Dün geceden beri, Arkın’a karşı hislerim değişti. Hani böyle her konuşmamda çok etkileniyorum. Aşk değil başka bir şey. Nedenini okuyunca gülmeyin ama. Paylaşmayı sevme huyum kurusun, yazmadan rahat edemeyeceğim.
Dün, ben, Peri, Azra, MobileKids için Eskişehir’deydik. Sabah 6.30 treni ile gittik, 20.30 treni ile döndük. Harika bir gündü. Trende sohbet ederken, Arkın aradı, “Irmak’ın ateşi var, 38.3” dedi. “Tamam, bekle şimdi ilaç verme. Artarsa verirsin. Halsiz kalırsa, ağrısı olursa” dedim. Eve gitmeme iki saat var, trendeyim, yapacak bir şeyim yok. Elim telefonda oturuyorum. Bekledi, ateş de 38,6’ya yükselince vermiş ilaç. Sürekli konuşuyorduk. İlaçtan bir saat sonra ateş düşmeyince, panik olduğunu hissettim. “Islak mendil koy eklemlerine” dedim. Evet ben de endişelenmiştim ama sanırım bu kez ondan daha rahattım. Nitekim, sonra düşmeye başladı ateşi. Ben gece eve geldiğimde daha iyiydi. Tişörtünü çıkardım, atletle oturttum. Gece de ara ara yükseldi. Hiç ilaç vermeden geçirdik geceyi. Hâlâ da öyle. Ateşi yükselirse, bir yeri ağrırsa götüreceğim doktora. Zaten hiçbir zaman bekletmem.
Fakat şöyle bir durum var ki, ona şaşırıyorum. Daha doğrusu piskoloğumun bana “Siz endişelerinizi normal seviyeye indirdiğinizde aslında eşinizin de endişelendiğini göreceksiniz” demişti. Hatta Arkın buna “Sen düzelirken ben mi bozulacağım” yorumunu yapmıştı. Kızmıştım!
Benim gözümde Arkın çok rahat, bir şeyi takmaz moddaydı. Onu öyle görmek beni sinir ederdi. Irmak ateşlenince öyle paniklerdim ki, Arkın’ı fazla rahatlıkla suçlardım.
Dün, benim mesaj yazmayı sevmeyen, 3 sayfalık e-postalarıma tek kelimelik cevaplar veren kocamdan art arda mesaj yağdı.
“Belki arabada klima çarpmıştır.
Sahilden sonra arabayla döndük ya…
Gerçi çok açmadım hiç ama ne bileyim offf.
Yıkadım, saçını da güzel kuruttum.
Ev zaten mükemmel ılık.”
Aa o yazdıkça ben şok geçirdim. Nasıl kendini suçlamış. Ona “Kendini suçlama. Belki benimleyken gittiği bir yerde mikrop kaptı. Bir sakin ol” yazdım. Arkın’a “sakin ol” yazmak garibime gitti. Çünkü aslında bu cümleyi duyan genellikle bendim. Duymak isteyen de bendim.
Burada bence en önemli faktör, bendeki değişim. 1. Sakin kaldım. 2. Suçlamadım
Eskiden olsa biliyorum. “Sabahtan beri sokaktasınız, sahile de gittiniz, terli terli klima mı açtın arabada, yıkarken çok mu oynadı suyla, su soğuk muydu” diye bır bır dır dır adamı yerdim. Eminim yerdim. Ne de büyük hata ederdim. Neden yiyeyim? Ben anneysem, o da baba… İşte ben hep bu hataları yaptım. Yedim, suçlu aradım, aşırı panik oldum.
Anlatma nedenim, bunu yaşayan çok kişinin olması ancak asla konuşmaması. O yüzden yüksek sesle söylüyorum. O yüzden bangır bangır yazıyorum. Burada aslında adam, aynı adam. Değişen benim. Değişmekten ziyade, kaygılarını hayatından çıkartmak için mücadele veren, artık kendini hatalarıyla seven , hissettiklerini yaşamaya, duygularını yaşamaya izin veren kişi oldum. Değişim değil, gelişim diyelim o yüzden.
Ve şimdi ben bu süreçte kocamı yeniden tanıyorum, 16 yıldır sevdiğim adamı… Kızım ateşlenince sağa sola koşturmuyor, sakin davranıyorum. Ateşi yükseldiğinde de, ona belli etmiyorum.
Acaba diyorum, bu sürece 10 sene önce girsem, daha mı farklı olurdu her şey? Yine cevabı veriyorum. Hayır, olmazmış. Zamanı şimdiydi. Eskiden bunların hiçbirini kabul etmezdim. Tam zamanıymış şimdi. Kendimi yeniden tanıyorum. Daha geçen hafta yazmıştım, Duyguları Saklamak Yok. Ve artık kendini tanımak var.
Bu yazıyla beraber aslında Arkın’a da teşekkür ederim. Belki de birçok erkeğin asla istemediği şekilde yaşadıklarımızı paylaşmama izin verdiği için. Benim duygularımı aktarmama destek olduğu için. Bir kişiye bile “yalnız değilmişim” duysunu yaşatıp rahatlatmama yardım ettiği için.
Ateş konusuna gelince. 37-38 arasında gidip geliyor. Elimde derece dolanıyorum evde… İşte bu sırada da bunu paylaşmak istedim.
Beni bıkmadan usanmadan dinlediğiniz, okuduğunuz için size de teşekkür ederim. Siz de psikolog gibisiniz benim için.
Ama en çok, benim yeniden doğmamı sağlayan kızıma teşekkür ederim.
Cuma doğum günüm, yaklaştıkça aşırı duygulanıyorum. 38’e bitecek 40’a iki kalacak diye mi acaba, bilemiyorum…
Tamam sustum. Dediğim gibi. Aslında değişmiyor, gelişiyoruz. Kendimizi dinlememiz lazım…
YAZINIZI OKURKEN KENDI YAPTIKLARIMI GORDUM HEM UZULDUM HEM FARKINA VARDIGIM İÇİN SEVINDIM ESIM EN SON BEN DE BABASIYIM DEMISTI BANA UZULDUM..
Kendimi okumak çok kötü ;((
Ve ben hamileyim anne adayiyim şimdiden çok evhamli ve paniğim umarım bebeğimi kucağıma aldığımda sakin bir anne olabilirim
Olursunuz bence ❤️
Birden eşim ve ben geldim gözümün önüne, ama durum tam tersi 🙂 Ben ne kadar sakin ve soğukkanlı isem o tam tersi kaygılı ve heyecanlı.. Sürekli onu sakinleştirmeye çalışıyorum, özellikle kızımla ilgili durumlarda, hatta için için kızıyorum. Ama benim paniklediğim, korktuğum, aklımın mantığımın sesini kaybettiğim durumlarda (sayılıdır heralde) onun o sakin, mantıklı, beni sakinleştiren halleri gözümün önüne geldi yazıyı okuyunca :)) Hem güldüm hem de dengeyi kurmuşuz diye sevindim 🙂 Sevgilerle..
değişmek ve gelişmek çok güzel tebrik ederim.kendini değiştirmek en kolayı ama direniyoruz maalesef.
Bızde de durum tam tersı esım keske gelısse cok bunaltıyıor benı bıdı bıdılarıyla.bende ona sureklı ben annesıyım dıyorum
yaş kaç olursa olsun insanın kendini çözmesi, kendi için iyiyi bulabilmesi harika bir duygu 🙂 bu arada geçmiş olsun umarım hemencik atlatır