olurdunuz, yoksa benim gibi mi davranırdınız?
Bir not: İlk defa bir oyuncağı bu denli, günlerce konuşacak kadar istediğine şahit oluyorum. Normalde tutturma huyu da yok. Bir de hayır, oyuncakla şımaracağını ya da doyumsuz olacağını düşünmüyorum. Yeri geliyor bir hafta tatilde tek bir topla oynuyor, yeri geliyor bütün oyuncaklarıyla. Arada bir (ayda bir gibi) sevdiği bir şeyle onu sevindirmeye bayılıyorum. Bu bazen bir silgi olabiliyor, bazen bir kalem, bazen bir kutu oyunu… Ve, o uçak dünden beri başucunda. Bir de pilini taktırsa ve biz de oynasak güzel olacak.
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
bende sizin gibi yapardım zaten deseniz anneniz dinler miydi torunun ağlaması söz konusu oldu mu anneanneler çok hassas