Yeni bir oyunumuz var artık. Yok, bir şey almadık. Arabada canımız sıkılınca başladık, evde devam ettik.
Arabanın önüne bir kedi atlayınca, hayvanlardan açıldı konu. Sonra dedik ki, “hadi hayvanların meslekler olsa ne olurdu, bulmaya çalışalım…” Ben hayvan isimleri söyledim, o mesleklerini seçti…
Kunduz: Dişleriyle ağaçları kemirip ev yaptığı için mühendis olurdu.
Kaplumbağa: Perdeci olurdu, saklanmayı sevdiği için perde yapardı.
Kurbağa: Paylaşma işi yapardı. Diliyle sinek tutar, örümcek ağSına atardı. (Şu “S”yi her yere kaynaştırmasına çok gülüyorum.)
Horoz: Çalar saat olurdu…
Zürafa: Ses telleri olmadığı ve konuşamadığı için, duyamayan&konuşamayan diğer canlılara el işaretlerini öğretirdi.
Çita: Hızlı koştuğu için sporcu olurdu…
Tavşan: Herkese havuç yedirerek gözlerinin iyi görmesini sağlardı.
Kirpi: Kendini korumak isteyen hayvanlara diken verirdi.
Yılan: Uzanıp köprü olurdu.
Balina: Su fışkırtıp çocukları eğlendirirdi.
Balık: Dalgıç olurdu..
Fil: İftaiyeci…
Kuş: Helikopter pilotu olurdu…
Çok sevdik bu oyunu. Arkın’ın cevaplar da fena değildi. Aile boyu eğleniliyor yani… Siz de deneyin derim.
Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş...
Offf cidden bazen kadın olmak yoruyor beni. Keşke Arkın gibi olsam. En ufak bir sorunda 10 sene önceyi hatırlatmaya başladım. Anneme söylüyordum, ben yapıyorum...
Gecenin bir yarısı, zaten zor uykuya dalıyorum; hoooppp “uyan”… Biliyorsunuz, geceleri uyumakla ilgili sıkıntılarım var. Ne kadar yorgun olsam da o gözleri kapatamıyorum. Sürekli...
Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...