Cimcirik & Ben

Yükseldikçe…

Annem bana bugün bir not okudu. Facebook’ta görmüş. Notta diyor ki:

“Sanma ki insanlar değişir. Kimse değişmez. Yalnızca şartlar değişir. Sen yükseldikçe sevenin, sen düştükçe satanın bol olur. Hepsi bu!”

Hadi şimdi hep beraber düşünelim. Akrabalarımız, eski(!) dostlarımızda bile yaşarken, en çok iş yerinde olmuyor mu?

Sen yükselirsin, herkes arasını iyi tutar. İyi bir pozisyona geldiğinde normalde arayıp sormayanlar birden “canım” demeye başlar. İşsiz kalırsın, telefonun çalmaz.

Sosyal medyaya bir şey yazarsın, pişman ya da üzgün olduğunu, “suç sende” yorumları gelir. Ya da iyi bir haber verirsin, sevinirken başka şeyler düşünenler olur.

Her ne kadar gerçek sevdiklerin – seni sevenler seninleyken bir de üzüntüne sevinirken, sevincine üzülenler olur.

Hayatın her alanında. Belki de o yüzden çoğu insan paylaşmıyor hislerini. Pes ediyor.

Yok ama ben ısrarla paylaşmak gerek diyorum. Sevinci çoğaltıp üzüntüyü azaltmak için. Seninle aynı düşünenleri görüp, kendini yalnız hissedenlere “hayır bak, çok uzakta olsam da ben de buradayım aslında, hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz” demek için.

Sırf kötü şeyler gelecek diye, sana destek olanların sözlerinden neden mahrum kalasın ki? İhtiyacın yok mu o güzel sözlere?

Bir de sanırım son zamanlarda şuna kızgınım. Çok mücadele veriyorsun. Bir şeyler yapmak için, kanıtlamak için, her türlü dengeyi yoluna sokmak için çok uğraşıyorsun. Fakat hep bardağın boş kısmını, kenarındaki çatlağı görüp, en hassas yerinden vurmaya çalışanlar, anlamak istemeyenler oluyor. Yaptığın bir şey yüzünden samimiyetsizlikle sorgulanmakla kalmayıp diğer her şeyin çöpe atıldığını görüyorsun. Çok iyi bir şey yaşadığında da bazen bekliyorsun işte “tebrik”, ama gelmiyor. Sonra diyorsun ki: “Bak yine aynı hatayı yaptım. Neden bekliyorum ki?”

Sanırım en yorucu şey, insanın kendini sürekli açıklama yapmak zorunda hissetmesi. Aynı şeyleri defalarca dillendirmesi. Hatta bazen kendini de sorgulaması. Eğitiminden tut eski mesleğine, kararlarına kadar… “Acaba ne yaptım ki bu söyleniyor şimdi” diyorsun.

Peki pes etmek var mı? Asla…

En azından ben böyle yapacağım. Başka türlü ayakta kalmam mümkün değil. Bu enerji bir giderse bizim evin dengesi değişir. Buna izin veremem. Vermemeliyim.

Şöyle bir canlanmak lazım. Sağlık var ya, çok şükür. E önümüze bakalım. Başkalarına “neden bunu yaptın” demek yerine kendimize odaklanalım. Eleştirmek, emeği hiçe saymak, duyguları görmezden gelmek en kolayı. Önemli olan gerçeği görmek…

Paylaşmaya devam. Yukarıdaki sözde bahsedilenler var olsa da iyiye bakalım, iyi bakalım ki hep iyileri görelim. Büyük söz verdim kendime artık öyle yapacağıma dair. Bu kez tutacağım. Gerçekten… 🙂

Öyle işte…

 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı