Takıntılı olduğum konular var ama beslenme konusunda hiçbir zaman “organik” tutkum olmadı. Ya aslında burada organik olan yiyeceklerin ne kadar organik oldukları konusunda soru işaretlerim olduğundan ya da bununla baş edemeyeceğimi bildiğimden, takılmadım konuya.
Bizim cimcime, taneli yemezken ve yemek seçerken iki çorbayı çok seviyordu. Tarhana ve tavuk suyu şehriye. Yaklaşık 2 sene her gün tarhana içti. Bu her ne kadar çok sağlıklı olsa da nasıl her gün aynı şeyi yedi, aklım almıyor. (Bu arada sebzeli tarhana yapan bir yer bulduğum için tüm sebze ihtiyacını da tarhana çorbası ile karşıladım) Şehriye çorbasını da bir başka öğünde içiyordu. Çorbası için sürekli tavuk haşlıyordum. Kimi zaman organik mağazalardan alıyordum tavuğu. Ancak tercihim çoğunlukla Banvit oluyordu. Hatta kanat yemeye başladığında da Banvit tercih ettim hep. Geçen hafta Banvit A.Ş. Kurumsal Gelişim ve İletişim Direktörü İlgi Görener’in konuşmasını dinleyince iyice rahatladım.
Biliyorsunuz, tavuklar hakkında bolca şehir efsanesi çıkıyor. Yok, hiç yürüme alanları yokmuş, yok sadece antibiyotikle besleniyorlarmış bu yüzden de hızlı büyüyorlarmış, yok sürekli hormon veriliyormuş… Hepimiz soru işaretleriyle doluyuz.
ORGANİK MESELESİ
Benim ilk merak ettiğim konu, Banvit tavuğu ile organik tavuk arasındaki farktı. Hepimiz aynı anda bunu sorduk. Banvit tavukları 40-42 günde kesiliyor. Bu da duyduğum kadarıyla büyümesi için gayet yeterli bir süre imiş. Organik tavukların kesim süreleri ise 80 gün. Büyük olmalarının bir nedeni de bu. Organik tavukların yemlerindeki soyanın da organik olması gerek. Ki GDO’suz soya üretimi yapan yerler çok kısıtlı. Organik tavukların her birinin 8 metrekare alana ihtiyacı varmış. Kabaca bir hesapla eğer Banvit’teki tüm tavuklara 8 metrekare verilirse Bandırma’nın yarısına yakın bir alanda sadece tavuklar yaşamak zorunda J
Organik tavukların, çok iyi bakılmadıkları sürece, dışarıda dolaştıkları için yediklerine ve içtiklerine hakim olmak zor. Ancak dinlediğim kadarıyla Banvit’te tavukların bulundukları zemin, ne yiyip ne içtikleri sürekli kontrol altında. Bir de şu var. Tavuğun gerçekten organik olması için kimyasalla temas etmemesi gerek. Sadece Bandırma’yı düşünürsek, tavukların sanayi bölgelerinden uzak kalmaları pek kolay değil.
Organik ürün, sadece etikete organik yazılmasıyla da olmuyor. Yanlış anlamayın, elbet hepsiyle örtüşen organik tavuklar, ürünler vardır. Yok demiyorum, bulamazsınız demiyorum. Bunu kimse söylemiyor zaten. Eğer kesinlikle organik alacağım diyorsanız, tavuğun büyüdüğü yerden yediği her şeye, bastığı toprağa kadar araştırmak, sertifikaları kontrol etmek gerekiyor.
HORMON VE ANTİBİYOTİKLER
Bir de hormon meselesi var ki, bunu da pür dikkat dinledik. Rahatlayın, tavuklara hormon verilmiyor. Banvit tesislerinde üretimin her aşamasında testler yapılıyor. Sadece Banvit’in yaptığı test sayısı ayda 40 bin… Antibiyotik sadece hasta olduklarında, tıpkı bizler gibi reçete ile veriliyormuş. Büyümeleri için antibiyotik kullanımı gibi bir şey söz konusu değilmiş. Her ürünün de bir kodu var. O üründe kullanılan tavuğun ne yediğini, hastalanıp hastalanmadığını, hastalandıysa da kaç gün tedavi olduğunu görebiliyorsunuz. Görener “Eğer testlere güvenmiyorsanız, istediğiniz ürünü alıp kendiniz test yaptırabilirsiniz” diyor.
GENİŞ BİR ALANLARI VAR
Bütün yazılı, görsel medyaya yansıyan dip dibe yaşayan ve asla yürüyecek alanı olmayan tavuklar ise başlı başına bir şehir efsanesi. Görener, toplantıda bize Banvit fabrikasından görüntüler gösterdi. Tavukların gayet güzel bir alanı var ve istedikleri gibi dolaşıyorlar. Fabrikaya gidip bunu da göreceğiz zaten…
PEKİ YA GDO?
Gelelim GDO’ya… Tavuklar neyle besleniyor, daha önce duymuş muydunuz? Yemlerinin yüzde 70’ini mısır, yüzde 20’sini soya ve yüzde 10’unu çeşitli proteinler oluşturuyor. Yerli mısır kullanılıyor, ithalat söz konusu değil. GDO barındıran tek yemleri soya. Tabii biz GDO’yu duyunca aklımızdaki her şeyi sorduk. Şunu bilmemiz gerekiyor ki, GDO aslında bir felaket değil. En azından duyduğum kadarıyla tavuk yeminde kullanılan için öyle söyleyebilirim. Hastalık ya da hormon verilmiyor GDO’lu üretim yapılırken. Sadece genler birleştiriliyor, daha iyisi için çalışılıyor. Görener, üretilen ilk GDO’nun havuç olduğunu söyleyince hepimiz şaşırdık. Rahat rahat yediğimiz havuç başlı başına GDO’lu bir ürünmüş. Aslında turuncu olmayan bu sebze, çok yıllar önce Hollandalı çiftçiler tarafından turuncu yapılmış. Sonuç olarak, genetiği değiştirilen her ürünün zararlı olmadığını anlattı Görener. Tavuk yemlerinin sadece yüzde 20’sinin GDO olduğunu, tavuğun da bunu sindirip vücudunun attığını düşününce, rahatlıyorum.
Bu örnek de bana iyi geliyor açıkçası. GDO konusunda en temkinli ülkelerin başında Almanya geliyor. Ve Almanya bile yeni yasayla GDO’yu serbest bırakmış…
Bu örnek de bana iyi geliyor açıkçası. GDO konusunda en temkinli ülkelerin başında Almanya geliyor. Ve Almanya bile yeni yasayla GDO’yu serbest bırakmış…
KÖY TAVUĞU KOKUSU…
Tabii biz hazır İlgi Görener’i karşımızda bulmuşken sordukça sorduk. Köy tavukları neden pişerken daha güzel kokuyor? Köy tavukları “kart”mış. Türkiye’nin birçok köyüne satılan tavuklar Banvit çiftliğinden çıkıyormuş. Daha güzel kokmalarının nedeni daha yağlı olmalarıymış. Zor pişmeleri ise kart oldukları için kaslı yapılarından kaynaklanıyormuş.
Mini de bir not: Nugget’ların üzerindekiler yine şehir efsanelerine göre kalan tavuk parçaları değil, ekmek kırıntıları…
Ve bir de güzel bir haber vereyim. Banvit ürünlerine artık www.banvitburada.com adresinden ulaşabilirsiniz. Şu anda kısıtlı bir bölgede hizmet veren site kısa süre sonra birçok bölgeye de ulaşacak. Siz ürünleri seçiyorsunuz, kapınıza kadar geliyor. Hatta birçok yerde bulamayacağınız ürünlere rastlarsanız şaşırmayın. Biz sipariş verdik bile.
Eylül ayının başında, anneler toplanıp Banvit fabrikasına gideceğiz. İşte o zaman bol bol fotoğraf çeker, daha detaylı bilgi aktarabilirim.
Ben hala güvenmiyorum. Tavuk yedirmiyorum, hatta yemiyorum.
Ama şuna katılıyorum, organik denilen ürünlerin de ne kadar organik olduğu belli değil. O sebeple organik ürün peşinde de değilim. Ama doğal ürünün peşindeyim.
Tavuk yemiyoruz belki ama kimbilir yediğimiz diğer gıdalarda neler neler var. Bu düşünce ile, paketli hazır gıdalar, abur cuburun her türü (şeker, çikolata, cipsler, bisküviler vs), gazlı içecekler, hazır meyve suları, mevsimsiz sebze, meyve, ve şekere dönüşecek her türlü yiyeceği tüketmiyoruz. Çocuğu özellikle şeker vs’den uzak tutmak çok zor, asla vermiyoruz diyemiyorum maalesef ama kesinlikle çok çok az tükettiğimiz kesin. Zaten ne evde stok olur, ne de “Bu yemeği yersen sana çikolata vereceğim.” derim. Varsın az yesin ama kimyasala bulanmış, şekerli çikolata yemesin mantığındayım.
Banvit’in ve rakibi büyük firmaların steril şartlarda üretim yaptığını düşünebilirim ancak işim gereği tavuk üretim ve kesim fabrikaları da dahil olmak üzere birçok gıda üretim fabrikasında bulundum, bulunmaya devam ediyorum.
İstediğiniz kadar en iyi kalite paslanmaz çelikten tesis yapın, ellerinizi steril edip, ayakkabı altlarını fırçalayıp, galoşlar, önlükler giyin, o üretimin içine eklenen katkı maddeleri olduğu sürece maalesef her zaman tehlike altındayız. Bunu bilip, elden geldiğinde doğalı tercih etmekte fayda görüyorum. Dikkatinizi çekerim, organik değil, doğal diyorum.
Kolay birşey değil günümüz şartlarında tabii ki. Ama kapitalist endüstri canavarının bize çok da iyi davrandığını, davranacağını düşünmüyorum. Bir yerde, hepimiz rüzgar güllerine savaş açmış Don Kişot’larız aslında.
Talep etmeden birşeyleri düzeltmek mümkün değil. O bağlamda, her zaman sorgulamalı, araştırmalıyız ve doğalı talep etmeliyiz.
Sevgilerimle. 🙂
Beste Pınar
Merhaba. Görüşünüzü paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Banvit A.Ş. Kurumsal Gelişim ve İletişim Direktörü İlgi Görener de paylaşımların üzerine konuyla ilgili bana bir bilgi gönderdi. Ben de bu bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum.
“Merhaba. İşlenmiş ürünlerimizi, günlük hayatımızda mutfaklarımızda her gün kullandığımız (tuz, süt tozu, yumurta, baharat karışımları, buğday unu ve nişastasından oluşan kaplama malzemesi, tatlı kırmızıbiber, zerdeçal, kereviz, maydanoz gibi) gıdalar kullanarak hazırlıyor; yönetmeliklerde müsaadeli olsa da “E” kodlu gıda katkı maddeleri, “MSG” olarak bilinen lezzet artırıcı katkı maddesi ve soya kullanmıyoruz. Ambalajlarımızda ilgili ürünün içinde ne bulunduğu ve ne bulunmadığı açık olarak belirtiyoruz. Ambalajın ön yüzünde “Katkısız Lezzet” logosu bulunan tüm ürünlerimiz tamamen ev mutfağında hazırlanmış özelliktedir. Bu grupta çocukların çok sevdiği kaplamalı ürünler, köfte ve kebap çeşitlerimiz bulunmaktadır. Katkısız lezzetlerimiz ile ilgili detay bilgilere http://www.banvit.com/splashFiles/katkisiz.html linkinden ulaşabilirsiniz.
Sevgilerimle,
İlgi Görener”
İyi günler,
Sebzeli tarhanayı nereden bulduğunuzu sorabilirmiyim acaba? 14 aylık bir oğlum var ve her tarhanayı yemiyor ekşi geliyor. Belki de sizin bulduğunuz sebzeli tarhanayı beğenir.
Tekrar teşekkürler
Bu arada blog isminize bayıldım :))
Gözetepe’den almıştım bir baharatçıdan